Classical young gourgeous bride. Studio interior fashion shot of fashion model in wedding dress with bouquet of flowers sitting in white room. Blonde woman portait with profeshional make-up and hairstyle.


DİYET ve SPOR YAPARKEN BESLENMENİZE BALI EKLEYİN


Metabolizmanın yavaşladığı kış aylarında, vücudumuzda yağ ve toksin seviyesi artıyor. Yaz öncesi, kıştan kalma fazla kilolardan kurtulmak isterken, doğru bilinen birçok yanlışa başvuruyoruz. Kilo verme konusunda beslenme düzeninize ekleyeceğiniz besinlerle sağlıklı bir şekilde kilo kontrolü sağlayarak, vücudunuzu arındırarak toksinlerin atımına yardımcı olabilirsiniz. Antioksidan etkisine sahip ham bal, toksinlerin atımını sağlarken, içerdiği vitamin, mineral, enzimler ile metabolizmayı hızlandırarak, kilo vermeyi kolaylaştırıyor.


Metabolizmayı Hızlandırıyor


Ham balda bulunan minerallerin, vitaminlerin ve enzimlerin metabolizmayı hızlandırdığının altını çizen Diyet Uzmanı Emine Burun Güler, “Zayıflama diyeti denildiği zaman çoğumuzun aklına tatlı ve karbonhidrat olmayan katı diyetler gelir. Doğruluk payı olmakla birlikte, tamamen doğru değildir. Ham balın içeriğindeki mineraller, B vitaminleri ve enzimler, metabolizmanın çalışması için son derece önemlidir. Spor esnasında, 1 litre suya 1-2 tatlı kaşığı bal ve limon karışımı kan şekerimizin düşmesini engelleyerek, daha çok yağ yakmamızı ve kas kaybetmemizi engeller. Böylece daha kolay kilo veririz” dedi. Bal ile yapılan ve yağ yakımını hızlandıran kürlere ilişkin tarifler veren Honeyci markasının kurucusu ve 32 yıllık bal üreticisi Ahmet Bağran Aksoy, “Yarım taze limonun suyuna bir çay kaşığı ham bal ekleyin. Kaynattığınız bir bardak ılık hale gelen suya limonlu ballı karışımı ekleyin. Karışımı her sabah aç karnına için. Bu kür, toksinlerin daha kolay atılmasını ve kilo dengesinin korunmasını sağlar. dedi.





ALS HASTALARINDAN ANLAMLI TALEP!


ALS Hastaları için Umut Işığı Olan Radicava SGK Sağlık Uygulama Tebliği Kapsamına Girsin.


1995 yılında ALS hastalığını yavaşlattığı iddia edilen Rilusole (Rilutek) ilacından sonra Edaravone (Radicava) FDA tarafından Amerika'da onaylanmıştı. Radicava, ALS Hastalığında tam bir tedavi etkisi olmasa da hastalığı yavaşlattığı iddia edilmektedir.


Ancak ilacın bir yıllık maliyeti 150.000 Amerikan Doları ve henüz SGK'nın SAĞLIK UYGULAMALARI TEBLİĞİ'NE girmemiştir. Bu Devletin bunu karşılamadığı anlamına gelmektedir.

ALS-MNH, hem hastalar hem de hasta yakınları için, fiziksel, maddi ve en önemlisi manevi olarak çok yıpratıcı bir rahatsızlık olması sebebiyle bu uygulama çok önemlidir. ALS hastalarına umut ışığı olan bu ilacın ivedilikle Sağlık Uygulamaları Tebliği'ne girmesi talep edilmektedir.

 

Radicava, damar yoluyla 2 haftalık tedavi kürleri şeklinde 1 yıl kullanmak gerekiyor. Amerika'da bir ALS hastasının yıllık Radicava tedavisinin maliyetinin 150.000 $ olduğu bildiriliyor.

 


HİPNOTERAPİ İLE SESLERE KARŞI MÜCADELEYE SON !!!


 

Seslere karşı aşırı duyarlılık sorununun nedenleri ve çözüm yöntemiyle ilgili konuda Uzman Psikolog Yasemin Aydoğdu’nun görüşlerini aldık;

Misofonya, yani seslere aşırı duyarlılık sorunu; ince, ritmik seslere karşı aşırı hassas olma halidir. Duyma ile ilgili bir algı bozukluğudur.

Bireyin rahatsız olduğu sesler; ağız şapırdatma sesi, sabah çalan alarm, bebek ağlaması, araba sesleri, insanların yüksek sesle gülmeleri, sessizlik ve odaklanma sırasında çıkarılan gereksiz gürültüler, masaya kalem vurulması, yere ayakla vurulması, saatin tik tak sesi, klavye sesi, suyun damlama sesi, patlamış mısır, cips, kuruyemiş, elma, salatalık gibi sürekli ses çıkarılarak yenilen yiyecekler, çay içme sesi, sakız çiğneme ve patlatma sesi, sesli nefes alımları, horlama, yutkunma, öksürme, hapşırma sesi, topuklu ayakkabı sesi, sınav sırasında kalem sesi, sayfa değiştirirken çıkarılan ses,

Uzun süre gürültülü ortamda çalışmak, bazı kişilerde ise sessizliğe alışkın olmak, bu rahatsızlığın oluşmasına yol açabilir. Çocukluk döneminde ya da sonraki dönemlerde yaşadığı bir olaydan dolayı da ortaya çıkmış olabilir. Hipnoterapi ile seslere karşı aşırı duyarlılığa sebep olan olaylar, bilinçaltı düzeyde ortaya çıkarılarak anlamlandırılır ve çözümlenir. Sonrasında telkinlerle devam edilir. Rahatsız olduğu seslere karşı alıştırılır, duyarsızlaşma sağlanır, kişinin algısı değişmiş olur, sesleri duyduğunda nasıl davranacağı öğretilir.

 

[caption id="attachment_147836" align="alignleft" width="567"] Classical young gourgeous bride. Studio interior fashion shot of fashion model in wedding dress with bouquet of flowers sitting in white room. Blonde woman portait with profeshional make-up and hairstyle.[/caption]


KENDİ MASALINIZI TANFER HEALTH&AESTHETIC’TE YARATIN


Türkiye’nin diş ve çene cerrahisinde en önemli sağlık gruplarının başında gelen ve yeni kurulan estetik merkezi ile büyüyen Tanfer Health&Aesthetic, sizi rüya gibi bir düğüne hazırlıyor.

Kadınların güzelliğini ön plana çıkartmayı amaçlayan, Türkiye’nin en önemli güzellik ve sağlık merkezlerinden Tanfer Health&Aesthetic, sunduğu düğün paketleriyle konuklarını şık, kusursuz ve görkemli düğünler için baştan yaratıyor.

Düğün öncesi tamamen yenileneceğiniz paketlerden “en detaylı paket”, hayatınızın en önemli gününü unutulmaz kılıyor. Paketin içerisinde hydrafacial derinlemesine antiaging cilt temizleme ve bakım, mimik çizgilerinin giderilmesi tedavisi, terleme tedavisi, ,Scarlet RF (altın iğne- altın frekans) vitamin mezoterapileriyle kombine, PRP saç, PRP yüz, ozon kabin ve lenf drenaj ile ödem atma bulunuyor. Altın maske, dudak dolgu, diş beyazlatma, diş detartaraj, nefes terapisi ile stres atma ve masajla selülit tedavisi de paketin içinde yer alıyor.

Tanfer’in sunduğu bir diğer düğün paketi “en küçük paket” ise hydrafacial derinlemesine antiaging cilt temizleme ve bakım, diş beyazlatma ve lenf drenaj ödem atma tedavilerini içeriyor.

TATLI BAŞLAYAN GEBELİK ACI BİTMESİN!!!


Gebelik öncesi diabet , gebelik başlamadan önce var olan tip 1 veya tip 2 diabeti tanımlayan bir durumdur. Sıklığı günlük hayatımızdaki özellikle beslenme alışkanlıklarındaki olumsuz değişiklikler, stres ve anne olma yaşının artması gibi etkenlere bağlı artmakta olup tüm gebelikleri %1-2’sinde görülmektedir.

Bu konu anne ve bebek ile ilgili olası riskler nedeni ile gebelik öncesi dönemde değerlendirilmesi ve doğru yönetilmesi gereken özel bir tıbbi durumdur. Düşük riskinde , konjenital malformasyonlarda (organlarda yapısal bozukluklar) , erken doğum oranında, preeklampsi denilen gebeliğe bağlı yüksek tansiyonda, iri bebek sıklığında ve bebeğin anne karnında ya da doğumu takip eden günlerde ani bebek ölüm oranlarında artış ciddi boyuttadır.

Hiperglisemi bebek için adeta bir zehirdir ve özellikle gebeliğin ilk dönemlerinde yüksek kan şekeri fetusun tüm organlarında yapısal bozuklukları arttırır ki bu duruma diabetik embriyopati denilir. Gebeliğin başlangıcındaki bu kontrolsüz yüksek glükoz oranları aynı zamanda gebeliğin geç dönemlerinde de önemli sorunlara neden olmaktadır.

Bu hasta grubunda özellikle öneki gebeliklerde düşük , anne karnında kayıp ya da yapısal hasar gibi olumsuz anılar varsa gebelik sürecinde tedirginlik, suçluluk duygusu artabilir ve bu da kişiyi depresyona sürükleyebilir. Şişli Florence Nightingale Hastanesi, kadın hastalıkları ve doğum bölümünden Yard. Doç. Dr.Yusuf Olgaç, adım adım sağlıklı bir bgebeliğinin yollarını anlatıyor;

Gebelik öncesi büyük düşmanı ile savaş başlasın!

Pregestasyonel diabeti olan hastalarda sık karşılaşılan gebelik sorunları şunlardır:

  • Doğumsal organ bozuklukları ( kalp-dolaşım sistemi , merkezi sinir sistemi , kol-bacak eksiklikleri,ağız-yüz bozuklukları ve yarık damak-dudak)

  • Omurganın son kısmının gelişmemesi

  • Prematürite

  • Makrozomi ( bebek doğum kilosunun 4000gr üzerinde olması)

  • Gelişme geriliği

  • Yenidoğan döneminde hipergliemi, hipoglisemi, kalp kası zayıflığı ve solunum güçlüğü

  • Anne karnında ve yenidoğan döneminde ani bebek ölümü

  • Bebeğin ilerleyen yıllarda obezite, diabet ve metabolik hastalık riski

  • Düşük

  • Annede gebeliğe bağlı hipertansiyon

  • Amnios sıvısının fazla olması

  • Erken doğum

  • Artmış sezaryen doğum oranı

  • Böbrek fonksiyonlarında azalma

  • Görme kaybı


 


Fıtığın suçlusu stres!


Fıtık etmek deyimini boşuna kullanmıyormuşuz. Stres ve üzüntü gerçekten de fıtığın en başlıca sebebiymiş. Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Aybars Akkor,bel ve boyun fıtığının nedenlerini anlatıyor.

“Fıtığın en büyük sebebi strestir. Çünkü keyifle yapılan hiçbir hareket fıtığa neden olmaz. Ancak stresli, üzüntülü ya da sinirliyken yapılan en ufak bir hareket bile bel ya da boyun fıtığı oluşmasına neden olabilir. Bunun en güzel örneği tatile gidildiğinde boyun ve bel ağrılarının evde bırakılmasıdır. Tatilde günlük yaşamda kişiyi zorlayacak, ağrı ya da sızıya neden olacak hareketler sürekli yapıldığı halde hiç bir sıkıntı yaşanmaz. Hatta kişi kendisini gençleşmiş ve oldukça dinç hisseder. Yürür, hoplar, zıplar hiçbir ağrı hissetmez… Fakat tatilden dönülür dönülmez, trafikte ya da havaalanında yaşanan en ufak bir sorunda, hatta tatile giderken rahatlıkla taşınan bavulu taşımakta bile zorlanmalar başlar. Bel ve boyun ağrıları yeniden ortaya çıkar. Fıtık ağrıları dayanılmayacak şekilde artar. Çünkü tatilden dönüş sendromu stresin daha da artmasına neden olur.”

Fıtık nasıl engellenir?

“Özellikle hassas ve üzüntüsünü içine atan kişilerin bel fıtığına yakalanma riski çok daha fazladır. İçe atılan stres ve üzüntü zamanla birikime neden olur ve genel sağlığın bozulmasına yol olacak ani patlamalara neden olur. Bu patlamanın bel ya da boyun fıtığına dönüşmesi aslında çok daha hafif bir şeydir, çünkü beyin kanaması ya da kalp krizi şeklinde dışa vurması çok daha tehlikeli durumlara neden olur.”

Üzüntü ve stresi içinize atmayın

“Fıtığı engellemenin birinci yolu stres yönetimi yapmayı öğrenmektir. Stres ve üzüntüye maruz kaldığınızda içe atmamak, sıkıntıyı yenmeye çalışmak, sizi strese sokan durumlardan kurtulabilmenin yollarını bulabilmektir.İkinci yöntem ise eğer size sıkıntı veren durumdan kurtulamıyorsanız ve içinde bulunduğunuz stresle baş edemiyorsanız ağır işleri yapmayı erteleyerek kendinize dinlenmek için süre tanımak ya da stresiniz geçip sakinleşinceye kadar uzanmak fayda sağlayacaktır. Kısacası fıtığa yakalanmamak için öncellikle “hayır” demeyi öğrenmek gerekir. Bunu yapamadığımız sürece hiçbirimiz fıtık olma riskinden kurtulamayacağız.”