Kıymetli okuyucularım, bu haftaki yazımda sizlere sahte senet tanzimi yoluyla yapılan icra takiplerinde borçlunun imzaya itiraz prosedürü hakkında bilgi vermeye çalışacağım. Kambiyo senedi, ticaret hukukunda, kıymetli evrakın bir alt türü olarak incelenen senetlerdir. Türk Ticaret Kanunu'na göre kambiyo senetleri, poliçe, bono ve çektir. Diğer kıymetli evraklardan ayrılan en önemli özelliklerinden biri, kambiyo senetlerinin tedavül, yani el değiştirme, devredilebilme kabiliyetlerinin çok yüksek oluşudur. Bu hususu sebebiyle kambiyo senetleri ticari ilişkilerde vazgeçilmez bir kredi ve ödeme aracıdır. İcra hukukumuzda kambiyo senetlerine mahsus özel bir takip yolu düzenlenmiştir. Çek, bono Kambiyo senedi vasfına haiz olan dayanak belgeleri için bu özel takip usulü uygulanır.

İmzaya İtiraz Süresi Ve Mercii

Borçlunun, icra dairesi tarafından kendisine gönderilen ödeme emrini tebellüğ ettikten sonra icra dairesine yönelttiği ve alacağın varlığına, miktarına, muacceliyetine veya takip yoluyla istenemeyeceğine dair beyanı “itiraz” olarak nitelendirilir. İtiraz beyanıyla borçlu kendisine yöneltilen icra takibine karşı koymaktadır. Şayet borçlu tarafından süresi içinde herhangi bir itiraz gelmezse ödeme emri kesinleşir ve alacaklı takibe devam eder. İtiraz yazılı veya sözlü olarak icra dairesine yapılır. Borca veya imzaya itiraz şeklinde yapılabilir. Şayet takip dayanağı kambiyo senedi ise, aleyhinde başlatılan icra takibinde, takip dayanağı çek veya bonodaki imzanın kendine ait olmadığını iddia eden kişi dava açarak “imza itirazında” bulunmalıdır.

Dava icra dairesinin bulunduğu yerdeki İcra Hukuk Mahkemesinde açılır. İmzaya itiraz ödeme emrinin tebliğinden itibaren 5 gün içinde yapılmalıdır. Kambiyo senetlerine dayalı olarak başlatılan takiplerde imzaya itiraz İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 170. maddesinde düzenlenmiş olup, bu maddenin üçüncü fıkrasında, İcra Mahkemesince imza incelemesinin aynı kanunun 68/a maddesinin dördüncü fıkrasına göre yapılacağı ve yapılan inceleme sonucunda inkâr edilen imzanın borçluya ait olmadığı mahkemece anlaşılması hâlinde itirazın kabulü ile birlikte takibin durdurulmasına karar verileceği belirtilmiştir.

İcra Mahkemesinin İncelemesi

İmzaya itiraz kural olarak, satıştan başka icra takip işlemlerini durdurmaz. Fakat İcra Mahkemesi duruşmadan önce yapacağı incelemede, borçlunun dilekçesinden ya da ibra ettiği belgelerden edindiği kanaate göre itirazı ciddi bulursa, itirazla ilgili karara kadar takibin geçici olarak durdurulmasına karar verebilir. Bu karar dosya üzerinden verilir ve tedbir niteliğinde bir karardır. İcra mahkemesi inceleme sonucunda, inkâr edilen imzanın borçluya ait olmadığı kanaatine varırsa, itirazın kabulüne karar verir ve bu kararla birlikte takip durur. Bu durumda senedi takibe koyan kötü niyetli alacaklıyı takip konusu alacağın %10’u oranında para cezasına ve ayrıca %20’sinden aşağı olmamak üzere tazminata mahkûm eder. Şayet İcra Mahkemesi inceleme sonunda inkâr edilen imzanın borçluya ait olduğuna kanaat getirirse, itirazın reddi ile birlikte, itirazla takibin durdurulmuş olması şartıyla borçluyu söz konusu senede dayanan takip konusu alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatına ve %10’u oranında para cezasına mahkûm eder.

Olayı Cezai Boyutu

Sahte senet düzenlenmesi ve icra takibine konu edilmesi hâlinde, Türk Ceza Kanunumuzda (TCK) düzenlenmiş olan resmî belgede sahtecilik (m. 204-210) ve dolandırıcılık (m. 157-158) suçları oluşmaktadır. Bu hususla ilgili Yargıtay içtihatları da bu yöndedir.

Konuyla ilgili Yargıtay 15. Ceza Dairesi’nin 21.01.2016 tarihli bir kararında aşağıdaki ifadelere yer verilmiştir: “Sanığın, katılanın borçlu olarak gözüktüğü sahte senedi tahsil etmek için avukatı aracılığıyla icra takibine koyarak dolandırıcılık suçunu işlediğinin iddia olunması karşısında; iddianamede sahtecilik suçundan da kamu davası açıldığı gözetilerek eylemin suç tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 158/1-d, 204/1 maddelerinde öngörülen nitelikli dolandırıcılık ve resmi evrakta sahtecilik suçunu oluşturup oluşturmayacağına ilişkin delillerin takdirinin üst dereceli ağır ceza mahkemesine ait olduğu gözetilerek görevsizlik kararı verilmesi yerine, yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması bozma sebebidir.”