İSTANBUL

Salt Galata'da düzenlenen panelde kendi deneyimleri ve Cumhuriyet tarihi boyunca İstanbul'u merkeze alan göç dalgalarının etkileri üzerine öneriler sunan projeye ilişkin bilgi veren Winchester, projenin 2010'da başlayan bir fanzin dizisinin devamı ve yeniden canlandırılması olduğunu ifade etti.

O dönemde "Kayısı Kent A4" adında, fotokopicilerde çoğaltılarak dağıtılan bir fanzin dizisi olduğunu aktaran Winchester, "Her sayısını farklı sanatçılar yapmıştı. O günden bu yana İstanbul'da sokaktaki dinamik çok değişti. Artık daha çok Arapça duyar olduk" dedi.

Winchester, ilk projelerinin referansıyla projeye "Şam'da Kayısı" adını verdiklerini belirterek, "Aslında temelde üç dilli bir paylaşım ortamı olmasını hedefledik. Bunda da sanatçı yayını olarak fanzinin bir şekilde vesile olmasını hedefledik. 16 farklı sayımız var. Bunlar İngilizce,Türkçe ve Arapça olarak, üç farklı dilde basıldı. Ermenice ve Almanca'dan Türkçe'ye birbiri ardına birçok çeviri de oldu" diye konuştu.

Fanzinin konuları arasında en önemli faktörün, sürgünün göç üretimini nasıl etkilediği sorusu olduğuna dikkati çeken Winchester, mültecilik temelinde, "İstanbul'da yaşayan Suriyeli göçmen sanatçılar içinde bir paylaşım ortamı yaratılabilir mi" sorusunu merkeze aldıklarını vurguladı.

Atıf Akın ise kayısı temasının sergi için önemine değinerek, 2011 yılında dahil olduğu projeye ilişkin şu bilgileri verdi:

"Projenin hem mantığından hem isminden etkilenmiştim. Bu sokakta fotokopi çeken insanların çoğu Malatyalı ve Malatya'yı kayısısıyla biliriz. Onların otobüs firmalarının adı da Kayısı Kent. O yüzden Dilek projelerinin adını 'Kayısı Kent A4' koymuştu. O zaman çok spesifik bir teması yoktu ama hem isminden hem içeriğinden etkilendiğim için kayısıyla bir şey yapmak istedim."

O dönemde kayısı konusunda araştırma yaptığını dile getiren Akın, "Kayısı nereden geliyor, Malatya'dan mı? Kaynaklara baktığımız zaman kayısının kökeninin Ermenistan olduğunu öğrendik ama biz Türkiye'de daha çok 'Şam'da kayısı' diyerek, iyi kayısının Şam'dan geldiğini biliyoruz. Bunun için ele aldık aslında" ifadelerini kullandı.

Akın, jeopolitik anlamda kayısının önemli bir birleştirici olduğuna işaret ederek, "Son dönemde bu şehirde 2,5 milyon göçmen olduğu söyleniliyor. Bunların ana dili Arapça ama şu an biz bunu sadece dönercilerde, emlakçılarda görüyoruz. Sanatla ilgili bir şey olmuyor. Türk sanatçılar için de göçmen sanatçılar için de bu zor bir şey. Dolayısıyla bir şekilde belki onların da buraya kolay adapte olabilmesi için (fanzin) bir vesile olur" diye konuştu.

Projenin, Andre Breton'un "İnsan yoldaş bulmak için yayın yapar" sözüne gönderme yaptığını hatırlatan Atıf Akın, "Sanatçı yayınları ve fanzinler aracılığıyla çok dilli bir üretim ve paylaşım ortamı yaratmayı hedefliyoruz" dedi.

Projede, sanatçı, yazar ve entelektüeller tarafından Arapça, İngilizce ve Türkçe olarak hazırlanan bir dizi fanzinle, bunlara eşlik eden çeşitli eser ve belgeler bulunuyor.

SALT Galata'nın, İstanbul'da mülteci ve yerleşik olan kültür üreticilerinin bir araya geleceği bir sosyal mekan olarak işlev göstermesi amaçlanan proje, Apexart (New York) girişimiyle ve SALT'ın iş birliğinde gerçekleştirildi.

Projenin katılımcıları arasında Nadia Al Nissa, Marwa Arsanios, Khaled Barakeh, Sezgin Boynik, Hera Büyüktaşçıyan, Ergin Çavuşoğlu, Angela Harutyunyan, Minna Henriksson, Armine Hovhannisyan, Marianna Hovhannisyan, Güven İncirlioğlu, Banu Karaca, Pınar Öğrenci, Zeynep Öz, Aras Özgün ve Fehras Publishing Practices yer aldı.