3. Uluslararası İstanbul Trienali'nde enstalasyon tasarımı sergilenen sanatçı Engin Beyaz, "Yanlı olmanın sanatçı için çok doğru olduğunu düşünmüyorum. Sanatçının evrensel düşünmesi gerektiğine fakat yerli kaynaklardan beslenmesi gerektiğine inanıyorum." dedi.

"Bekleme Süresi Uzadıkça Düş Kapıları Artar" enstalasyon tasarımıyla trienalde sanatseverlerle buluşan Beyaz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Eğitim Fakültesi Resim-İş bölümünden mezun olduğunu, bugüne kadar 20'nin üzerinde karma sergide yer aldığını söyledi.

Sanatçı Beyaz, trienalin temasının "Yurtsuzlaşma" olduğuna dikkati çekerek, "Sanat dünyasında, yurtsuzlaşma ve mültecilik gibi meselelere karşı bir körlük var ve özellikle de Türkiye'de çok tutuyor bu. Yanlı bir bakışı destekleyen bir güruh var. Israrla sanatçının yanlı olmasını da istiyorlar. Ben şu ana kadar yaptığım tasarımlarda yanlı olmamayı tercih ediyorum ama bir Türkiyeli ya da doğulu olmanın yansımalarını da işlerimde kullanmaya çalışıyorum. Yerliliği önemsiyorum. Yanlı olmanın sanatçı için çok doğru olduğunu düşünmüyorum. Sanatçının evrensel düşünmesi gerektiğine fakat yerli kaynaklardan beslenmesi gerektiğine inanıyorum." diye konuştu.

Trienaldeki tasarımının, ziyaretçileri bir bavulla karşıladığını aktaran Beyaz, bavulun sanatseverlere, "bir yolculuğa çıkacak" hissi uyandıran bir simge olduğunu kaydetti.

Engin Beyaz, bavulun dikiş yerlerinde yazılar olduğunun altını çizerek, "Şair İsmet Özel'in 'Mataramda Tuzlu Su' şiirinin, her bireyin yeryüzünde uzun bir yolculuğa çıkmasını güzel ifade ettiğini düşündüğüm için bu şiiri bavulda kullandım. Bavulun içerisinde bir de ayna var. İzleyici şiiri okumak için bavula yaklaştığında o ayna ile muhatap oluyor ve ayna aracılığıyla kendisini bavula ve yolculuğa dahil etmiş oluyor." ifadelerini kullandı.

"Zorluklar insanı besler, güçlendirir"

Ziyaretçilerin, bavulun ardından şeffaf kapılardan geçmeye başladığına dikkati çeken Beyaz, şöyle devam etti:

"Şeffaf kapılar düş kapılarını temsil ediyor. Bu düş kapılarının her birisi aslında açık kapı ama izleyicinin bazen bu kapıların açık olup olmadığını sorguladığını görüyorum ve güzel bir his oluşturuyor bende, tasarımcısı olarak. Düş kapılarından geçenler gerçek kapıya ulaşıyor ve gerçek kapının önünde de 'Bekleme süresi uzadıkça düş kapılarının sayısı artar' notumuz var. Çünkü gerçek kapı, kilitli bir kapı. Aslında problemin başlangıcı burasıdır diyebiliriz. Zaten trienalin konusu da 'Yurtsuzlaşma'. Nietzsche'nin 'Bizi öldürmeyen şey bizi güçlendirir' ifadesi de bu eseri pekiştiriyor."

Beyaz, gerçek ve kilitli kapının bütün insanların hayatında var olduğunu savunarak, "Bizi öldürmeyen bu kapı daha sonra düş kapıları açmamıza sebep oluyor. Çevremizdeki savaş, coğrafyamızda olan terör, zorunlu sürgünler, bunların insanları arayışlara sevk ettiğini düşünüyorum. Bunlar da bir bakıma olumsuz gibi ama bunların bizi ileride daha güçlü kılacağını, besleyeceğine inancım var." değerlendirmesinde bulundu.

"Sanatçılar bir tür düş kapısıdır"

Son yüzyıla bakıldığında, sanatçıların özellikle 1. Dünya Savaşı'nda, karmaşanın en fazla olduğu dönemde arttığını söyleyen, Beyaz, "Bana göre sanatçılar da bir tür düş kapısını temsil ediyor. Mesela bu trienalde 20 tane oda var. Her bir sanatçının düşleri var ve her sanatçı 'Yurtsuzlaşma' meselesini farklı açılardan, farklı kapılardan sorguluyor. Bu sebeple, tasarımımın trienalin hem başı, hem sonu, yani asıl bütünün içerisinde yer aldığını düşünüyorum." dedi.

Beyaz, sanatseverlerin tasarımına gösterdiği yoğun ilgiden mutluluk duyduğunu belirterek, ziyaretçilerin tepkilerinden çalışmasını anladıklarını hissettiğini sözlerine ekledi.

Bağımsız Sanat Vakfı tarafından düzenlenen ve küratörlüğünü Hülya Yazıcı'nın üstlendiği trienal, 25 Eylül'e kadar ziyaret edilebilecek.
Editör: TE Bilisim