Üç yıldır Suriye’de savaşın sonlanmadığı gibi savaş mağdurları mültecilerin de dramı bitmeyeceğe benziyor. Suriye’den, gelen savaş çığl

Üç yıldır Suriye’de savaşın sonlanmadığı gibi savaş mağdurları mültecilerin de dramı bitmeyeceğe benziyor. Suriye’den, gelen savaş çığlıkları duygu boyutunun en yükseğinde. Vicdanlarımızı adeta felç etmiş durumda. Savaşın kurban ettiği masum binlerce annesiz, babasız çocuklar gözlerimizin önüne geliyor. Kimimiz Televizyon haberlerinden takip ediyor, kimimiz mülteci kamplarına gidip, yardım eli uzatıp, savaş mağduru çocukların yüreğini okşamaya çalışıyoruz.
Sayısız çocuğun çatışma sırasında öldüğü yine bir milyona yakın çocuğunda mülteci çadır ve konteynırlarında, sağlıksız koşullarda, minik yürekleriyle, zayıf bedenleriyle bulaşıcı hastalıklara karşı mücadele ettiğini görüyoruz, duyuyoruz. Ev, aile kaybı yaşayan çocukların hastalıklarında veya acıkıp, susadıkların da; Annee, Babaaa diye seslendikleri can parçaları da hayatta değil. Öksüz yetim demek nedir bilmezken büyük boşluktalar.
Ülkemizin farklı yerlerine yayılmış mültecilerden en fazla oranı kadın ve çocuklar oluşturuyor. Net bir sayı vermek mümkün olmasa da; yoğun şekilde varlıklarını yaşadığımız çocuklar dünyalarında yaşanması gereken fiziksel ve duygusal ihtiyaçlarını zor koşullarda gidermekle savaşıyorlar.
Tahminen ülkemizde 600 mülteci yetim ve öksüz çocuğun olduğunu biliyoruz. Aileden yoksun, merhamet elinden uzakta bu çocukları her birimiz evlatlık edinsek.
Keşke,
Evladı olmayanlar değil, çocukları olan ailelerde bu çocuklardan birini kendi çocukları gibi sahiplenebilseler. Evlatlık edinme konusunda duyarlı Türk ailelerinin istek ve talepleri ne yazık ki iki üç gün içinde sağlanacak durumda değil. Şartlar, yönetmelik ve kanunlar, duyarlı halkın uzun süreç olan 6-7 yıl içinde sahiplenebilmesini sağlıyor. İl sosyal hizmet müdürlükleri ve ilgili Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının bu konu da hemen sahiplendirme resmi süreci çok hızlı durumda değil.
Oysa, savaş çocukları hemen aile edindirilse, belki de bozulan psikolojileri daha önce düzelmeye başlayacaktır. Toplu yetimhane kurumlarında kabus dolu gecelerde ailelerinin özlemini yeni ailelerinde giderebileceklerdir. Ülkemiz de evlat edinme süreci uzun diye vazgeçmemek lazım. Yine de olabilecek koşullar değerlendirilip, “Manevi Aile” girişimlerine girip, her ailenin, yetim öksüz bir çocuğu, insan olma sorumluluğunda geçici de olsa sahiplenmesi sağlanmalı. Mülteci kamplarında sayısız yetim ve öksüz çocukları İHH Yetim Birim Başkanlığına müracaat ederek, savaş çocuklarına, “Manevi Anne-Baba” olma şansını yaşatmalıyız.
Suriyeli, yosun gözlü sahipsiz çocukları bir an önce sahiplenelim. Maddi boyutunun yüksek olmadığı şefkatle manevi huzuru yaşayıp, savaş çocuklarına Kurban bayramı ile aile bayramını da yaşatalım. Duyarlı Türk halkının, bayramı ve geçici sahiplik edindikleri yetim ve öksüz çocukların, Kurban bayramları kutlu mutlu olsun…