Osmanlı Padişahları birisi hariç hemen hepsi haddini bilen saygın ve saygılı olan kişilerdi. Saygın ve haddini bilmekte zayıf olan birisi vardı ki; 

Osmanlı Padişahları birisi hariç hemen hepsi haddini bilen saygın ve saygılı olan kişilerdi. Saygın ve haddini bilmekte zayıf olan birisi vardı ki;  işte o birisi Yıldırım Bayezid’di. Yıldırım Bayezit daha çok ilklerin adamıdır; ilk okuma yazma bilen padişah olmasının yanı sıra kardeşkanı döken, savaşta esir düşerek can veren ve İstanbul’u kuşatan ilk Osmanlı Padişahı’dır. Nitekim okuma yazma bilen ilk Osmanlı padişahı Yıldırım Bayezid’in Timur'a yazdığı hakaret mektupları nedeniyle canından olduğu tarihsel rivayetlerden biridir.

Babası I. Murad, Kosova'da Haçlılara karşı kazandığı zaferden sonra savaş meydanında hançerlenerek şehit edilince, Sadrazam Çandarlı Ali Paşa’nın yardımıyla kardeşi Yakup Çelebi’yi boğduran Yıldırım 1389'da padişahlığını ilan etti. 1391'de İstanbul'u ilk kez kuşatan Yıldırım yedi ay süren kuşatmadan sonra Bizans İmparatoru II. Manuel’le bir anlaşma imzalayarak onu haraca bağladı. Ayrıca İstanbul’da bir Müslüman Mahallesi kurulmasını, bu mahalledeki bir kilisenin camiye çevrilmesini ve kadı bulunmasını da kabul ettirdi.

Gerek Bizans’la yaptığı bu anlaşma, gerekse Rumeli’deki genişlemesi sırasında yürüttüğü incelikli politikalar ve gerekse de 1394'de Kahire'deki Abbasi halifesinden “Kayzer-i Rum” unvanını almayı düşünmesi Yıldırım’ın diplomasinin dilinden oldukça iyi anladığını göstermektedir. Ama yine de Timur’a karşı dilini yeterince tutamamasının kurbanı oldu.

1396'da Niğbolu2da büyük bir zafer kazandı. Ardından tekrar Anadolu'ya geçen Yıldırım doğuda Erzincan ve Malatya’ya kadar ilerleyince batıya doğru sefer yapmakta olan Timur’la karşı karşıya gelmek zorunda kaldı. Bu arada Yıldırım’ın topraklarını elinden aldığı Anadolu beyleri Timur’a sığınırken, Timur'un gazabına uğramış Karakoyunlu Yusuf Bey ve Celayir Sultanı Ahmet’te Yıldırım’a sığınmıştı.

Sivas’a kadar gelip ardından güneye inerek Suriye ve Bağdat’ı fetheden Timur Anadolu beyleri tarafından Osmanlılara karşı kışkırtılıyordu. Aynı zamanda kendisini İlhanlıların varisi saydığı için Anadolu üzerinde hak iddia ediyordu. Osmanlıların kendisine bağlanmasını ve ayrıca Yıldırım’a sığınan Kara Yusuf ve Ahmet’in kendisine teslim edilmesini isteyen Timur’a Yıldırım hiç aldırmayarak, bu taleplerin hepsini reddetti.

Rumeli ve Anadolu’da kazandığı zaferlerle başı dönen Osmanlı Padişahı tam tersine Timur’a hakaret dolu mektuplar gönderip, onu küçümsemekten de geri kalmadı. Kendi adını yaldızlı ve büyük harflerle yazıp, egemen olduğu toprakları uzun uzun sıralarken Timur’un ismini küçücük yazarak ona sıradan bir hükümdar muamelesi yaptı. Bu arada, rivayete göre, bir gözü kör olan Yıldırım, bir ayağı topal olan Timur’a:

“Bu dünya bir körle bir aksağa kaldıysa vay bu dünyanın haline” diyerek ve meydan okumuştu.

Böylece kaçınılmaz savaş en sonunda geldi çattı; büyük bir orduyla Anadolu’ya giren Timur Sivas’ı yerle bir etti. Fethettiği şehirlerin ahalisini öldürerek binlerce kelleden piramitler yapmak âdetiydi, Sivas’ta da aynısını yaptı. Ardından Ankara’ya yöneldi ve kaleyi kuşattı. Bu sırada Yıldırım da Tokat üzerinden Ankara’ya doğru ilerliyordu. Kuşatmayı kaldıran Timur Çubuk ovasında Osmanlı ordusunu karşıladı. 1402'de meydana gelen Ankara Savaşı tarihin gördüğü en kanlı meydan savaşlarından biri oldu. Bütün gün boyunca, tam 14 saat süren çarpışmaların başlangıcında Osmanlı ordusu daha üstün görünüyordu. Karatatarlar ve daha önce Timur’a sığınmış olan beylerin askerleri de Osmanlı ordusunu terk ederek karşı tarafa geçince savaşın kaderi de belli oldu. Osmanlılar ağır bir yenilgiye uğradı. Yıldırım’ın oğulları ve Sadrazam Çandarlı Ali Paşa kuşatmayı yararak kaçmayı ve canlarını kurtarmayı başardılar. Padişah ise hava kararıncaya kadar savaşı sürdürerek karanlıktan yararlanıp kaçmayı denedi ama Timur’un komutanlarından Çağatay Han tarafından yakalanarak esir edildi.

Yine rivayete göre savaşçılığı dolayısıyla Yıldırım’a saygılı davranan Timur yenik Osmanlı padişahından aynı şekilde karşılık görmedi. Tam tersine hakaretlerine devam eden ve diline egemen olamayan Yıldırım'ı en sonunda ayakta duramayacak kadar küçük bir kafesin içine kapatan Timur Anadolu’da gittiği her yere onu da götürdü. Ayrıca onu daha da aşağılamak için savaş meydanında Yıldırım'la birlikte yakalanan karısı Despina’yı da kendi sofrasında hizmetçi olarak kullandı. Hükümdar olan ama saygın olma konusunda biraz eksik kalan Yıldırım; tüm bu hakaretlere ancak yedi ay dayanabildi ve sonunda kurtuluş için hiçbir umut kalmayınca kapatıldığı kafesin demirlerine kafasını vura vura 1403 yılında Akşehir’de intihar etti.

Kısacası; “büyüklük demek “saygın olmak” demektir.