İSTANBUL

Haldun Taner'in 1969'da yazdığı üç perdelik tiyatro oyunu, "Sersem Kocanın Kurnaz Karısı"nın gala gösterimi Şişli Cevahir Sahnesi'nde yapıldı.

Yönetmen Nur Subaşı, Devlet Tiyatrolarının izleyiciyle buluşturduğu oyuna ilişkin, AA muhabirine Haldun Taner'in oyunu Münir Özkul için yazdığını belirterek, "Bu ağabeyimiz Türkiye'nin en önemli komedyenlerinden biri. O (Özkul) bir gün kuliste 'hocam bana da bir piyes yazsanız' diyor. Haldun Bey de bu piyesi yazıyor" dedi.

Subaşı, oyunu anlatırken zaman zaman duygusal anlar yaşayarak, "Münir Özkul, o zaman çok genç bir arkadaşımız, ağabeyimizdi. Onun hala bizim piyesin sonundaki tiradı okuyuşu, hep kulaklarımızdadır. Hüzünlü tabii. Onun için bu piyesi arkadaşlarımızla yaptık" ifadelerini kullandı.

Tiyatro oyuncusu ve seslendirme sanatçısı da olan Nur Subaşı, tiyatroda çalışmaların zor ve meşakkatli olduğunu vurgulayarak, şunları anlattı:

"Adam kayırma bizim mesleğimizde yoktur. Biz adam kayırmamayı öğrenmiş kişileriz. Ahbap çavuş ilişkileri, yaptığımız işe zarar verdiği için biz bunun karşısındayız. Yoksa arkadaşlarımızı her türlü şekilde kollarız. Arkadaşlarımızın önünü açarız. Ne gerekiyorsa yaparız ama sanatta bu iş olmaz. Kollayamayız çünkü sırıtır."

"Yönetmenin dünya görüşü olması lazım"

Yönetmenliğin zorluklarına da dikkati çeken Subaşı, "Türkiye'de bir yönetmenlik okulu yok benim bildiğim kadarıyla. Bu hiçbir konservatuvarda da yok. Bunun sebebini ben araştırıyorum, bulamıyorum. Sebep nedir? Yönetmen olmak için kişinin dünya görüşü olması lazım. Her şeyi bilmek değil, dünyadaki herkesin nefes alıp verdiğini bilmek lazım. Oksijenle beslendiğini yani. Bütün olaylara çok iyi adapte olabilmesi lazım" diye konuştu.

Nur Subaşı yönetmenliğin, kişilerin psikolojik yapılarıyla da ilgili olduğuna değinerek, şunları anlattı:

"Kişilerin psikolojik yapısını çok iyi bilmek lazım. Belki o arkadaşım özel bir dönemdedir. Kocasıyla kavga etmiştir. Öbür arkadaşımın herhangi bir derdi vardır. Hele hele de Türkiye'de maddi sıkıntısı vardır. Bütün bu konuların hepsini çok iyi bilip, çok iyi bir şekilde arkadaşlarımızla anlaşıp, onların düşüncelerini, fikirlerini alarak, ne yapmak istediklerini öğrenerek, bunu yaşama geçirebilirsek, çok sağlıklı bir iş yapmış oluruz."

Yönetmenliğin kolay olmadığını belirten Subaşı, "Çünkü bedeli var. Ben oyunculuktan geldim. Bir oyuncu, 'Ben rolümü yaptım, gidiyorum' diyebilir ama bir yönetmen, 'Artık benim işim bitti, gidiyorum' diyemez. Bu çok önemli. Hep beraber yapılan işin başında olan kişi yönetmendir" dedi.

"Oyun, gülmeceyle eleştiriyi bir arada sunuyor"

Oyunda Ahmet Vefik Paşa'yı canlandıran Devlet Tiyatroları Oyuncusu Orkun Gülşen de oyunun Türk tiyatro tarihinin kült eserlerinden biri olduğunu aktararak, "Hemen hemen her dönem, her sezon mutlaka bir tiyatronun, çok değerli ustaların, üstatların sahnelediği bir oyun. Seyirciyle ilişkimiz çok iyi. Gülmeceyle eleştiriyi bir arada sunan bir oyun oldu bizim oyunumuz" ifadelerini kullandı.

Gülşen, oyunda Nur Subaşı'nın rejisörlüğünün önemine vurgu yaparak, şöyle devam etti:

"Ben İstanbul Devlet Tiyatrosunun en genç oyuncularından biriyim. 3 sene önce buraya tayin oldum. Çok değerli bir ekiple, değerli abilerim, ablalarımla birlikte çalışıyorum. Oynarken onlardan öğreniyorum. Seyirci de bize oyunda pek çok şey öğretiyor. Kendi adıma ben çok mutluyum. Mutlu olduğumu ifade edebilirim. Böyle güzel bir oyunda, böylesine tarihi ve önemli bir insanı canlandırıyor olmak, gerçekten mutluluk verici."

Oyunda canlandırdığı Ahmet Vefik Paşa'nın çok değerli bir Osmanlı, Türk aydını olduğunu ifade eden Gülşen, "Tiyatro camiası ve edebiyat dünyası Ahmet Vefik Paşa'yı daha çok, Moliere'den yaptığı çeviri ve uyarlamalarla tanır. Sadrazamlık yapmış bir Osmanlı aydınının uyarladığı bu oyunlar, bizim için genç olan tiyatro sanatının öncü oyunları olmuştur. Böyle önemli tarihi bir karaktere hayat vermeye çalışmak, omuzlarımdaki sorumluluğu biraz daha arttırmakta" diye konuştu.

Türk tiyatrosunun en iyi örneklerinden biri olarak gösterilen oyuna sanatseverler yoğun ilgi gösterdi.

Gerçek ve komedinin iç içe geçtiği oyun, "oyun içinde oyun" kurgusuyla dikkati çekiyor.