Şu anda düşüncelerimi iki satır kelama dönüştürürken bile ellerimin titrediğini fark ediveriyorum hemen. Yüreğimi kaplayan tarifi imkânsız o his

Şu anda düşüncelerimi iki satır kelama dönüştürürken bile ellerimin titrediğini fark ediveriyorum hemen. Yüreğimi kaplayan tarifi imkânsız o hissin içimi nasıl kapladığını anlatamamaktan da endişe duymuyorum değil. Kimi gözlere, bu hissin veya bu hissin tarifinin imkansız görünmesi, sizleri anlatmak istediğim bu duygu kabilinde yanılgıya düşürmesin. Zira; bu hisse sahip olan fakat; onu ortaya çıkarmada güçlük çeken insanlar olabilir aramızda. Keza; bunlardan biri bizzat bendim. Bunları sizlerle paylaşmamda en büyük pay sahibi, benim serüvenimin başlangıcı sayılan yazmaya attığım, şu andaki başarımı ilerlek kılan adımlardır.
Belirli bir anlamda, belirli bir alanda bir şeyler yazan, yazar olma yolunda adımını tereddütsüz atmak isteyen insanların, benim yazmaya başladığım ilk zamanlarımda içimde olmazsa olmazım gibi duran heyecanıma benzer bir heyecanı vardır muhakkak ki. İşin özü, bu heyecanı yenebilmek, ondan, daha güçlü bir vaziyetle ayrılmaktır. Kelimeleriniz, öylesine oturaklı, hatta tabiri caizse can alıcı olsun ki; artık her kalem kağıt başına oturduğunuzda içinizi, sevinçten, kendinize olan özgüvenden başka bir duygu kaplayamasın. Size şunu söylemeliyim ki; kalemi elinize alıp ucu kağıt ile temas ettiği anda benzersiz bir his alacak içinizi. Tıpkı bende olduğu gibi…
Benim serüvenim, bundan yaklaşık üç yıl kadar önce başladı. Yani, kalemimin adımları şu anda üç yaşında. İlk olarak, tahmin edebileceğiniz üzere, sanatsız, kifayetsiz, sade sözler ile başladım yazmaya. İçerisinde derin bir anlam, veya herhangi bir mazmun barındırmıyordu. Neredeyse bir yılım böyle geçti diyebilirim. Olmadığını düşündüğüm şiirler veya yazılar, nizam çerçevesinde kullanmadığımı düşündüğüm kelimeler çokçaydı. Bir ara, belki ümitsizliğe kapıldığım da, ‘Başaramayacağım!’ diyerek içimin üzüntüye bulandığı bile olmuştur. Fakat; şimdi düşünüyorum tüm bunları da; o zamanlar sarf ettiğim kelamların yerinde olmadığının, o başarısızlıkların da şimdiki başarım için bir adım olduğunun farkına varıyorum.
Şunun da altını çizmek isterim: Bir insanın elinin emeği olarak meydana gelen hiçbir kalem ürünü, boşa değildir. Bu emeğin sahibine yahut da okuyanlara başarısız geliyorsa kimi şeyler, kafalardaki şu soru işareti giderilmiş değildir: ‘Bunun da bir alanda yeri gelecek mi, önemi ne olacak acaba?’ Soru işareti, ortadan kalksın. Zira; olacaktır. Her alanda ortaya konulan ürünün, bilhassa insan elinden çıkmış bir ürünün yeri mutlaka vardır dünyamızda. Ümitsizlik, özgüvensizlik, yazmayı olumsuz kılan başlıca etkenlerdir. Bunları, yazma işinizi yapmaya başladığınızda içinizde barındırırsanız, esas başarısızlık, işte o zaman meydana gelecektir. Bunların tersi duygular ile yola çıkarsanız, hiçbir zaman yalnız kalmazsınız. Zira; yaşamınızda daima sizin yanınızda olacak, sizin meydana getirdiğiniz o ürünlerdir.
İşte, sizlere anlatmak istediğim yazmanın fikrimce eşinin benzerinin bulunmadığı bir his olduğu ve bu hissi kaybetmeden bu yolda milyarlarca hatta sonsuz sayıda adımlar atabileceğimiz düşüncesi. Adımlarımız, sağlam olacak, yere iyice basacaktır. Yazmayı seven ve bir alışkanlık haline getirmeyi amaçlayan gençler, bu, hem zihninizce hem gönlünüzce hem başkalarınca takdire şayan bir durum olacaktır. Yazın, çokça yazın, yazdırın…