Hoş geldin Tolga. Öncelikle okurlarımıza kendini tanıtır mısın?
Merhaba Yağmur, hoş buldum. Öncelikle bana da vakit ayırdığınız için çok teşekkür ediyorum. 1992 Aydın doğumluyum. Aydın Yüksel Yalova Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi'nden 2010 yılında mezun oldum. Aynı Yıl Dokuz Eylül Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Opera Sanat Dalını Kazanıp eğitimime orada devam ettim. 2016 ise Salzburg Mozarteum Üniversitesi'nde yüksek lisansa başladım.
Müzik hayatın nasıl başladı? Müziğe ilk adımını nasıl attın? Yeteneğini ilk nasıl keşfettin ya da kim keşfetti?
Babam da müzisyen. O da ses sanatçısı. Doğduğumdan beri aslında müziğin içerisindeydim. Küçükken babam düğün programlarında elime mikrofonu verir, şarkı söyletirdi bana hep. Ama ilk profesyonel adımım Güzel Sanatlar Lisesi'ne girişim oldu. Güzel Sanatlar'a girişimde büyük rol oynayan kişi ise Habibe Gümüştepe’dir. Son iki ay dişimizi tırnağımıza takıp çalışmıştık sürekli.


"Opera, tüm sanat dallarını içerisinde bulunan bir sanat dalıdır. Makyaj, kostüm, sahne, tasarım, reji, tiyatro hatta edebiyat bile. Doğruyu söylemek gerekirse, herkes operacı olamaz. Ben bu işin ruha hitap ettiğine ve bu ruhlara hitap eden ruhun ise çok özel ve bu iş için biçilmiş kaftan olması gerektiğine inanıyorum."

 

Birçok ülkede sahne almış birisin. Bize bu deneyimlerinden bahseder misin?
Evet; Almanya, Yunanistan ve Avusturya gibi ülkelerde konserler verdim. Bazıları gittiğim masterclasslar, bazıları ise kendi atmış olduğum adımlar sonucu verdiğim konserlerdi. Baktığınızda ülke neresi olursa olsun icra ettiğiniz sanat hep aynı. Sanatı sanat yapan halk olduğu için (ben de sanat halk içindir diyenlerdenim) farklı uluslardan insanlara konserler vermek, sesinle onların yüreğine dokunmak inanılmaz ve anlatılması tarifsiz bir duygudur.
Gerçek anlamda en çok hangi ülkede müziğini yaparken mutlu oldun? Kısacası en çok nerede değer gördüğünü hissettin?
Baktığınızda ülkemizde de çok fazla ilgi görülmekte klasik müziğe. Hatta Orta Avrupa ülkelerinden daha fazla tutunuyoruz klasik müziğe, bir avuç insan kaldık çünkü. Ama bilinen bir gerçek var ki nasıl bizim ülkemizde Türk Halk Müziği (THM) ya da Türk Sanat Müziği (TSM) yerel müzik olarak sayılıp nüfusun çoğunluğu tarafından ilgi görüp dinleniliyor ise, Orta Avrupa ülkelerinde de (Almanya, Avusturya gibi) klasik müzik o kadar rağbet görüp bir o kadar da dinleniliyor. Değerlere sahip çıkmak olarak da nitelendirebiliriz. Mozart, Beethoven ya da Handel gibi besteciler Orta Avrupa ülkelerinin çocukları. O topraklarda büyüyüp sanatlarını orada icra etmişler. Ben de klasik opera sanatçısı olarak ilginin ve alakanın çoğunu o ülkelerde görüyorum.
Opera eğitimi almış biri olarak, opera ile ilgili bizlere neler anlatırsın? Nasıl bir sanat dalıdır? Herkes operacı olabilir mi?
Opera'yı anlatmak keşke bu röportaj satırlarına sığabilseydi de, ben tüm deneyimlerimi, hissiyatımı ve bilgimi sizlere aktarabilseydim. Fakat kısa bir şekilde açıklamam gerekirse opera tüm sanat dallarını içerisinde bulunan bir sanat dalıdır. Makyaj, kostüm, sahne, tasarım, reji, tiyatro hatta edebiyat bile. Doğruyu söylemek gerekirse, herkes operacı olamaz. Ben bu işin ruha hitap ettiğine ve bu ruhlara hitap eden ruhun ise çok özel ve bu iş için biçilmiş kaftan olması gerektiğine inanıyorum.
Universitaet Mozarteum Salzburg’u kazandın ve orada master yapacaksın. Sınavı nasıldı? Bu süreç nasıl gelişti? Senin için zor oldu mu?
Benim çocukluğumdan beri hayalim Avrupa'da okumak ve orada yaşamaktı. Avrupa'da okumanın zorluğunu eminim ki tüm okurlar biliyordur. Bir de bunun master eğitimi olduğunu düşünürsek, işler biraz daha zorlaşıyor. Baktığınızda zor olarak nitelendirdiğimiz şeyler aslında bizim yaparken zorlandığımız ve yapmak için zamanımızdan fazlasıyla çalan işler oluyor. O yüzden sınav bile olsa, sahneye çıkıp şarkı söylemek benim en çok zevk aldığım bir iş haline geldi. Ben her zaman sesime güvendim ve sınav zamanı da benim için eğlenceli aynı zamanda da güzel bir Avrupa seyahati oldu. Sınavlara başvurular, sınav tarihlerinde gerçekleşen Avrupa seyahati... İşin en zor kısmı ise orta gelirli bir ailenin çocuğu olarak, maddi yönde oldu benim için. O yüzden vizeye başvuru döneminde harcadığınız para, sınav zamanı ya da seyahat amaçlı gittiklerinizden katbekat daha fazla oluyor. Bu zor dönemimde finansal olarak aynı zamanda manevi olarak da yanımda olan sevgili öğretmenim Doç. Linet Şaul'a teşekkürlerimi ve saygılarımı iletiyorum bir kere daha.
Şu anda bulunduğun konumu kime borçlusun? Bu yolda kimlerin desteğini aldın?
Başta, her bireyin olduğu gibi ya da olması gerektiği gibi diyelim benim de her zaman ailem arkamda oldu. Liseye giriş yıllarım, üniversite yıllarım ve Avrupa'ya açılan yolda yürürken dahi ailemin desteğini bir an bile eksik hissetmedim. Sesimin keşfinde büyük rol oynayan bir isim vardır ki kendisi Türkiye'deki önemli opera sanatçılarındandır. Az önce de bahsettiğim üzere Doç. Linet Şaul benim her zaman yol göstericim, annem, ablam yeri geldiğinde arkadaşım oldu. Onun yanı sıra, Dokuz Eylül Üniversitesi Devlet Konservatuvarı ailesine de teşekkürlerimi bir borç bilirim.


Eğitimini aldıktan sonra Türkiye’ye geri dönmek ve burada çalışmak istiyor musun? Neler yapacaksın? Ne hayal ediyorsun?
O kadar çok seçenek var ki, aslında tek bir hedefle gitmiyorum ben Avrupa'ya. Sanatı tüm dünyaya duyurmak, her kesimden, her ülkeden insanlara seslenmeye gidiyorum. Ben bilgilerimi edindikten sonra, bu bilgilerin çürüyüp gitmemesi için, gelecek nesillere aktarmak istiyorum. Handel'in operalarını bir kere daha sahnelere koyup seyirciyle tekrar tekrar buluşturmak istiyorum. Bunun hangi ülkede ya da hangi coğrafyada olduğu beni ilgilendirmiyor. Gözlerine baktığımda bana heyecanla bakan bir seyirci olsun da, gerisi önemli değil...
Senin gibi hayalleri olan gençlere neler tavsiye edersin?
Hayaller kurmak işin en basit kısmıdır. Ama baktığınızda en önemli ve büyük bir adımıdır. Hayallerinizden asla vazgeçmeyin ve onlara asılın. Hayal etmeden asla başarılı olamazsınız.

 
"Handel'in operalarını bir kere daha sahnelere koyup seyirciyle tekrar tekrar buluşturmak istiyorum. Bunun hangi ülkede ya da hangi coğrafyada olduğu beni ilgilendirmiyor. Gözlerine baktığımda bana heyecanla bakan bir seyirci olsun da, gerisi önemli değil..."

 



 

 

 

Sence en büyük Türk kimdir? Ve son olarak neler söylemek istersin?

En büyük ve en önemli Türk, Mustafa Kemal Atatürk'tür. Onun sözleriyle röportajı sonlandırmak beni çok mutlu eder. ''Sanatsız kalmış bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir!''

 

 

 

 

 

 

 

Röportaj: Yağmur Tanyıldız
Editör: TE Bilisim