Herkese selamlar;

Başlıkta seslerin sihri kelimesini kullandık. 

Ama merak etmeyin kimseye sihir yapmayacağız veya sihir yapılmasını öğretmeyeceğiz. 

Burada ki sihir kelimesinin kullanılma amacı sadece seslerin etkileme gücüne sahip olduğunu anlatmak içindir. 

Yani öküz altında buzağı aramaya gerek yok! 

Günümüzde pek çok insan ses dalgalarını elektromanyetik bir dalga boyutu sanıyor... 

Ama öyle değil! 

Bilim insanlarına göre ses dalgaları birer mekanik dalgadır! 

Elektromanyetik dalgalar fotonlar aracılığı ile taşınır! 

Örneğin radyo dalgaları, kızıl ötesi, morötesi, x ışını veya gama ışınları elektromanyetik dalgalardan bazılarıdır. 

Ses ise mekanik bir dalgadır ve bulunduğu ortamda moleküllerin hareketiyle taşındığı ifade edilir. 

Şimdi bir iğne düşünün! 

Bu iğne vücudunuzda bir yere battığında size fiziki bir temas olduğu için yine fizik olan bedeninizde acıya sebebiyet verecektir. 

Negatif bir Elektromanyetik dalga da tıpkı bu toplu iğne gibi önce auranıza temas edecek, zarar verecek ama siz bu zararı hissetmeyeceksiniz. 

Ancak elektromanyetik dalganın boyutu yüksek olursa toplu iğnenin verdiği acıdan çok daha fazla acı hissedeceksiniz! 

Peki ya ses?

Seslerde tıpkı bu iki örnekte olduğu gibi insana hızlı etki eden dalgalardır! 

Duyma işlemi genel olarak kulakta başlayıp beyinde biten bir süreçte havadaki ses dalgalarının elektrik sinyallerine çevrilmesiyle gerçekleşir.

• Dış kulağa  gelen ses dalgası kulak kanalından geçerek kulak zarına ulaşır.

• Titreşen kulak zarı bu titreşimleri orta kulakta yer alan çekiç, örs ve üzengi  kemiklerine iletir.

• Bu kemikler titreşimleri artırarak iç kulaktaki kulak salyangozuna  iletir. Kulak salyangozu içi sıvıyla doludur ve ayrıca içinde baştan sona kendisini alt ve üst olarak ikiye ayıran esnek bir zar olan baziler zar bulunur.

• İç kulağa gelen ses dalgasının buradaki sıvıyı dalgalandırmasıyla baziler zar da titreşir ve bu titreşimleri algılayan saç hücreleri, tireşimleri elektrik sinyalleri olarak beyne gönderir. Kulak salyangozunun geniş ucundaki hücreler tiz sesleri algılarken merkeze yakın hücreler daha kalın sesleri algılarlar 

• İşte bu şekilde işleyen insan kulağının 20-20.000 Hz arasındaki sesleri algılayabilir. Çoğu kişi için bu aralık 100-16.000 Hz dolayındadır.

İnsan kulağı eğer tüm sesleri yani kendi titreşimine uyumsuz olan sesleri duysaydı şüphesiz bu durumdan zarar görecekti. 

Hatta duyduğu seslerde dahi 90 desibel üzerine çıktığında insanın organik yapısının bozulduğu bilim insanlarınca söylenmekte. 

Tıpkı yoğun şekilde yanan bir ateşin içine dökülen bir bardak suyun titreşimini bozularak buharlaşması yok olması gibi! 

Çünkü ateşin titreşimi daha yüksekti, oysa suyun titreşimi daha yüksek olsaydı suyu söndürecek bu kez su ateşin titreşimini bozacaktı. 

Ve insan vücudu da tıpkı Nikola Tesla'nın söylediği gibi titreşimlerle rezone olmuş halde. 

Bozulduğunda ise hastalıklar baş gösteriyor! 

Mesela bir çok Allah dostu dua ederken veya zikir çekerken kalbin titreyerek yap derler! 

Bunun manası kalbin titreşim oluşturmasını sağlamaktır. 

Kalbin zikir ya da dua ederken bir titreşim oluşturması ilahi titreşim frekansına rezone olması içindir. 

Aslında biz o titreşimi duyamayız çünkü 20 Herz altındadır. 

Hatırlayın insan kulağı 20 herz altında ki titreşimleri duyamıyordu. 

Mesela bu konuyu hayvan sevgisi çok olanlar çok daha iyi bilirler. 

Bir hayvanın başını okşadığınızda veya ona iyilik yaptığınızda yanınıza gelip size sürtünür halk tabiri ile size sırnaşır!

Bu bir sevgi gösterisidir! 

Neden biliyor musunuz ? 

Çünkü bir çok hayvan 20 herz altında ki sesleri duyabilir ve o hayvanlarda sizin kalbinizde ki merhamet ile olan titreşimi duyuyorlar ve sizin zararsız olduğunuzu hissediyorlar! 

İnsan vücudunun dışarıdan aldığı ses dalgalarının az önce anlattığımız gibi dönüştürerek iç kulağa ileten sistemin aynısı aslında bizim dışımızda da vardır. 

Bu özel koruyucu düzene koyucu, dengeleyici sisteme ise aura sistemi diyoruz. 

Aura insanın fiziki bedeninin dışında gözle görünmeyen ama varolan insanın adeta koruyucu kalkanıdır! 

Dışarıdan gelen fizik ötesi her türlü zararı veya etkiyi azaltır ya da düzene koyarak bize sunar! 

Yani muazzam bir savunma mekanizmasıdır aslında... 

Tıpkı bizde olduğu gibi aynı sistem dünyada da var! 

Dünyanın dışında da enerji yüklü parçacıkların adeta asker gibi dünyamızı koruduğu van allen kuşağı vardır! 

Örneğin son zamanlarda bilim insanları gezegenlerin seslerini kaydetmeye başladı. Ama insan kulağı bunların hiç birini duymuyor direkt olarak! 

Ortaya çıkarılan keşiflerde her gezegenin bir sesi olduğu, rezonansı olduğu çok net bir biçimde tespit edildi. 

İsterseniz bir kaç tanesini dinleyelim! 

İşte bu seslerin hiç birini biz direkt olarak işitemiyoruz çünkü van allen kuşağı bunları alıyor, düzenliyor, uygun hale getiriyor ve gerekli ise engelliyor! 

Her ses dalgasının kendine has bir titreşimi vardır! 

Dolayısı ile her harfin, her kelimenin, her sözün karşılığı olan sesin de kelimelerde gizli olan titreşimleri sese çevirmesi aslında çevresinde ki madde, anti madde insan, cin ve melekler üzerinde de şüphesiz büyük etkisi vardır. 

Sesler üzerinde durulması gereken büyük bir konudur ve insanlık tarihi boyunca hayatımızda birbirimizi etkileme sanatında da önemli bir yer tutar. 

Kişiyi anında güldürmek, sevindirmek veya ağlatmak için duygularımızı seslerle yansıtırız çoğu zaman! 

Hatta ses dalgaları kullanılarak insanlara zarar dahi verilebilir!

Kıyamet günü geldiğinde büyük bir boru ile bir alarm verilecektir. 

O büyük günde gerçekleşecek bu olaya İsrafil'in Sura üfürmesi ismi verilir. 

Kıyametin kopacağı zaman İsrafil isimli melek Sura üfürür ve çıkacak büyük alarm sesi ile artık kıyamet süreci başlamış olur! 

Peki ya evrenin başlangıcı ? 

Orada da bir emir vardır! Varoluş başladığında "Kün" emri vardır! 

Kün ol demektir. Yani tıpkı bir makinenin çalışmaya başlaması için start tuşuna basılması gerektiği gibi! 

Kün bir start tuşudur ve onunla varoluş başlamıştır. 

İşte o Kün de aslında bir titreşim ile ses emrinin tecellisidir! 

Yoksa Allah evreni tek bir parça halindeyken haşa elleriyle tek tek ayırıp gezegenler, galaksiler haline getirmemiştir. 

Ses titreşimini kullanarak "kün" emrini vermesi yetmiştir!