‘’…….Yalnız gecelerin karanlık, ıpıssız sessizliği düştüğünde özlem dolu çocuksu yüreklere. Hasret hıçkırıkları duyulur, adı: ’can

‘’…….Yalnız gecelerin karanlık, ıpıssız sessizliği düştüğünde özlem dolu çocuksu yüreklere. Hasret hıçkırıkları duyulur, adı: ’canım babam’ olan. Deler geçer yürekleri; onsuzluğun acısı kalır derinden, derine…’’
Onlar, şanlı tarihimiz boyunca aziz vatan topraklarımız için vatan ve vazife uğruna seve, seve hayatlarını feda eyleyen ‘Şehitlerimizin’;
Onlar; 1984 yılından bugüne vatanımızın bölünmez bütünlüğü için ülkemizin her yöresinde ama özellikle güneydoğuda P.K.K terör örgütünün, her türlü hainliklerine karşı görev yaparken hayatlarını bu uğurda tereddütsüzce feda eden nice ‘Koçyiğitlerin’;
Onlar; 15 Temmuz 2016 gecesi vatan, millet, bayrak sevdası uğruna; evlatlarının yaşam gelecekleri için gözlerini kırpmadan şahadet şerbetini içen, ‘Demokrasi Şehitlerimiz’ olarak tarihimize geçen kahramanlarımızın;
Onlar; 2010 yılında başlatılan, alçakça kurgulanmış; ‘Balyoz, Ergenekon, Poyrazköy, Casusluk v.b kumpas davalarıyla özgürlükleri ellerinden alınan; vatanına, milletine sadakatle bağlı komutanların, bilim insanlarının, yazarların, gazetecilerin;
Evlatlarıdırlar…
Onların her birisi adı; ‘canım babam’ olan hasret kasırgasını yaşadılar; o acı kasırganın izlerini ömürleri boyunca taşıyacaklar…
Kimisi; babası şehit olduğunda birkaç günlüktü, hiçbir şeyden habersiz o süt kokulu kundağıyla uğurladı yüzünü dahi tanımadığı o kahramanı,
Kimisi; küçücük yürekleri baba acısıyla kavrulurken, annelerine omuz verip destek oldu,
Kimisi; al bayrağa sarılı babacığını, o kahramanı son kez selamladı, hayata karşı dimdik durdu,
Kimisi; babası şahadet şerbetini içtiğinde gelinlik kız, aslan gibi delikanlıydı. Babaları artık yoktu ama ‘Şehit Evladı’ olmak onlar için yaşamlarının en büyük gurur kaynağıydı.
Onlar; babasız geçen o ilk gecenin ıssızında büyüyüverdiler. O geceyi sulayan gözyaşlarını annelerine, ne de diğerlerine dahi gösterdiler.
Onarılmaz acılarla sarsılan o cesur yüreklerini babalarından onlara kalan en önemli miras olarak bellediler.
Kimileri evlilik hayatına ilk adımı attığında hayallerinin kahramanını, babasını yanı başında göremedi, kimileri ellerine kına yakılıp da asker ocağına yollandığında babasının elini öpüp helallik alamadı…
Kimilerinin babalarının özgürce yaşam hakları o alçakça kurgulanmış kumpas davalarıyla yıllarca ellerinden alındı…
Onlar da; ne hayata ilk adım atışlarında, ne doğum günlerinde, ne mezuniyet törenlerinde onları yanlarında göremediler.
Babasızlıklarını kimseye hissettirmediler. Gözyaşlarını bebekleriyle, kedileriyle paylaştılar, yalnızlıklarını, yaşadıkları nice acı fırtınalarını gönül sayfalarına kazıdılar…
Ama ne ağlayan gözlerini gösterdiler, ne de gecenin ıssızında çınlayan hıçkırıklarını duyurdular…
Biliyorlardı ki, babaları bir gün geriye dönecekti.
Onlara üzülmesinler düşüncesiyle annelerin söyledikleri: ‘’seferdeler, tatbikattalar, yurt dışındalar’’ söylemleri bir gün bitecek, o kahramanlarına kavuşacaklardı.
Öyle de oldu, kavuştular…
Geriye onlar için bir tek şey kalmıştı!
O kahramanların, babalarının iade-i itibarları.
Nasıl ki, o kahramanlar büyük bir irade gücüyle kumpas davalarında diz çökmediler, devletimizin gerçek yargı gücüne inandılar, sununda da haklı çıktılar ise;
İnancım o dur ki, yakın bir zaman diliminde; ‘O salya sümüklü meczubun yönettiği FETÖ paralel yargısıyla’ özgürlükleri ellerinden alınan o kahramanlara; devletimiz mutlaka iade-i itibar yapacaktır.
Pekiyi ya onlar?
Aziz Şehitlerimizden geriye kalan evlatlar?
Bir daha babalarını göremeyecek çocukların/çocuklarımızın yüreklerinde kopan fırtınalar nasıl dinecek, nasıl dindirilecektir?
Elbette ki, onların her birisi öncelikle Yüce Allah Katında, sonrasında da tarih sayfalarında yerlerini almış aziz şehitlerimizin emanetidirler.
Elbette ki devletimiz, milletimiz; Aziz Şehitlerimizden geriye kalan her kim varsa onlara sahip çıkmıştır ve ne yapsa azdır.
Çünkü Onlar, o koç yiğitlerin bize en değerli emanetleridir.
Çünkü bizler hala nefes alabiliyor, bu ‘gazi vatanda’ hür ve bağımsız olarak yaşayabiliyorsak; bunu aziz şehitlerimize borçlu olduğumuzu bir an bile unutmamalıyız.
Milletçe bize düşen en önemli görev; maddi yardımların yanı sıra o evlatlarımızı tanımasak da en azından bir sevgi cümleciğiyle hatırlarını sormak, onlara ulaşabilmek için elimizdeki tüm olanakları kullanmak bizim önceliğimiz, en önemli niteliğimiz aynı zamanda da milli görevimizdir.
Unutulmasın ki,
Büyük Türk Milleti tarih sayfalarına bu en önemli niteliğiyle damgasını vurmuştur. Ülkemizde bir ve beraber olabilmemizin temelinde de bu vardır.
Vatan, Millet, Bayrak uğruna hayatlarını gözünü kırpmadan feda eden Aziz Şehitlerimizin evlatlarını her daim hatırlayarak, emanetlerini başımızın üzerinde taşımak, ahde vefalı olmak bu temelin mihenk taşıdır.