“Arkadaşlarımız bizim kendi seçtiğimiz ailemizdir” çünkü doğduğumuz aileyi, akrabalarımızı biz seçemeyiz, ama arkadaşlarımız bizim hayatımızda olmasını istediğimiz insanlardır. Yeri gelir ailemizden, en yakınımız dediğimiz insanlardan bile hep bir adım önde olur. İnanın; öyle bir arkadaş, dost bulmak da çok zordur. 

Aşk Mantık İntikam dizisinin sevilen oyuncusu, Sadık dostu “Zeyno’su” Sevda Baş ile bir aradayız. Kariyerinde gün geçtikçe yükselen Sevda Baş Aşk Mantık İntikam dizisinden sonra Dominos Reklamında Enis Arıkan’la başarılı bir performans göstermişti. Son olarak Aslı Kızmaz’ın romanından uyarlanan Hazal Kaya ve Onur Tuna’nın başrollerini paylaştığı “Benden Ne Olur” filminde yer aldı. Bir sabah uyanıp “Ben tiyatro okumak istiyorum” dedikten sonra hayatı değişen Sevda Baş, aynı zamanda yaptığı işe aşık. Herkesin merakla beklediği röportajımız sizlerle…

Kadir Has Tiyatro Bölümü’nden mezun olduktan sonra tiyatro oyunlarında oynadın. İlk kez 2018 yılında kamera karşısına geçtikten sonra Dominos Reklamında Enis Arıkan’la birlikte çok başarılı bir reklam filmi çektin. Şimdi de reyting rekorları kıran, fanlarıyla dünya çapında konuşulan Aşk Mantık İntikam dizisinin Zeyno’su olarak karşımızdasın. Bunları söylerken bile yoruldum. Sen hiç bu yolculukta yoruldun mu?

Hiç yorulmadım. Hele şu anda kendimi bu yolculuğun başında hissediyorum. Bu yolu ben seçtim. O yüzden sadece yapmak istediğim şeyleri yaptım. 

Süreç nasıl geçti?

Okuldan mezun olduktan sonra her şey daha zor oldu. Çünkü okul güvenli alandı. Hocaların, sınıf arkadaşların var. Sanırım okuldayken herkes çok iyi oyuncu olduğunu zannediyor. Her gün yeni şeyler öğreniyorsun, her gün ilerlediğini hissediyorsun. Doğal olarak okul bittikten sonra da bunun böyle devam edeceğine inanıyorsun, ama öyle olmadı. Gerçek hayata tosladım diyebilirim. Benim için bir duraklama dönemi oldu. Yavaş yavaş adapte olduğumda ve ben artık hazırım dediğimde auditionlardan güzel dönüşler almaya başladım. O süreçte umut etmek ve hayal kırıklığına uğramak, olmadığında neden olmadığını bilememek çok kötü hissettiriyor. Ben her seferinde “Demek ki bu benim işim değilmiş” deyip bu yola devam ettim. Şimdi bulunduğum yerden aşırı heyecanlıyım. Setim olmasa bile sete gidiyorum. İlk zamanlar bütün ekip çok şaşırıyordu. Onlar da alıştı. 

Set nasıl ilerliyor? 

Çok eğlenceli, herkesle çok iyi anlaştığımız bir set. Çalışıyor gibi hissetmiyoruz. Herkes birbiriyle çok iyi anlaşıyor. Bazen bir kahve içip, döndüğüm bile oluyor. 

Zeyno herkesin sevdiği, “Keşke benim de böyle bir arkadaşım olsa” dediği bir arkadaş oldu. Sen Zeyno’yla ilk kez tanıştığında içinden ne geçirdin?

Zeyno’nun arkadaşlık anlamında bana benzediğini düşündüm. Herkes gibi benimde her şeyimi filtresiz paylaştığım, ailem gibi gördüğüm yakın arkadaşlarım var. Zeyno’da öyle bir karakter. Senaryoyu okuduğumda ilk tutunduğum tarafı; Esra ile olan arkadaşlığı oldu. Aynı zamanda çok pozitif bir karakter... Ben de pozitif bir insan olduğumu düşünüyorum. İlk toplu okumamızı hatırlıyorum. Burcu (Özberk), İlhan (Şen) yapımcımız Fatih Aksoy, bütün ekip hep birlikteydik ve ilk defa sesli okuma yapmıştık. İlk o zaman Zeyno’yla etkileşim içine girdim. Bu işin bu ekibin bana çok iyi geleceğini ilk o zaman anladım. 

Aşk ve Mantık’ın aynı cümle içerisinde geçtiği, bir dizinin içindesin. Sence aşk ve mantık aynı yolda yürüyebilir mi?

Benim adım Sevda, ama aşk konusunda pek başarılı sayılmam. Duygusal ilişkilerde kolay güvenebilen biri değilim. O yüzden mantık benim için hep ön plandadır. Aslında aşık olduğumda ben mantığı çöpe atıyorum. O yüzden aşık olmamaya çalışıyorum (gülerek). Aşk planlamadan yaşayacağın, kapılıp gitmen gereken bir şey gibi geliyor, ama bu durum bana çok korkutucu da geliyor. Öyle anlarda ben çok güzel bir şekilde kaçarım. 

Hayatımızı yaptığımız tercihler belirler. Sen de bugüne kadar kariyerin adına hep güçlü seçimler yaptığını görüyorum. Hiç tercih etmediğin bir seçenekte aklın kaldı mı?

Çok kalır, ama hayatta bir karar verirken keşke yapsaydım diyeceğime yaptım battım diye düşünüyorum. Son zamanlarda bunu pek gerçekleştiremiyorum, çünkü yaş aldıkça o cesur kararları vermek çok zorlaşıyor. 

Dizide iki ana karakterimiz var. İkisi de hem haklı hem aşık hem de öfkeli… Sen Esra’nın yerinde olsaydın Ozan’la tekrar karşılaştığında aynı şeyleri yapar mıydın?

Bir kere böyle bir durum çok yorucu olurdu. Ben Esra olsaydım bir şeyleri çat diye sormaktan çekinmezdim. Bu ikili arasındaki bütün hikaye önemli olan şeyleri doğru zamanda konuşamama üzerine kurulu. Gerçek hayatta Esra yerinde ben olsam karşılaştığım ilk anda söylemek istediklerimi söylerdim. Esra kimsenin ne söylediğini umursamayan, güçlü bir kadın… Sevdikleri zarar görmesin diye en çok kendine zarar veren insanlardan biri.

Her yaz neredeyse bütün kanallarda bir romantik komedi dizisi görüyoruz. Bu yarıştan sadece bir-iki dizi hayatta kalmayı başarabiliyor. Aşk Mantık İntikam bu senenin en sevilen dizisi oldu. Sence bir romantik komedi dizisini diğerlerinden daha üstün kılan, yani Aşk Mantık İntikam’ın sevilmesini sağlayan şey nedir?

Tek bir hikaye üzerinden ilerlemiyoruz. Hem mahallemiz hem şirket tarafı çok eğlenceli gidiyor. Bu başarının ekibimizle alakalı olduğunu düşünüyorum. Mutsuz olsak bile sete geldiğimizde ruh halimizin değişmesi 5 dakika sürmüyor. Benim Günay Karacaoğlu ile çok sahnem yok, ama onu gördüğüm zaman tamamen havam değişiyor, çünkü inanılmaz bir enerjisi var. Hatta geceleri gruptan mesajlar geliyor “Günay’la şöyle bir sahne çektik mutlaka izlemelisiniz”. Böyle olunca bir projenin kötü olma ihtimali yok. Biz tam bir ekip işi yapıyoruz. 

Tiyatro her oyuncunun damarlarındaki kan akışını hızlandıran bir serotonin hormonu gibidir. Bu duyguyla tanışmayan oyuncular bile tiyatroyla tanıştıklarında hayatlarında bambaşka bir dünyanın içine giriyorlar. Tiyatro senin dünyanı nasıl değiştirdi?

Ben tiyatro okumayı hiç düşünmemiştim. Hep doktor olmak istemiştim. Liseye kadar hep bu yönde ilerledim. Bir gün uyandığımda “ben tiyatro okuyacağım” dedim. Hala bunun neden olduğunu bilmiyorum. Tiyatroda etkilendiğim şey; seyirci gelir, o koltuğa oturur, ışıklar kapanır ve herkesin sustuğu, senin sahneye girmeden önce bir an var. O an daha önce hayatın hiçbir köşesinde karşılığını alamadığım kadar heyecanlı bir duygu. Pandemi sürecinde yapamadığım için çok üzgünüm. Eğer tiyatro okumasaydım bu hayatla başa çıkamazdım. 

Tiyatroda oyun çıkarmak ve bir dizi çekmek gerçekten çok farklı iki literatür. Dizide defalarca tekrar edebildiğiniz sahneleri, tiyatroda hatasız yapmak zorundasınız. Başarısızlık korkun oldu mu?

Evet oldu, ama sen elindeki texti biliyorsun ve iki ay boyunca sadece o texti çalışıyorsun. Gideceğin yolu biliyorsun. Dizide öyle bir şey olmuyor. Her hafta yeni bir bilgi geliyor. Tiyatro beni daha az korkutuyor. Sahneye her şeyi bilerek çıkıyorsun, ama her gün o oyunda başına neler geleceğini bilmiyorsun. Tiyatronun güzelliği burada... 

Gerçek hayatta da aynı tiyatroda takıldığımız bir yer olduğunda hiç bozmadan devam ettiğimiz gibi bir şekilde devam etmemiz gerekiyor. Peki, sen hatalarınla yüzleşip kendi yolunda devam edebilir misin yoksa yaşadıklarının yörüngesinde takılı mı kalırsın?

Bir iki yıl öncesine kadar hep yaptığım hatalara tutundum ve orada kaldım. Babamı kaybettikten sonra kendime daha az yüklenmeye başladım. çok büyük bir boşvermişlik içerisinde değilim, ama bir şeyleri arkanda bırakabiliyor olmak çok büyük bir hafiflik. 

Günümüzde çok sık kullandığımız hatta bizim bir uzvumuz haline gelen bir teknolojiyle yaşıyoruz. Tuvalete giderken, yemek yaparken, uyurken, çalışırken her an telefonlarımız elimizin altında. Sen sosyal medyayı aktif kullanıyor musun?

Eskiden çok daha aktif kullanıyordum, ama şuan çalıştığım için daha az kullanıyorum. Sette her anı çekip paylaşamıyorsun. Ben de biriktirdiğim anılardan bazı reelsleri paylaşıyorum. Ben sosyal medyayı kullanmayı seviyorum, çünkü o dünya da bana çok şey öğretiyor. 

Sosyal medya çok büyük bir deniz hatta okyanus… Gelen yorumlar, bazen eleştiriler seni nasıl etkiliyor. Sosyal medya dünyasının bir parçası olduktan sonra sen de o dünyanın içinde kaybolduğunu, ister istemez dönüştüğünü düşünüyor musun?

Bazı sabahlar ben neden hayattayım diye uyandığımı hatırlıyorum (gülerek). Sosyal medya insanlara biraz enteresan bir güç veriyor. Yüz yüze söyleyemeyecekleri şeyleri oradan yazabiliyorlar. O kadar ağır sözler, kötü şeyler yazanlar oluyor ki bazen kendimi çok kötü hissediyordum, ama arkadaşlarım sağ olsun onların yaşadıkları şeyleri dinleyerek böyle sözlere kulak asmamam gerektiğini anlattı. Bu arada tüm o kötü şeyleri yazanlara teşekkür ediyorum. 

Enis Arıkan’la birlikte çektiğiniz reklam filminden de bahsetmek istiyorum. Enis Arıkan çok renkli, eğlenceli bir insan ve izlediğim kadarıyla çok keyifli bir reklam olmuş. Enis Arıkan’la aynı sette çalışmak nasıldı?

Ben Enis’i çok daha eskiden tanıyorum. Alice Müzikalinde yardımcı yönetmenlik yapmıştım. Dıştan nasıl görüyorsanız öyle bir insan... İnanılmaz güzel bir kalbi var ve bu hayatta koşulsuz bir şekilde insanlar için bir şeyler yapan tanıdığım nadir insanlardan. Çok şapşal, aynı zamanda çok tatlı… O reklamda hem yönetmenimiz hem de Enis beni el üstünde tuttular ve benim için ellerinden geleni yaptılar.  Bu çok zor rastlanabilir bir şey. Enis’in de kendi oyunculuk serüveninde çok tatlı bir hikayesi var. Yapı olarak kendimi Enis’e benzetiyorum. Enis Arıkan benim hayattaki çok büyük şanslarımdan biri.

Yaşadığımız dünya üzerinde hepimizin an an kaçmak istediği, sığındığı, gerçek benliğini bulduğu bir limanı vardır. bu liman genelde bizim hayalini kurduğumuz bir geleceği ya da hayatı yansıtır. Senin limanında gerçekleşmesi için beklediğin bir hayalin var mı?

Beni doğar doğmaz denize atmış olabilirler. Denizle, suyla çok kuvvetli bir bağım var. Ne zaman hayattan yorulsam, yalnız kalmak istesem mutlaka denize giderim. Tek başıma tatile gitmekten çok hoşlanırım. Bu kadar deniz aşığı biri olduğum için bir yelkenli alma hayalim var. 

Ülkemizde kadın olmak, kendi seçtiğin işi yapabilmek, bu işte başarılı olacak gücü bulmak bazen zannedildiğinden çok daha zor olabiliyor. Kendi hayatında özgürlüğü, bir kadın olarak seçtiğin işte yürüyebilmeyi nasıl tanımlarsın?

Babam bana çok düşkündü ve abime göstermediği hassasiyeti bana gösteriyordu; çünkü daha kırılgan olduğumu düşünüyordu. Bu aslında bana kendimi iyi hissettiren bir şey değildi. Temelde eşit varlıklarız ve ben bu pozitif ayrımcılığı ortadan kaldırmak için çok çabaladım. Okula girdikten sonra da kadın oyuncularla erkek oyuncular arasındaki özgürlük kavramının ne kadar farklı olduğunu anladım. Eğer Türkiye’de doğduysanız erkeklere o özgürlük doğuştan veriliyor, ama kadının o özgürlüğü alabilmesi için yardıma muhtaç küçük kız çocuğu olmadığını kanıtlaması hatta bağıra bağıra söylemesi ve bunu kanıtlaması gerekiyor.  

Bu keyifli sohbet için teşekkür ederim. Şuan karşımda hayallerini bir bir gerçekleştiren, bu yolda adım adım ilerleyen başarılı bir oyuncu görüyorum. Gelecek yıllarda bir oyuncu olarak nasıl bahsedilmek, methedilmek istersin?

Ben kendimi disiplinli bir insan olarak görürüm ve bunun devam etmesini çok isterim. Sorun çıkarmayan, çalışılması zevkli biri olmak beni çok mutlu eder.