Dumlupınar Şehitliği'nde yer alan Şehit Baba ve Oğul Anıtı vardır.

Bilirsiniz!

Bilmezseniz de sizin değil, ihaleden arak yapmaktan başka bir meziyeti olmayan zavallı dünyevi mal süflileri idarecilerin ve sizlere şehitlikleri gezdiremeyen bizlerin ayıbı.

Hem de ayıpların en büyüğü…

Anıt şehit babasını kucaklayan bir oğlu gösterir. Bu anıt, Çetmeli Kara Ali Çavuş ile oğlu Mehmet Onbaşı anısına dikilmiştir.

Çetmeli Kara Ali Çavuş 1912 yılında oğlu Mehmet sekiz yaşındayken Balkan Savaşı’na  katılmak için köyünden ayrıldı.

Daha sonra sırasıyla:

Galiçya,

Hicaz,

Yemen, Kafkasya’da cepheden cepheye 11 yıl koştu.

Çetmeli Kara Ali Çavuş Anadolu’da Milli Mücadele başlayınca, doğu cephesinden Kurtuluş Savaşı’na koştu. Dumlupınar’da Başkomutan Meydan Muharebesi’nde 19 yaşındaki alay sancaktarı Mehmet onbaşı ile karşılaştı.

Sonra ne mi oldu?

Mehmet Onbaşı, onun 11 yıl önce bırakıp gittiği oğludur ve bu büyük asker, yüce ruh, imanlı yürek 31 Ağustos 1922 günü 11 yıl sonra kavuşabildiği oğlunun kollarında şehit oldu.

Oğlu, kahraman Onbaşı Mehmet ise, 9 Eylül’de İzmir’e giren birliğin başında şehit oldu.

Şehit Baba ve Oğul Anıtı bu destansı olayı gelecek nesillere ulaştırabilmek için Dumlupınar Şehitliği’nde dikildi.  

Bu destan sonrasında yurdumuzu düşmanlardan temizleyerek, Çağdaş Cumhuriyeti kurduk.

Yarın Zafer Bayramı ve ertesi gün (31 Ağustos) Çetmeli Kara Ali Çavuş’un şehit olmasının yıldönümü.

Onların sayesinde bizlere emanet edilen Türkiye Cumhuriyeti sonsuza dek yaşayacaktır…

İşte bu yüzden bu ülkede toprak, vatandaşlık satılmaz ve mülteci kabul edilemez.

Bizler İngilizler tarafından sınırları cetvelle çizilen bir millet değiliz.

Bizler bayrakları bol yıldızlı, İngiliz tasarımcılarının çizdiği bayrağın altında yaşayan millet değiliz.

Bizler Ay yıldızlı al bayrağın altında yaşayan Türk milletiyiz.

Uyan ey milletim uyan.!!!

SEVGİLİ GENÇLER!

Güzel ülke Türkiye'mizde milli bayramlar ve milli değerler, dini değerler gibi kutsaldır ve onurdur..

Onurdan dersini almamış değersizlerin, milli bayramlar üzerinde operasyon yapma çabasını esefle kınıyor ve diyorum ki;

Dinin yaşanması için ilk kural olan özgürlüğün temeli olan millet ve milliyetin üzerinde operasyon yapanlar, yarın bu ülkede dünyalık çıkarlarına ters düşünce din üzerinde de operasyon yaparlar...

Milleti olmayanın, dini de olmaz.

Milleti olmayan ırkçı, dini olmayan ise dincidir...

1919’da Samsun’dan başlayan onurlu özgürlük hareketinin adını dahi düzgün telaffuz edemeyenlerin ve bu mücadeleye uydurma dinî gerekçe ile dil uzatanların ne indirme dini, ne de Çanakkale ruhunu anlaması mümkün değildir.

Çanakkale ruhunu anlamayanların, İstiklal marşını anlaması mümkün değildir.

İstiklal marşını anlamayanların, ezanı anlaması mümkün değildir.

Çünkü her ikiside özgürlüğe çağrıdır.

Öyle özgürlük kiz, içinde kulluk barındırır.

Ama yalnız O’na kulluk.

O’na kul olmayan nasıl ben özgürüm der.

O’na teslim olmadan özgürlük naraları atanlar ortalık malı olup, boyunlarında yular ayaklarında prangayla anıra anıra liderim, efendi hazretleri, Marks, Lenin diye diye gezerler…

Ezanı anlamayanların,  Hazreti Muhammed’i anlaması mümkün değildir..

Hazreti Muhammet’i anlamayanların, emperyalist aklı anlaması mümkün değildir.

Emperyalist aklın şeytanlığını anlamayanların ise, ALLAH’ı anlaması mümkün değildir...

Allah’ı anlamayan ya aptal, ya kafir, ya da emperyalist aklın bilinçli veya bilinçsiz askeridir...

Evrene Kur-an aklı ve ahlakı hâkim olsun istiyorsak, milletimize ve milli değerlerimize sahip çıkıp, dincilikle mücadele edip, teslimiyeti Allah’a başkaldırısı sömürüye olan hür aklı seçmiş gençler yetiştirmek zorundayız...

19 Mayıs’ta başlayıp 30 Ağustos’ta Zafer  Bayramı ile taçlanan bayramımız kutlu olsun.

Atatürk’ün ve değerli mücadele arkadaşlarının ruhu şad olsun.

O mücadele arkadaşları ki, her biri bir

Atatürk'tü...

Rahmetle ve minnetle anıyoruz.

Doğru yolda olana selam olsun!