Amerika yönetimi bakanlıkları hedef alan ve ciddi güvenlik tehlikesi yaratan siber saldırıların yapıldığını açıkladı. Daha önce de Amerikan Siber Güvenlik ve Altyapı Güvenliği Ajansı, mart ayından itibaren devletin önemli kurumlarına siber saldırılar yapıldığını duyurmuştu. Saldırıların arkasında Rusya olduğu iddia ediliyor. Amerikan Dışişleri Bakanı Mike Pompeo,  "Çok net bir şekilde bu adımların arkasında Rusların olduğunu söyleyebiliriz” diye konuşması ile tarafları belli olan yeni bir dijital savaş gündeminin yaklaştığını söyleyebiliriz. Bu önemli gelişme ayrıca uluslararası camiayı yeni nesil savaş alanı olarak tanımlanan “siber savaş” alanına yöneltmeye ve tehditlere karşı hazırlıklı olma alt yapısına itiyor. Peki dünya ülkeleri siber saldırılara karşı ne kadar hazırlıklı?

1991 yılında internetin dünya kullanımına açılması ile birlikte uluslararası sistem aktörleri arasındaki iletişim nitelikli olarak bağlanmıştır. Farklı düşüncelere sahip toplumların belirli platformlarda fikir tartışmasına , ülkeler arası iletişimin dijital platform ayrıcalığıyla kolaylaşmasına , ihracat ithalat gibi önemli ticaret işlevlerinin hızlanmasına kadar internetin birçok alandaki etkisini söylemek mümkün. Ancak , internetin uluslararası sistemdeki yerine iyimser yaklaşmak önemli güvenlik tehdit unsurlarını gözden kaçırmamıza neden olacaktır. Dünyanın küçülmesine neden olan internet, ülkeler arası çatışmaları, terör eylemlerini ve stratejik bölgelerin konumunu açığa çıkardı ve dünyanın neresinde olursa olsun kişilerin bilgileri ayrıntılı ve hızlı bir şekilde öğrenmesine imkân sundu. Ayrıca ulus ötesi oluşan aktörlerin yayılmasını ve toplu şiddet eylemlerini oluşturması açısından da önemli bir kaynak olarak kullanıldı. İşte bu değişen ve gelişen teknolojinin artışı ile devletlerin gizli bilgilerinin yer aldığı ağlara erişim imkânı geleneksel savaş metodunu farklı bir yöne çekmektedir.

11Eylül’den sonra NATO ‘nun değişen tehdit algısı, yeni bir çağın başladığının göstergesi olarak kabul edilebilir. Saldırıdan hemen sonra en çok tartışılan konulardan birisi, NATO’ya veya üyelerden birine yönelik olarak gerçekleştirilebilecek siber saldırı olasılığıydı. Böylesine bir saldırının ülkedeki güvenliği derinden sarsacak olması ele alındı ve milli güvenlik unsuru olarak farklı bir pencere açıldı.  Bu görüşler 2002’de düzenlenen Prag Zirve’sinde önemli tartışma konularından biri oldu. Siber saldırılara karşı savunmanın güçlendirmesine odaklanan zirvede alınan önlemler askeri kabiliyetin arttırılması olarak sonuçlandı. Böylelikle planlanan uygulamalar pasif kaldı ta ki 2007 yılında Estonya’da ilk siber saldırı gerçekleşinceye kadar…

 “Avrupa’nın en kablolu devleti” unvanına sahip Estonya’da ilk siber saldırı meydana gelmesiyle  “internet savaşı “ kavramı anlam buldu. Dünyada ilk defa Estonya devleti elektronik oy kullanma imkanını vatandaşlarına sunmuştu ve bankacılık işlemlerinin yüzde 96’sı internet üzerinden gerçekleşiyordu. Her ne kadar teknoloji ağı yaygın kullanılsa da hükümetin siber savunma sisteminin yetersizliği de göz önündeydi. Nitekim ülkede yaşayan Rus azınlığının tepki göstermesi ile sonuçlanan, Tallinn meydanındaki Bronz Asker heykelinin kaldırılma kararı sonrası Estonya hükümeti , 26 Nisan 2007 ‘de kaynağı belirsiz bir siber saldırıya maruz kaldı. Öyle ki saldırıda devlet kurumları ile birlikte bankacılık sektöründe ağır darbeler yaşandı. Halkın bilgi edinmesi kısıtlandı ve resmen kaos ortamı yaşandı. O dönemde Estonya hükümeti heykelin kaldırılmasına tepki gösteren Rusya’yı suçladı ve saldırgan IP’lerden birinin Rusya devletine ait olduğu tespit edildi.

Estonya’daki siber saldırının ardından, ülkenin başkenti Talin’de NATO’nun siber güvenlikle ilgili bir uzmanlık merkezi (NATO Cooperative Cyber Defense Centre of Excellence (NATO CCD COE)) kuruldu. NATO ile birlikte ABD ve birçok ülkenin de strateji belgelerinde siber güvenliğe özel bir yer ayırmaları istendi. Bu durum da konunun askeri potansiyel güçten çok güvenlik gücünün ne kadar önemli olduğunu kanıtlayan bir örnek olarak değerlendirebiliriz.

Sonuç olarak; Rusya siber saldırı konusunda ,  Estonya örneğinde olduğu gibi amatör bir devlet olmamakla birlikte ünlü hackerlerin da önemli adreslerinden biridir. ABD,  yeni bir gündem arayışı içerisinde olma ihtimalinin dışında, dünyayı klasik uluslararası literatüründe yer alan güvenlik ikilemi yani ; “Security Dilemma” ortamına hazırlayıcı ve uyarıcı bir söylemde bulunmuş olabilir. Maliyeti düşük etki alanı çok olan saldırı tipi “siber saldırılar”  çeşitli yöntemler kullanarak saldırı kaynağını gizli tutması ile de küresel sistemde tercih edebilecek bir yöntemdir. Türkiye bu konuda ne kadar hazırlıklı? 2013 yılında açılan ve Devletin Siber Güvenlik Üssü” olarak adlandırılan Ulusal Siber Olaylara Müdahale Merkezi (USOM)  bu alana yapılan girişimler açısından büyük bir adım ancak yine de uzman kadrosu ile etkin çalışma yoğunluğunu arttırması gerekiyor.

Mutlu ve sağlıklı günler dilerim…