Yaşıyoruz işte, anlık reflekslerimizle, acı, sevinç, merak, isteklerimizle. Dar alanda da geniş perspektifte de pozitif algılarımız ve destek verdikle

Yaşıyoruz işte, anlık reflekslerimizle, acı, sevinç, merak, isteklerimizle. Dar alanda da geniş perspektifte de pozitif algılarımız ve destek verdiklerimiz var, karşı duruş sergileyip, negatif görüş belirttiklerimiz var. Hayat devam ediyor ve yaşamımız sürüyor, yaşamak kendi kontrolümüz dışında, ben öyle düşünüyorum. Yaşama devam ederken insanlarla diyalog hali, tavır ve tercihlerimiz ise kendi elimizde, insan olarak yaşarken insani tavır kendi elimizde. Bazen önemli etken oluşturacağımız aleni iken, toplumsal kararlar da gidiş haline etkiler de denize damla, örken de kıl olsak dahi, insani halimizden taviz vermeksizin, etik değerlerden sıyrılmadan yaşama hali.
Kolay değil elbet, şiddet, kaba davranış ve sözlerden uzak durarak yaşama hali. Kolay olmasa da olması gereken, aklın ve vicdanın istediği şekil budur. Sonuçlar ve haklı olma halleri bazen kısa bir sürede belirginleşir, bazen de ayları, yılları geride bırakırsınız. Maddi ve manevi yıpranışlarınıza rağmen, tavır ve duruşunuz belki süre olarak aleyhinize bir gidiş oluşturur ama insan olmaktan tavizsiz haliniz, insani eğiliminiz, emek, mücadele ve direnişinizin en güzelidir. Yaşanmış tarihimizden güzel bir anekdot var, aktarayım.
< < Norveç kurtulunca, halk kendilerine ihanet eden bu yazara (Nazilere sempati besleyen Knut Hamsun) hiçbir şey söylemedi. Ne bir protesto, ne bir yazı, ne saldırı… Ama bir gün evinin önüne bir genç kız gelip, Hamsun’un kitaplarını bıraktı. Biraz sonra da yaşlı bir adam geldi ve o da kitapları bıraktı. Derken insanlar ellerindeki Knut Hamsun kitapları ile akın akın gelmeye başladılar. Hamsun bütün bunları penceresinden izliyordu. Halk çıt çıkarmadan, en ufak bir tepki göstermeden sakince kitapları bırakıyordu. Birinci günün sonunda kitaplar koskoca bir yığın ediyordu artık. Ertesi gün aynı durum devam etti. Kitap yığını büyüdükçe, halkına ihanet etmiş olan yazar küçüldü ve ölümü böyle oldu...>>
Sevmek, merhamet, şefkat, nasıl insan olarak sahip olduklarımızdan ise akıl ve sabır da öyle. İnsan içgüdüleriyle değil, akıl ile yüreği ile hareket ettiğin de farklılaşır, insani hali anlaşılır. Öyle haller, durumlar vardır ki, sabırla yaklaşmak zor, çok zordur, madem insanız doğru olan da budur. Düşüncem odur ki ; bir insanı taltif ve övgüleri ile yukarılara çıkaran nasıl insan, insanlarsa, herkesleştiren, sıradanlaştıran da insan, insanlardır. “Bir musibet bin nasihatten evladır” sözü derin bir mesaj içerse de farkında olmamız gereken önemli bir mesajı ilişiğinde almak zorundayız. İnsan ömrü, en uzun olanı ölçü alsak dahi, musibetlerin binde birini yaşamaya yeterli ve uyumlu değildir. Akıl tekrar en öne çıktı, yaşanmış olanlardan, yaşanmışlıklardan, doğru ve gerçeğe en yakın aktarımlardan kendi uyarlamamızı yapmak zorundayız.
Ezberlerden tekerlemelerden uzaklaşıp, kendi muhakeme gücümüzle sonuç anlam ilişkisi kurup, doğru ve ilkelerimizi oluşturma gereğimiz vardır. Doğrularımızın tespitin de yaşadıklarımız değil yaşananlar temel kıstas ise, alacağımız karar ve duruş şeklimiz doğrudur, doğruya en yakın olandır.