İzmir’de Ortaöğretim ve Lise eğitimini tamamlamış biri olarak İstanbul’a yerleşme fikri nasıl oluştu?

  • Üniversite. 1974 yılında üniversiteye geldim ben. Önce Şişli Siyasal bölümlere oradan da devlet konservatuarına geçtim. Gelir gelmez de bir sürü iş de çalıştık. En son da müzik sektörüne karar kıldık, devam ediyorum. Zaten önce de müzik yapıyordum.



  1. Önce Siyasal Bilgileri bitirmiş biri olarak ekranlarda yer almak sürpriz mi oldu sizin için?



  • Hayır. Bu benim işimdi zaten. Her zaman yaptığım işti. Şimdi bugün mezun olan hiçbir kimse kendi mesleğini yapmıyor. Benim yıllarımda ekranla ilgim yoktu. O zamanlar televizyon yoktu zaten. (Gülerek) O zamanlar sahneye çıkıyorduk.



  1. Muhabirlikten oyunculuğa, müzik hayatına uzanan uzun ve yorucu bir serüveniniz var. Bugün bulunduğunuz yere tırnaklarımla geldim diyebilir misiniz?



  • Aynen. Hem de ayak tırnaklarım dahil. Tırmana tırmana geldim. Çok zor bir piyasaya geldim ve tüm gençlere de diyorum ki; lütfen sanatı ek iş olarak yapın. Ana işiniz başka şey olsun, para kazanamazsınız çünkü, çok zor.




  1. Kızınızda sizin gibi yetenekli bir oyuncu. Zeynep Hanım’ın bu sektöre girmesinde sizin payınız da oldu mu?



  • Hayır. Benim sinema sektörüne girmem de Zeynebin payı oldu. Önce o başladı, sonra da beni çektiler içine buralara geldik.



  1. Şuan aktif olarak müzikle mi ilgileniyorsunuz? Oyunculukla mı?



  • Her ikisi de diyebilirsin, çünkü benim bir savım var. Benim şarkılarımın hepsi aslında küçük bir senaryodur. Sahnedeyken bu senaryoyu oynamak zorundasın. Nasıl rolünü oynamak için kamera karşısına geçersin, ben de şarkı söylerken insanların karşısına geçip bu küçük senaryo dediğim şeyi canlandırarak okuyorum. O yüzden her ikisi yan yana yürür. Bir şarkı söyleyen kişi daima tiyatroyu da yapması lazım yanında ki, şarkısı geçerli olsun. İster ekranda olsun, ister seyirci karşısında olsun aynı şeyi yapıyorsunuz.



  1. Aslında Ekranlarda iz bırakan bir Hilmi Önal karakteriyle hatırlanıyorsunuz. Aşkı – Memnu gibi bir dizinin kadrosunda bulunmak size neler kattı?



  • İlk Kurtlar Vadisinde oynadım. Sonra küçük girişler çıkışlar oldu. 2 sezonluk Aşkı – Memnu bana çok şey kattı tabi ki! Her türlü çok şey kattı. Onu yadsımak mümkün değil. İyi ki de oynamışım. Asıl ondan sonra Fetih 1453’teki Constantine rolü kattı. Eee zaten ben her cinsten dizide oynadım. Mavi kelebeklerde Radovan rolünü oynamıştım. Çoğu insan beni Kurtlar Vadisi, Constantine, Radovan ve Hilmi Bey olarak tanır. Dört ayrı karakter olarak.



  1. Tiyatroya ilgi duydunuz mu?



  • İster istemez duyuyorsun çünkü rol yapmak lazım ve tiyatral bir eğitim alman lazım. Neyin, nasıl yapılacağını görmen lazım. Ben çok incelerim, çok izlerim, gözlem yaparım. Onlar bana feyz olur, yol gösterir. Tiyatro eğilimim oradan çıktı ama tiyatro yapmayı hiç düşünmedim.

  • Perde Hevesim olmadı diyorsunuz?

  • Öyle değil. Perde tamam o ayrı bir oyunculuk, diğeri çok ayrı bir oyunculuk. Tiyatro oyunculuğu çok daha değişik bir oyunculuk. Bunun zaten benzerini şarkı söylerken yapıyoruz.



  1. Hilmi Önal gibi bir karakteri canlandırırken zorlandınız mı?



  • Genelde Hilmi Önal gibi çok insan var. Zorlanmadım. İyi gözlem yaptığında zaten onları görebiliyorsun.



  1. Rol seçerken en çok nelere dikkat edersiniz?



  • Rol seçmem. Hiçbir oyuncunun rol seçme hakkı yok. bana uyumlu bir karakter gelirse, bir de şey var; durup Durulken bir başka karakteri oynaman mümkün değil. Karakteri seçme şansın yok, anca o karakteri iyi yorumlaman lazım.

  • Asla dediğiniz bir karakter var mı?

  • Hayır, hayır! Bir oyuncu için o çok kötü bir şey. Yani ne rol gelirse onu yaparsın yeter ki hakkıyla yap, yerine oturt. O zaman her şey oluyor.



  1. Yeni bir albüm çalışması düşünüyor musunuz?



  • Zaten bir tanesi yeni çıktı. İleriki dönemlerde iki albüm kadar hazır. Zamanını bekliyoruz onları da vereceğiz.




  1. En çok 45’lik şarkılarla ilgilendiğinizi biliyorum.



  • 45’lik değil, eski dönemin şarkıları beni çok mutlu ediyor. O dönemde çok harika şarkılar vardı ve onları yeni baştan yorumlamak çok keyifli bir şey. Ve yeni Jenerasyona onları tanıtmak çok keyifli bir şey.



  1. Peki, bugün ki müzik kültürü hakkında ne düşünüyorsunuz?



  • Şimdiki müzik kültürü elektronik kültür, pek sevmiyorum. Yani çok yapmacık sahte, çok güzel şeyler çıkıyor ama genelde ne sözleri beğeniyorum çünkü tekerleme gibi söz yazıyorlar. Müzikler zaten çok mekanik.

  • Kendini tekrarlıyor.

  • O tekrarlar zaten oluyor. O piti piti karemela sepeti. Geçen gün dinledim, söylemiş çocuk. Bu nasıl bir şarkıdır? Kimin? Neyine hitap eder? Anlamadım daha doğrusu.

  • Ama çoğu birinci sıralarda (Gülerek)

  • Yürüyecek tabi! Yeni jenerasyona öyle kötü şarkılar verdiler ki, bu böyle kötü şarkılar en iyi şarkılar diye verildiği için yeni jenerasyon onların iyi müzik olduğunu zannediyor. Aslında bakarsan bunlar öyle değil. Öyle kalitesiz şeyler dinletiyorlar ki, kaliteyi dinleyici anlayamıyor. Şoka giriyorlar. Dolayısıyla bunu önlemek biraz kültür meselesi, biraz okuma, biraz araştırma. Dinleme, iyi dinleme, doğru dinleme meselesi. Hani o kulaklığı taktığın zaman kayboluyor çocuk. Evet, tamam kaybolabilirsin de adam gibi şeyler dinle de beynine bir iki kelime girsin. Şarkı söylerken hayal et. Şarkıyı sadece ‘nı nı’ diye dinleyemezsin. Şarkıyı dinlerken hayal edeceksin. Bu şarkı ne diyor? Ben olsaydım ne yapardım? Aslında tamamıyla bir ansiklopedi gibidir bir şarkı, ama iyi okusan tabi. Okuyamazsan, ki bizim okuma alışkanlığımız olmadığı için şarkıyı da okuyamıyorlar.



  1. Ekrana yansımayan set dışındaki hayatınızda nasıl birisinizdir?



  • 24 saatim bilgisayar başında çalışarak geçer. Şarkı ararım, söz yazarım. Tabi 24 saat derken evli barklı bir adam olduğum için ailemle birlikteyim. Onlarla da vakit geçiriyorum. Genelde müzik dinlemek, yeni müzik oluşturmak, şarkı sözü yazmak. Sen yazarsın, benim şarkılarımdan birini alsan al sana bir senaryonun sinopsisi.



  1. Sadece mikrofonu tutan tarafta mısınız?



  • Hayır, ben gitar çalıyorum, söz yazıyorum. Onun dışında tonmaisterlık yaparım, iyi ayarlamalar yaparım. Müziğin her şeyini bilmen lazım! İyi müzik yapman için.



  1. Türkiye’de müzik sektöründe yaşanan gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?



  • Gelişmiyor ki! (Gülerek) gelişen bir şey yok ki! Nasıl değerlendireyim. ,



  1. Unkapanı Plakçılar Çarşısı ile ünlenen müzikler, oraya gitme hayaliyle yaşayan sanatçılar tarih mi oldu?



  • Tarih oldu! Şimdi hareketli bir şey yakalayan hemen tıklama alıyor. Al sana meşhur oldun işte! Bir kardeşimiz var zaten, ne dediği anlaşılmayan adam diye geçiyor. Bilmem kaç milyon tık almış. Sadece meraktan bakıyorum. ‘nın nırı, nın nırı, nı nı’ diye böyle şarkı söylüyor çocuk. İnanamazsın! İnanamazsın ama! Söylediklerinden hiçbir şey anlamıyorsun.


Rap diyorlar ona




  • Yok, rap değil bu baya konuşuyor. Aşağı yukarı 5 milyon tık almış. Artık sektör bu yönde ilerliyor.



  1. Hiç oynadığınız karakterleri kendi hayatınıza yakın bulduğunuz oldu mu? Kendimi yaşadım dediğiniz bir rol var mı?



  • Hayır, öyle bir rol olmaz. Üç, dört tane karakter söyledim sana, mesela Hilmi Bey benim hayatımda olmayan bir şey. Hilmi Bey doğrucu bir adamdı, ama çok agresif bir adamdı. Agresif olduğu için kötü adam oldu. Constantine ülkesini korumaya çalışan bir imparator. Ona da kötü diyemezsin. O ülkesini korudu, ben de ailemi korudum diye düşünülebilir. Radovan çok ayrı bir karakter kan içici bir şey, Sırp komutan. Şuan da hapishanede hala. Kurtlar Vadisi’nde Ender Bey’i oynadım. O da ülkesinin fahri konsolosu. Bunlarla benim hayatımın ne ilgisi var? Mümkün değil zaten.



  1. Sizi Şuan ekranlarda fazla göremiyoruz. 2017 – 2018 döneminde sevenlerinizle buluşmayı düşünüyor musunuz? Yeni bir dizi veya film...



  • Yok dönüyor. Aşkı memnu oynuyor ha bire! (Gülerek). Her sezon oynuyor, her sene ben yeni dizi çekmiş gibi oluyorum. Özellikle sevenlerimle konser şeklinde buluşmayı düşünüyorum. Kral’da benim çok özel bir klibim dönüyor. Özür Dilerim şarkıma dönüyor. Yeni dizi veya sinema konusunda da bir sinema işi olacak galiba… Dizi için de bekliyorum hala. Ne zaman taşlar yerli yerine oturursa o zamanı bekliyorum.



  1. Biraz da aile ortamınızdan bahsetmek isterim. Nasıl bir eş? Nasıl bir baba olarak tanımlarsınız kendinizi?



  • Valla ben kendimi övmek gibi söylemek istemiyorum. Benim eşim İstanbul Devlet Operası’nda koro sanatçısı. Sabah o oyun provasına gitti, ben de size geldim. Şimdi biz genelde birbirimize sırtımızı dayayıp hareket ederiz. Yani onun bittiği yerde ben, benim bittiğim yerde o başlar. Bu önemlidir. Saygı ve sevgi karşılıklı, hürmetle ilgili bir şey… Dolayısıyla iyi gidiyor, 35 senelik evliyim ve hiç bozulmadı, bozulmayacak. Baba olarak, kol kanat gererim tabi. Kızımla arkadaş gibiyimdir, bu çok önemli bir şey. Bana derdini anlatır.



  1. Yolculuk yapmayı sever misiniz?


Sever idim. Şimdi sevmiyorum artık. Çok yorgunluk oluyorum. Ankara’ya Eskişehir’e İzmir’e işe gidiyorum.




  • Tatilden çok iş için.

  • Yok tatil diye bir şey! Ben 20 senedir tatil yapmıyorum. Bizim tatilimiz iş yerimiz. Mesela bodruma gidip çalışıyorsun, bir gün önce gidip hazırlık yapıyorsun, bir gün sonra çalışıp ertesi gün dönüyorsun. Bunun tatille ilgisi yok. Hani tatile ayıracak zaman yok. Hep iş çalışmak zorundasın. İş tatil ile iç içe.



  1. Hayatınızdaki öncelikleri nasıl sıralarsınız?



  • Önce sağlık. Sağlığımıza çok önem vermek zorundayız, çünkü her şeyin başı o. İkincisi dürüstlük; ben hayatımda ne keşke derim ne de pişman olacağım bir şey yaparım. Yapmışsam da arkasında dururum. Bir de hayatımdaki en büyük öncelik yalan söylememektir. Söyleyenleri de şıp diye anlarım. Bu herhalde tecrübenin verdiği bir şey. Yalan çok profesyonel kişilerce söylenir, sen anlarsın bunu. Sen anlarsın bunu, öyle bir püf noktası vardır ki bunun, ona göre cevap verirsin ama yine kırmadan. Hani bana yalan söyleyen kişiyi hiçbir zaman kırmam ama bana yalan söylediğini ispat ederim.



  1. Gecenin karanlığını mı daha çok seversiniz? Güneşin aydınlığını mı?



  • İkisini de severim. Ama gece daha bir huzur buluyor insan. Özellikle gece çok rahat ve sessiz olur.



  1. Hiç hayalini kurduğunuz ama gerçekleştiremediğiniz bir düşünüz oldu mu?



  • Asla! Kurduğum her şeye kavuştum. Zaten kurduğum her şey yavaş yavaş gerçekleşiyor, öyle hepsini birden yapamazsın. Ama hayal kurup da bu böyle olsun şöyle yapayım dediğim her şeyi zamanla yaptım.



  1. Son olarak bu güzel sohbet için teşekkür ederim. Hem müzik sektörünün, hem televizyon sektörünün içinden biri olarak Alaylı kelimesini nasıl değerlendiriyorsunuz? Yoksa eğitim şart mı?



  • Bu çok ciddi ve ince bir soru. Bundan 20 – 25 sene öncesine kadar Türkiye’nin her yerinde herkes alaylıydı. Ve şu anda en doğru şeyi yapan sinema sektöründen, müzik sektörüne kadar bu işi yapanların % 99 u hepsi alaylıydı sonradan konservatuarlar açılmaya başladı ve artık yeni jenerasyon ‘şu konservatuardan mezun oldum’ iyi de ne yaptın diye soruyorlar? Yani eğitim şart, her konuda eğitim şart, araştırmak şart, okumak şart ama biz okuma cahiliyiz, zırcahil bir ülkeyiz. Kitap okumayız, sinemaya gitmeyiz, gazete okumayız hiçbir şeyiz yapmayız. Sadece televizyonda kadınlar kadın programlarını, erkeklerde şiddet programlarını seyrederler onun dışında hiçbir şey yapmayız. Onun için gazetelerin tirajlarını görüyorsunuz, kitapların tirajlarını görüyorsunuz. yani bu işi yapan o kadar az kişi ki, sinema sektörü de, tiyatro sektörü de mecburen o kişilere hizmet ediyor. İyi de nereye kadar? O kişiler de nereye kadar gidecek? Otomatikman ağır cezalandırmalar, eleştirmeler yapıyorlar ama hiçbir zaman Anadolu’da gidip bu filmi gösterdiğin zaman ‘bu ne ya?’ deyip çıkan çok adam tanıyorum onun için onları da göz önüne alarak çalışmaları ve programları ona göre yapmak lazım. Yoksa kalkıp da hiçbir şey bilmeyen zırcahil bir adama bir şey anlatmanız mümkün değil. O adama oku deseniz ‘hı hı’ deyip başka şeyler yapacak. Onun için çok kötü bir durumdayız. İnşallah daha iyiye gideceğiz, çünkü bu kadar okumak, bu kadar üniversite hepsi cam siliciliği, kimyager çıkıyor araba yıkıyor. Yani mezun olmak tek başına bir şey ifade etmiyor. Yetenekten ziyade kendi kendini keşfetmesi, kendi kendini yetişmesi gerekiyor. hayata karşı dik durup, çok çalışıp, araştırmayı çok iyi yapmak, her konu hakkında bilgi sahibi olmak lazım. Ekonomi, politika, sanat, gerekirse magazin… Bunları bilmek zorundasın, hayatı takip etmen lazım, eğer hayatı takip etmezsen gerisine düşersin. Gerisine düştüğün zaman da bir daha hayatı yakalaman çok zor olur.