ANKARA

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen Türk Savunma Sanayii Zirvesi'ne katıldı.

Vizyonu "Küresel Güç Türkiye" kavramıyla belirlenen zirvede, finansmandan, insan kaynağına ve teknoloji üretimine kadar geniş bir yelpazede ortaya konacak görüşlerin hayata geçirilmesi için kamu ve özel sektörün üzerine düşeni yapacağını ifade eden Erdoğan, "Günümüzde savunma teknolojilerinde güçlü ve bağımsız olamayan ülkelerin ve milletlerin geleceklerine güvenle bakabilmeleri mümkün değildir." diye konuştu. 
"Batı'dan hiçbir şey gelmez ve gelmedi"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 15 yıl önce göreve geldiklerinde savunma sanayinin mevcut yapısının şimdiki gibi olmadığını, o zaman savunma sanayi olarak yüzde 20 oranında imkana sahip olunduğunu, bu oranın yüzde 65'e ulaştığını bildirdi. Erdoğan, şöyle devam etti:

"Eğer, biz yine aynı yerde kalmış olsaydık, herhalde ne Zeytin Dalı Harekatı'nda ne aslında Zeytinlik operasyonunda atmamız gereken adımları atamaz, Fırat Kalkanı'nda da hedefe ulaşamazdık. Ama bu adımlar atılınca da gerek Zeytin Dalı gerek Fırat Kalkanı'nda hiçbir yerde herhangi bir destek gelmeden, biz kendi imkanlarımızla bu operasyonları gerçekleştirebildik. Tüm imkanı bu noktada seferber eden kardeşlerime, şahsım, milletim adına teşekkür ediyorum. Bunları milletin bir zaferi olarak görürken, terör örgütlerini çökertme mücadelesinde bu operasyonlar, bize savunma sanayindeki gücümüze güç kattı. Bugün eğer terörle mücadelede bu hedeflere varabiliyorsak, bu neticeleri alabiliyorsak, bunun tek nedeni bu lojistik desteğin bize sürekli olarak akmasıdır, gelmesidir. Yoksa 'Batı verirse bir şey yaparım'... Kusura bakmayın Batı'dan hiçbir şey gelmez ve gelmedi. Hep kapılardan döndük, döndürüldük. Bize hep şunu söylediler, 'Kongre izin vermiyor'. Ama başkalarına veriyor ama Türkiye'ye gelince vermiyor. Bunu Kıbrıs'ta yaşadık. Herkes muhabere sustu denildiği zamanda biz Kıbrıs'tan sonra Aselsan'ı kazandık. Şimdi elimizde bir Aselsan'ımız var. Kötü komşu, bizi ev sahibi yaptı." 

"Bugün bambaşka bir Türkiye'yi konuşuyor olacaktık"
Şimdi ev sahibi olarak çalıştıklarını belirten Erdoğan, "Artık ihracata başladık. Bundan sonra daha iyi olacak. Daha güçlü bir şekilde bunları sürdüreceğiz. Dünyada yaşanan sayısız örnek, bu gerçeğin en büyük ispatıdır. Sadece doğal kaynağa ve ticaret dayalı paranızın olması, savunma sanayinde belirli bir seviyeye ulaşamamışsanız özgürlüğünüzü garanti altına almanızı asla size getirmez." değerlendirmesinde bulundu. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bulunduğunuz coğrafyada parası çok olup da gerçek anlamda bağımsız hareket edemeyen pek çok devlet olduğuna işaret ederek, "Buna karşılık Türkiye maddi imkanları nispeten sınırlı olmasına rağmen, ordusunun ve savunma sanayinin gücü sayesinde bölgesel ve küresel düzeyde söz sahibi ülkeler arasında bulunuyor." ifadelerini kullandı. 

Savunma sanayinde bulunulan yerin önemli bir bölümünün son 16 yılda katedildiğine dikkati çeken Erdoğan, şöyle devam etti:

"Cumhuriyetimizin kuruluşunun ilk dönemlerinde bu doğrultuda atılan adımlar, kararlılıkla devam ettirilmiş olsaydı, bugün bambaşka bir Türkiye'yi konuşuyor olacaktık. Sizlerin de çok iyi bildiği sebeplerden dolayı savunma sanayi hamlelerimiz maalesef hedefine ulaşamadan akim kaldı, akim bırakıldı." 
"Sanayi ekosistemi kurmakta kararlıyız"
Erdoğan, "her şeye rağmen son 16 yıldaki atılımlarla Türkiye'yi çok farklı ve ileri bir noktaya getirmeyi başardıklarını" vurgulayarak, "Dünya öylesine hızlı bir şekilde değişiyor ki böyle bir ortamda sadece yürümek yetmez, koşabilecek kabiliyet ve imkanlara sahip olmak da gerekiyor, bunu başarmamız lazım. Bugüne kadar yaptıklarımızı ısınma, alıştırma, egzersiz hareketleri olarak görüyoruz. İnşallah bundan sonra koşmaya çok daha farklı bir şekilde devam edeceğiz." diye konuştu. 

Bazılarının bu vizyonu anlamakta zorlandığının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:

"Mesela, Türkiye'nin uzay çalışmalarında söz sahibi olma yönünde attığı adımlar, onların küçük dünyalarında garip, gereksiz, anlamsız gözükebiliyor. Halbuki biz geleceğe yatırım yapıyoruz, hazırlanıyoruz. Bilimi, araştırmayı, geliştirmeyi, tasarımı, üretimi, hizmeti, bütün bu hizmet zincirlerinin birbiriyle uyumunu esas alan bir sanayi ekosistemi kurmakta kararlıyız. Kendi ihtiyaçlarımızı karşılamanın ötesinde ihracatı hedef alan, uluslararası ilişkilere katkı sağlayacak, değer kazandıracak her çaba bizim için önemlidir. Ülkemizin en kıymetli zenginliği olan insan kaynağımızı, eğitimden istihdama kadar bu doğrultuda yönlendirmenin gayreti içindeyiz. 

Hedeflerimiz doğrultusunda faaliyet gösteren her kişi ve kuruma devlet olarak iş ortağımız gözüyle bakıyoruz. Savunma sanayi alanındaki vizyonumuzun sözde kalmayıp icraata dökülmesi için proje bedeli 60 milyar doları bulan 650 kalem işi takip ediyoruz. Bunlardan üç tanesi doğrudan teknoloji, geliştirme ve araştırma merkezidir ve projeleridir. Seri üretim, prototip geliştirme, alt sistem tasarımı gibi konular da önceliklerimiz arasındadır. Bu çalışmaları hızlı ve başarılı bir şekilde tamamlayabilmek için gereken her türlü düzenlemeyi, tedbiri ve teşviki hayata geçiriyoruz." 

Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) ülke güvenliğinin bel kemiği olduğunu vurgulayan Erdoğan, "Ancak günümüzde güvenlik kavramı, istihbarattan sağlığa, enerjiden iletişime, ulaştırmadan tarıma kadar farklı alanları da içine alacak şekilde genişlemiştir. Önemli olan potansiyelimizi harekete geçirmek, kaynaklarımızı en doğru şekilde kullanmak, çalışmalarımızı verimlilik esasına göre yürütmektir. Savunma Sanayi Başkanlığımızı doğrudan Cumhurbaşkanlığımıza bağlamamızın sebebi işte budur." diye konuştu.
Erdoğan, böylece TSK imkanlarının yanında Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumundan (TÜBİTAK) üniversitelere, diğer kurumlara bağlı kuruluşlardan özel sektöre kadar geniş bir işbirliği alanının ortaya çıktığını dile getirdi.
Denizlerdeki gelişmelerin bir uçak gemisi mahiyetindeki Anadolu Amfibi Hücum Gemisi'nden fırkateyn sınıfına yükseltilen 5'inci Milgem'e ve denizaltılarına kadar bu alanda attıkları adımların isabetli olduğunu gösterdiğine işaret eden Erdoğan, silahlı silahsız, insanlı insansız tüm hava araçları konusunda çok önemli mesafeler katettiklerinin altını çizdi.
Erdoğan, kendisinin başbakanlığı döneminde bir ülkeden insansız hava aracı almak istediklerini anlatarak, konuşmasına şöyle devam etti:
"Kimden? Stratejik ortağımızdan. 'Bugün git yarın gel.' Hiç olmazsa kiralık verin. 'Yok'. İsim vermeyeceğim, hep söylenen şu; 'kongre izin vermiyor.' Bıktık, bittik ama hamdolsun özel sektörümüz çıktı ortaya insansız hava aracını da yaptı, silahsız insansız hava aracını da yaptı. Şimdi daha da ileri gidecekler. Buna inanıyorum. Çok daha güçlüsünü yapacaklar. Belki de onlarda olmayanı veya dünyada bir veya iki ülkede olanı yapacaklar. Bugünlere ulaştık. Kötü komşu bizi ev sahibi yaptı." 

"Proje Türkiye'yi bir üst lige taşıyacak"
Çok kararlı olduklarını belirten Erdoğan, "Bayraktar, İHA ve SİHA'larımız, Anka'mız, Hürkuş uçaklarımız semalarımızda ülkemizin savunmasına hizmet vermeye başladı. Atak helikopterimiz, şimdi yeni bir hamlemiz var, görüşmeler devam ediyor. İnşallah onu da çok daha güçlü hale getireceğiz. Atak helikopterimiz en önemli hava güçlerimizden biri haline geldi. Milli muharip uçağımızı geliştirme yönünde kesintisiz bir çaba içindeyiz." değerlendirmesinde bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, programın sonunda ismini açıkladığı genel maksat helikopterinin prototipinin testlerinin süratle devam ettiğini bildirerek, şunları söyledi:

"Büyük oranda yerleştirilmiş sistemlerle donatılmış bir başka genel maksat helikopterimizle ilgili olarak ortak üretim çalışmaları da sürüyor. Korkut hava savunma silahımızın teslimatına, hisar hava savunma sistemlerimizin testlerine devam ediyoruz. Siper hava savunma sistemimizle ilgili geliştirme faaliyetleri önemli bir aşamaya geldi.

Kasırga, Bora, Som gibi füzelerimiz, seri üretim aşamasına gelirken, daha yeni modellerle ilgili çalışmalarımız da sürüyor. O da menzili daha da ileri kılmak, daha uzun menzilli olanlarını da yapmak, bunların üretimlerine de geçmek. Bu alanda önemli bir adımı da inşallah bu uzun menzilli füzelerle atıyoruz, atacağız. Deneme atışlarının tamamlandığı bu proje, Türkiye'yi bir üst lige taşıyacaktır. Bu arada elektromanyetik fırlatma, yönlendirilmiş enerji, lazer silahı gibi daha ileri teknolojilere dayalı sistemleri geliştirme faaliyetleri de kesintisiz devam ediyor."

"İhracatını yapana kadar durmayacağız"
Erdoğan, bu arada önemli adımlardan bir tanesinin de Altay tankını seri üretim aşamasına getirdiklerine dikkati çekti. Bunun ne kadar önemli ve gerekli olduğunu Afrin'de gördüklerini vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:

"Fırtınaların orada ne işler gördüğünü hep izlediniz, takip ettiniz. Altay ile bu çok daha farklı bir mevzi kazanacak. Yeni teknolojilerle daha da geliştirdiğimiz bu tank, prototipinin de ötesinde bir ürün olarak TSK'nın hizmetine sunulacaktır. Diğer taraftan radardan uyduya, siber güvenlikten karıştırma ve yanıltma sistemlerine, görüntü teknolojilerinden nano mikro mini otonom sistemlerine kadar pek çok çalışmayı daha titizlikle sürdürüyoruz.

Türkiye savunma sanayindeki tüm stratejik ihtiyaçlarını kendisi tasarlayabilir, geliştirebilir, üretebilir, hale gelene ve bunların ihracatını yapana kadar durmayacağız, dinlenmeyeceğiz, gece gündüz çalışacağız. Bu süreçte çok acil olmayan hiçbir ürünün, malzemenin yurt dışından ithal edilmemesi gerektiğinin talimatını buradan tüm kurumlarımıza bir kez daha veriyorum. Bizi birilerine muhtaç etmeyin. Sizler de işte bu sektörlerin içerisinde yer alıyorsunuz. Artık biz bunları kendimiz üretmek durumundayız. Bu millet yapar mı? Ben inanıyorum yapar, öyleyse yapalım."
Devletin ve milletin tek bir kuruşunun dahi amacına uygun olmayan yerlerde kullanılmasına rıza gösterilemeyeceğinin altını çizen Erdoğan, "Kaçak göçek de olsa bu yollara tevessül edenler varsa eninde sonunda meselenin ortaya çıkacağına ve kendilerinden hesap sorulacağına bir defa emin olsunlar. Aksi yönde baskıya uğradığını düşünenler varsa, durumu bizzat bizlere bildirmelerini istiyorum." diye konuştu. 

Erdoğan, hiç kimsenin kişisel çıkarının ülkenin ve milletin menfaatlerinin üzerinde olamayacağını vurgulayarak, Şeyh Edebali'nin Osman Gazi için söylediği nasihatı hatırlattı. 

Türkiye'yi hedeflerine fazilet ve adaletten ayrılmayan ilim, irfan, idare erbabıyla ulaştıracaklarına inandığını aktaran Erdoğan, şunları kaydetti:

"Türkiye'nin savunma sanayi alanındaki çalışmaları keyfe keder bir tercihten değil, mecburiyetten kaynaklanıyor. Dikkat ediniz, geçmişten bugüne doğru baktığımızda ne zaman ülke ve millet olarak başımız dara düşmüşse hepsinde de aynı anda ciddi bir ambargoya maruz kaldık. Kıbrıs Barış Harekatı'nda terörle mücadelemizin her safhasında, son Suriye krizinde bu tecrübeyi acı bir şekilde yaşadık. 

Teknolojinin ulaştığı boyut, artık en modern araç gereç ve imkanlarla donatılmayan ülkelerin sadece yürekle ve bilekle netice alabilmesinin giderek daha da zorlaştığına işaret ediyor. Şayet, geride bunu destekleyecek gücünüz yoksa diplomasi dahil uluslararası kurumlar ve kurallar dahil diğer her şey sadece sizi oyalayan birer araca dönüşebiliyor. Ne kadar haklı olursanız olun, bunu sahada uygulayacak imkanınız yoksa kuru laftan başka bir şey elinize geçmiyor."

Bu bakımdan Suriye krizi sırasında yaşanılanların çok ibret verici derslerle dolu olduğunu vurgulayan Erdoğan, "Çok ders aldık, işte güneyimizde görüyorsunuz, Suriye'nin kuzeyi bizim güneyimiz. Terör koridorunu orada inşa etmenin gayreti içindeler. Biz, 'Bunlar teröristtir' diyoruz, bizim stratejik ortaklarımız, başta Amerika olmak üzere 'Bunlar terörist değildir' diyor. Bunlar PKK'nın yan kollarıdır, bütün ispatlar ortada. Siz bizimle niye hareket etmiyorsunuz da gidip onlarla hareket ediyorsunuz?" ifadelerini kullandı.
"Kendi göbeğimizi kendimiz keseceğiz" 
Bunları bizzat kendilerine söylediğine işaret eden Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:

"NATO'da beraber değil miyiz, beraberiz, stratejik ortağız. DEAŞ'a karşı bir şey yapacaksan gel bunu beraber yapalım, Rakka'da beraber yapalım, bırakın bu teröristleri. Münbiç'te hala netice alamadık. Şimdi açıklama yaptı Sayın Başkan, diyor ki '30 günde bunların tamamını temizleyeceğiz'. Göreceğiz. Temenni ederiz ki temizlesinler.
Kendi göbeğimizi kendimiz keseceğiz. Her şeyimizle, teknolojik olarak, insan unsurlarımızla. Güçlü bir orduya sahibiz, bunu hepsi kabul ediyor ama yanıltılıyorlar. Ne zaman biz Suriye'de sahaya indik, işte o zaman işin gidişatı değişti ama bizi çok oyaladılar. Dedik ki 'Artık kusura bakmayın, indik, iniyoruz' ve bir gece ansızın indik ve ondan sonra iş lehimize döndü. Yıllarca DEAŞ diyerek Suriye'nin altını üstüne getirenlerin balonlarını Fırat Kalkanı Harekatı'nda birkaç ay içinde patlattık. Aynı şekilde Zeytin Dalı Harekatı'yla da bir başka balonu söndürdük. 

İdlib'de bu harekatlarımızın başarısından aldığımız destekle yürüttüğümüz politika sayesinde büyük bir insani krizin önünü Rusya ile beraber orada geçtik. Sıra Fırat'ın doğusundaki terör öbeklerini dağıtma kararımızı hayata geçirmeye geldi. 20 bin tırı aşkın, ne yazık ki Suriye'nin kuzeyindeki teröristlere silah gönderildi."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bunun yanı sıra araç ve gereç de gönderildiğini hatırlatarak, bunların Türkiye'nin stratejik ortağı tarafından gönderildiğini vurguladı. 

"Söylüyoruz, 'Hayır böyle bir şey yok' diyorlar. Bizim tüm kayıtlarımız ortada. Sizin istihbaratınız varsa bizim de istihbaratımız var. Üstelik bunlar insani istihbaratla kayda kayda giren şeyler." diyen Erdoğan, Türkiye'nin bir göçebe değil modern bir devlet olduğunu söyledi.
"30 bin teröristi bölgede eğitme adımlarını atmaya başladılar" 
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Amerika ile derin görüş ayrılıkları yaşandığının herkesin bildiği bir gerçek olduğuna dikkati çekerek, genel olarak Suriye ve özellikle de Münbiç ve Fırat'ın doğusu konusunda Amerika'nın Türkiye'ye verdiği sözleri ve sonuçları da paylaşacağına değindi.

Daha önceki mutabakatları, görüşmeleri, sözleri bir kenara bırakıp meseleyi anlatmaya Fırat Kalkanı Harekatı ile başlamak istediğini ifade eden Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:

"DEAŞ bahanesiyle ülkemizin güney sınırları muhtelif terör örgütleri tarafından adeta kuşatılınca Amerikalılara bunun sürdürülemez bir durum olduğunu ifade ettim. Onlar da şahsıma 'Suriye'nin toprak bütünlüğünden yana olduklarını, bizim rahatsız olduğumuz terör örgütleriyle ilişkilerinin de taktiksel mahiyet taşıdığını' söylediler. Nasıl taktikselse? 

DEAŞ'a karşı yürütülen operasyonları birlikte gerçekleştirmeyi teklif ettik, hatta bunun için kapsamlı bir askeri planı kendilerine sunduk. Ben sundum, aynı şekilde Savunma Bakanım, Genelkurmay Başkanlığı döneminde de Savunma Bakanlığı döneminde de muhataplarıyla bunları görüştü, konuştu. Bütün bunlara rağmen, Amerikalılar yüzümüze karşı olumlu konuşmalarına rağmen DEAŞ'a karşı bölücü terör örgütünün unsurlarını sahaya sürmeyi tercih ettiler. Son olarak 30 bin teröristi bölgede eğitme adımlarını atmaya başladılar. Diyorlar ki 'Yok böyle bir şey.' Tüm dünya medyası bunu tespit etmiştir. 

Hepsinin elinde bu bilgiler var. Bu doğru mu? Ne yaptığınızın farkında mısınız? Bununla da kalmadılar. Bölücü terör örgütü ile olan ilişkilerini her geçen gün daha da ileriye taşıdılar hatta birlikte bayrak, tabii onların paçavralarını, sallıyorlar. Kiminle yan yana? Kendi bayraklarıyla o paçavralar yan yana. Ortak devriye, ortak eğitim aşamasına kadar getirdiler bu işi.

Bölücü terör örgütünün Suriye koluna verilen silahlarla ilgili itirazlarımıza 'ağır silah vermedik' dediler. Mevcutları da 'DEAŞ tehdidinin ortadan kalkması ile toplayacakları sözüyle mukabele ettiler. Kimi uyutuyorsunuz."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu ifadelerin Irak'ta da kullanıldığına işaret ederek, "Biz size aynı şeyleri Irak'ta da söyledik. Irak'ta biz müdahaleyi yaptık ve orada baktık ki sizin silahlarınız teröristlerin elinden, PKK'nın elinden çıkıyor. O silahların bir kısmını da biz topladık, bunları yaşadık, gördük. Buna karşılık bir süre sonra Suriye'deki terör örgütüne verilen silahları, dolu veya boş olarak kendi topraklarımızdaki operasyonlarda biz ele geçirmeye başladık." diye konuştu.

Erdoğan, yine de hüsnüniyetle hareket etmeyi sürdüklerini belirterek, Amerika'ya Rakka Operasyonu'nu birlikte yapmayı teklif ettiklerini bildirdi.
Erdoğan, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen Türk Savunma Sanayii Zirvesi'nde, Amerika ve Türk birliklerinin Münbiç ve Tel Abyad hatları üzerinden, iki koldan Rakka'yı DEAŞ'tan kurtarması üzerinde mutabık kalınmasına rağmen, bölücü terör örgütünün sahaya sürülerek tüm sözlerin havada bırakıldığını söyledi.

Münbiç'te de inkarı mümkün olmayan oyalama taktiği uygulandığını, şu anda halen uygulanmanın sürdürüldüğünü dile getiren Erdoğan, DEAŞ'ın bu bölgeden uzaklaştırılmasının ardından terör örgütü unsurlarının çekileceğinin, şahsına, bakanlara, askeri ve istihbarat yetkililerine defalarca ifade edilmesine rağmen böyle bir gelişmenin olmadığını anlattı.

"Terör örgütünün isminin sürekli değiştirilmesi, deve kuşu misali, Münbiç'teki hakikati ortadan kaldırmaya yetmiyor." ifadesini kullanan Erdoğan, şöyle devam etti:

"Diyorlar ki, 'O terör örgütü değil.' Neymiş? Suriye Demokratik Güçleriymiş. Kimi uyutuyorsunuz? Biz kimin kim olduğunu biliyoruz. Onlar işte Kürtler değil, onlar Araplarmış. Biz Arap'ı da terörist Kürtleri de iyi biliriz. Benim şu anda Kürt kardeşlerimle aramıza herhangi bir nifak sokmanıza gerek yok. Eğer, Kürt kardeşlerimizin arasından teröristler varsa kusura bakmasınlar onlara da gereğini yaparız. Niye? Ülkemize karşı, ihanet içinde olanlara karşı asla elimiz yumuşak olamaz, kim olursa olsun. Bu başka bir etnik unsurdan da olabilir. Tüm görüşmelerimizde DEAŞ'ın bölgeden temizlenmesinin ardından PYD'ye verilen desteğin geri çekileceği, silahların toplanacağı, bölgenin asli unsurları tarafından yönetilmesinin sağlanacağı ifade edildi. Neticeye baktığımızda ise PYD'ye verilen desteğin neredeyse 20 bin tırı aştığını görüyoruz, 3 binin üzerinde kargo uçağı silah, malzemenin bölgeye geldiğini görüyoruz. 22 tane üs var bölgede, buraya bunlar geliyor."

Terör örgütünün kontrol ettiği yerlerdeki Arap ve Türkmen unsurların, baskıyla şiddetle sindirildiğini vurgulayan Erdoğan, karşı koyanların yerlerinden edildiğini, tapu, arşiv kayıtları yakılarak insanların mülkiyet haklarına tecavüz edildiğini bildirdi.
"Türkiye'den korumak olduğu aşikardır"
Suriye'nin DEAŞ'ın ardından PYD/YPG zulmü altında inlemeye başladığına dikkati çeken Erdoğan, "Üstelik tüm bunlar, ABD askerlerinin nezaretinde, belki yönlendirilmesinde yapılmıştır. Türkiye'nin artık bu gidişata tahammül edemeyeceğini belirterek, meşru müdafaa veya müdahale hakkını kullanma ihtimaline karşı da Amerikan askerleri teröristlerin aralarına serpiştirilmiştir, yerleştirilmiştir. Yine Amerikan askerleri tarafından kurulan radar üsleri ve gözlem noktalarının hedefinin de ülkemizi teröristlerden değil, teröristleri Türkiye'den korumak olduğu aşikardır." diye konuştu.

Amerikan hava unsurlarının bölgedeki tüm faaliyetlerinin teröristlerin güvenliğini sağlamaya, faaliyetlerini rahatça icra etmelerini temine yönelik olduğuna işaret eden Erdoğan, bu ülkenin toprak bütünlüğünden bahisle Türkiye'nin oluşturduğu güvenli bölgelerden çekilmesini talep edenlerin Suriye'nin neredeyse üçte birini işgal altında tutan terör örgütüne yönelik hiçbir söz ve eylem içinde olmadığının altını çizdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Suriye'de artık DEAŞ diye bir tehdit yoktur. Bu, bizim için bir masaldır. Güya bu örgütün hala etkinlik gösterdiği 150 kilometrekarelik bir alandan söz ediliyor. Eğer bütün mesele buysa biz Türkiye olarak bu bölgedeki DEAŞ unsurlarını derhal etkisiz hale getirmeye hazırız. Biz bunu yaparız. Hiç onlara gerek yok. Elbette bunun Suriye üzerinde uygulanmaya çalışılan asıl planın bir bahanesi, sahte görüntüsü, oyalama taktiği olduğunu biliyoruz. Bölgedeki DEAŞ unsurlarının kimler tarafından beslendiğini, eğitildiğini, ihtiyaç duyulduğunda kullanılmak üzere hazır halde tutulduğunu da gayet iyi biliyoruz." 

Amerika'nın Türkiye'ye verdiği sözlerin her birinin tarihinin, kiminle yapıldığının, ne dendiğinin devletin kayıtlarında mevcut olduğunu aktaran Erdoğan, Türkiye sınırlarının dibinde oynanan bu oyuna daha fazla seyirci kalınmayacağının her fırsatta muhataplara söylendiğini hatırlattı.
"Hazırlıklarımızı da tamamladık"
"Burada ifade ettiğim hususların hiçbiri bizim için meçhul, sürpriz, oyun bozanlık değildir." diyen Erdoğan, şu değerlendirmede bulundu:

"Fırat'ın doğusu ile ilgili ikazlarımızı yaparken, aynı zamanda hazırlıklarımızı da tamamladık. İşte Deyrizor, işte Münbiç. Deyrizor petrol yataklarını bu terör odakları kullanıyor. Oradan yılda 600-650 milyon dolar ham ve işlenmiş petrol olarak gelir elde ediyorlar. Kaynak neresi demeyin, işte kaynak burası ve onlara göz yumuluyor. Bizim ne Amerikan yönetimine ne de Suriye'deki Amerikan askerlerine yönelik bir husumetimiz bugüne kadar olmadı. Her şeye rağmen Amerika'yı, doğru zeminlerde buluşabilmemiz şartıyla gelecekte de birlikte yol yürüyebileceğimiz stratejik müttefikimiz olarak görüyoruz. Ülkemizin beka meselesi olarak gördüğümüz Suriye politikasındaki derin görüş ayrılıklarımızın gelecekteki daha büyük iş birliklerimizin önünde bir engel oluşturmasına izin vermemeliyiz. Bu anlayışla Fırat'ın doğusunu bölücü terör örgütünden kurtarmaya yönelik harekatımıza birkaç gün içinde başlayacağımızı ifade ettik, ediyoruz. Hedefimiz asla Amerikan askerleri değildir, bölgede faaliyet gösteren terör örgütü mensuplarıdır. Bunun da altını özellikle çiziyorum."
"Dostluk gösterenlerle yol yürüyeceğiz"
Erdoğan, Suriye'nin güvenli hale getirilen diğer bölgeleri gibi Fırat'ın doğusunu da asli sahipleri için huzurlu ve yaşanılabilir yerler haline dönüştürmekte kararlı olduklarını ifade etti.
Bu önemli sorunun geride bırakılmasının hem Suriye'nin toprak bütünlüğünün temini ve siyasi çözümün önünün açılmasına hem de Amerika ile bölgede daha sağlıklı iş birliği iklimi oluşturulmasına imkan vereceğini belirten Erdoğan, bunun İdlib'de Rusya ile başarıldığını hatırlattı.
Recep Tayyip Erdoğan, sürecin orada başarılı şekilde yürüdüğünü anımsatarak, "Aynı durumu Fırat'ın doğusunu da Amerika ile yapalım. Münbiç'te yapalım. Münbiç yüzde 80-85'i ile tamamen Araplara ait olduğu halde şu anda orada terör örgütleri bulunuyor ve dürüst davranmıyorlar, oradaki teröristleri oradan hala çıkarmıyorlar. O zaman biz çıkaracağız, iş başa düştü." dedi.
Türkiye'de bulunan yaklaşık 4 milyon Suriyelinin kendi evlerine dönüşlerinin, ancak bu şekilde mümkün kılınabileceğini vurgulayan Erdoğan, "Hiçbir siyasi çıkar, bir ülke halkının kendi vatanında huzurlu ve güvenli şekilde yaşamasına katkıda bulunmak kadar önemli olamaz. Türkiye'yi üzerine yüklenen bu büyük yükle baş başa bırakıp üstelik bir de sınırları boyunca sürekli tehdit oluşturacak bir yapı kurmaya çalışmak, açıkça bu millete husumet beslemek demektir. Biz ülkemize ve milletimize tuzak kurmaya çalışanlarla değil, dostluk gösterenlerle yol yürüyeceğiz." diye konuştu.
Savunma Sanayii Zirvesi'nin hayırlara vesile olmasını dileyen Erdoğan, yerli ve milli imkanlarla yapılan genel maksat helikopterinin adını açıkladı.
Genel maksat helikopteri: Gökbey
Erdoğan, "T-625 genel maksat helikopterinin adını, uzun istişareler neticesinde, 'Gökbey' olarak belirledik. Gökbey'in ülkemize, milletimize, sektörümüze hayırlı olmasını Allah'tan diliyorum. Helikopterimizin tasarımında ve üretiminde katkısı olanları şahsım ve milletim adına tebrik ediyorum." ifadesini kullandı.

Zirvede, "Gökbey" isimli yeni helikopterin tanıtımı da yapıldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gökbey'in Türkiye'ye hayırlı olmasını dileyerek, helikopterin tasarımında ve üretiminde katkısı olanları tebrik etti.
Başarılarla dolu uçuşlar dileyen Erdoğan, "Bizler de bu genel maksat helikopterimizi kullanacağız. İnşallah kendi eserimizle dünyada iftihar etmeye devam edeceğiz. Emeği geçenleri kutluyorum." dedi.