Hayatımızda her zaman iniş çıkışlar yaşıyoruz. Bu iniş çıkışlarda psikolojik olarak kendimizle savaşıyoruz. Bu savaşta önümüze birden fazla duvar gözükür. Biz hayatın sonraki bölümüne güvenmezsek yolda karşılaştığımız duvarları simsiyah görürüz. Hayatın akışına güvenip bu şekilde yola devam edersek duvarlara kendi renklerimizi verebiliriz. Böylelikle rastladığımız her duvar kendiliğinden çiçek açar. Gönlümüz açıklık görünce ferahlarız.

Hayatta birçok sorunla karşılaşırken diğer günün tıpkı bir zincir gibi kötü geçeceğine inanırız. Bu zincirlemeye girmek bizi çıkmaz sokaklara götürür. Bizi bu zincire düşüren ise sorunlarımızı çok fazla irdeleyip, her çözüm yolunu denemektir. Bu zincirin sonu hep aynı yere çıkar. Aynı yollarda dolaştıkça en başa döneriz ve siyah duvarlarla tekrar karşılaşırız. Yani karanlığa alışırız. Özen Yula’nın dediği gibi “İlginç değil mi? En korktuğu şey insanın başına gelirse sonrasında bir rahatlama oluyordu galiba. Bir denge bozuluyor; bambaşka bir denge, bir ritim kuruluyordu. Sonra o insan, başka biri olup çıkıyordu. Başka biriymiş gibi rol yapmasına gerek kalmıyordu kişinin. Ama bu defa da karşısındakiler inanmıyorlardı değiştiğine. Önce kanıtlamaya çalışıyordu; ama sonra vazgeçiyordu insan; yaşamaya başlıyor, alışıyordu.”

Hayata güvenmezsek, bize verdiği günlere haksızlık ederiz.  Zamanla kendi benliğimizi siyah duvarların arasına sıkıştırırız. Ne yaşandıysa hepsi ders çıkarmamız, yeniden başlamamız içindi. Güzel düşüncelerimizi bir baltaya benzetirsek o yıpranmış, küflü soluk duvarlarının içinden çiçeklerle geçebiliriz.

Sonraki bölüme güvenmek için bazı yaşam sırları

  • Kendi ışığınıza güvenin
  • Her gün yeni bir şey hatırlayın
  • Daha fazla gülümseyin
  • Güneşi Hissedin
  • Kitap okuyun
  • Affedici olun
  • Yaşam ‘mantra’nız olsun

Her günümüz çiçekleri yollardan geçer yeter ki biz çiçeklerinin kokusunu bilip yolu bulabilelim.

Sevgiyle kalın…