Simya kelimesi, Latince alchima kelimesinden, alchima ise Arapça el-kimia’dan türetilmiştir. El-kimia kelimesi de eski Mısır’ın adı olan ve kara topr

Simya kelimesi, Latince alchima kelimesinden, alchima ise Arapça el-kimia’dan türetilmiştir. El-kimia kelimesi de eski Mısır’ın adı olan ve kara toprak anlamını taşıyan “keme”den gelir. Simyacılar, Aristo’dan esinlenip yüzyıllarca kurşunu altına çevirmeye çalıştılar. Ayrıca Ab-ı Hayat denilen ölümsüzlük iksirini yapmak için uğraştılar.
Felsefe taşı ise simya ilmine göre dokunduğu her şeyi altına dönüştürdüğüne inanılan bir taştır. Fakat kimya ilmine göre bu mümkün değildir. Felsefe taşı, aslında kişinin kendi hakikatine giden yolu anlatan bir metafordur. Bu mitolojik anlatıma göre kalp cevherine ulaşmayı başarmış kişi dokunduğu her şeyi değerli kılacaktır. Simyanın anlatımıyla felsefe taşı hakikate ulaşmanın yoludur. Onu arayanlar kendi ruhlarına ulaşmak isteyenlerdir. Felsefe taşıyla anlatılmak istenen ruhun ölümsüzlüğü aramasıdır. Felsefe taşıtını arayan kişi karşılaştıklarını hem değiştiren hem de dönüştürendir. Bilgeliğin yolunda kendindeki orta yolu bulandır. Kişinin denge halinde iç ve dış Evren’lerini makro ve mikro dünyaları birbirleriyle bütünleyerek evlendirmesidir. Bu anlayışa göre hiçbir şey birbirinden ayrı değildir, her şey tam olması gereken zamanda birbirini dengelemek için vardır. Dualiteyi kavrayan ve kendindeki zıtlıkları bütünleyen kişi yolu anlamıştır.

Doğu düşüncesinin temel niteliği olarak ortaya çıkan ruhsal öznellik, aslında insan kavramının ve değerinin herşeyin önüne geçirildiğini göstermektedir. Doğayı ön plana çıkaran batı düşüncesinin aksine insanı merkeze alan Doğu düşüncesi tarihsel anlamda en derinlikli mitolojisini mükemmel ve tanrısal bir insan olan Hermes ile bulmaktadır. Böylelikle Antik Mısır’ın Hermes’i Grek felsefesinden İbrani kültürlere değin bilginin öznel kökeni olarak mitleştirilmiştir. Benzer şekilde Budizm’in Buddha’sı, İbrani Kabalası’nın Adam Kadmon’u ve tasavvuf düşüncesinin İnsan-ı Kamil’i doğu düşüncesinde bilgi ve hakikatin tanımlanmasında insanın öznelliğinin merkezi bir konumda olduğunu göstermektedir.

“Hermesçiliğe göre, kainatın gerçeklerini anlayabilmek için önce erdemli bir ruh sahibi olmak şarttır. Hermesçiliğin temel öğretisinde madde karanlık ile özdeştir. Işık ise ruhtur ve aydınlık ruhtadır. Yeryüzü hayatın ruhun madde ile mücadelesinden oluşan bir imtihan yeridir. Hakikate erebilmek bu imtihanda başarılı olup olmamaya bağlıdır. Eğer ruh yenilip maddeyle olan imtihanını kaybedecek olursa karanlığa tutsak olacak ve varlığını kaybedecektir. İmtihanı kazanan ruh ise ölümsüzlüğe doğru yükselecektir.”

Son söz; Gerek felsefe taşı gerekse insanın arayışını simgeleyen diğer sembolik öğeler aslında insanda var olan sonsuzluk arayışını somutlaştırılmış sembolleridir. Felsefe taşını bulmak evrimsel varoluş bilincini kökeni ve özüyle bir kavrayıştır. Benliğimizin orta yerinden ayrılırken ince bir sızıyla sonsuzluğun şiirini duymaktır...

Kaynakça: Mustafa Said Kurşunoğlu, Doğu Düşüncesinde Hermetik Ruhsal Simya Tecrübesi ve Haci Bektâş-ı Velî'nin Makâlâtı, Ekev Akademi Dergisi, Yil 18, Sayı 8, s.605-628.