Öğretilecek olan konunun, imkânlar nispetinde, her birinde özel fikir veya görüş bulunan, küçük üniteler (küçük adımlar) hâlinde, davranışa y

Öğretilecek olan konunun, imkânlar nispetinde, her birinde özel fikir veya görüş bulunan, küçük üniteler (küçük adımlar) hâlinde, davranışa yönelik analizinin yapılarak, basamakların mantıki bir sıraya göre düzene konulduktan sonra, bunların kitap, öğretme makineleri, video ve bilgisayar gibi araçlarla öğrenciye sunularak, öğrencinin hazırlanan materyal ile münasebet kurması ve sorular hakkında hemen geri bildirimler (feedback) alması, yani her ünitedeki (bilgisayar ise her ekrandaki) bilginin, öğrenilip öğrenilmediğini kontrol etmek imkânının bulunduğu ve sonunda da davranışını buna göre şekillendirerek öğrenmesi esasına dayalı, kendi kendine öğrenme usulüdür.
Bu metodu diğer öğrenim metotlarından ayıran özellikleri, aynı zamanda bu metodun temel ilkeleridir. Sorularla Programlanmış Öğretim hazırlanırken istifade edilen psikolojik temelleri veya Programlanmış Öğretimin özelliklerini maddeler hâlinde veriyorum:
1. Teke tek öğretim: Hazırlanan materyal, eve özel olarak gelen bir öğretmen gibidir. Ferdi bir öğretim metodudur. Öğrencinin öğretmenden ve sınıf arkadaşlarından çekinme duygusunu ortadan kaldırır.
2. Küçük adımlara bölme (adım adım ilerleme): Bu ilke, anlaşılmayan ve yılgınlığa sebep olan büyük ve zor konular yerine, anlaşılması kolay küçük (bilgi parçacıkları) ile ana konunun analiz edilmesidir. Bilgiler öğrenciye bir kar topunun karlar üzerinde yuvarlanırken, üzerine kar parçacıklarının yapışarak büyümesi gibi verilir. Ecdadımız da çocuklarını pehlivan olarak yetiştirmek istedikleri zaman buna benzer bir uygulama yaparak, her gün çocuğun bir kuzuyu kucağında gezdirmesini ister, kuzu koç olduktan sonra da kucağına buzağı verirlerdi. 15 yaşına gelen bu delikanlı koca bir sığırı kaldırıp taşıyabilecek kadar kuvvetlenmiş olurdu. (Arzu edenler BKY yayınlarından “Sultanın Aslanı-Kavalalı Çolak Mümin Pehlivan” kitabından, Mümin Pehlivan’ın küçük adımlar ilkesi ile nasıl antrenman yaparak, okkasız vücudu ve cılız kollarıyla nasıl güçlenerek, kendisinden 2-3 misli ağır olan pehlivanları savurup attığını okuyabilirler.) Bu adımların düzenleniş ve öğretme sırası, öğrenmede başarıyı artırmayı, başarısızlığı ise azaltmayı sağlayacak şekildedir.
3. Adımları sıralama ve adımlar arası münasebet: Adımların sıralaması ise hem mantıki bir sıra hem de beynin öğrenme özelliklerine uygun bir sıra takip eder. (Hafızada önceden öğrenilmiş bilgilerle ilişki kurabilecek bir sıralama. Beyin böyle öğrenir. Eğer dağarcığında yeni bilgi ile bağlantı kurabileceği bilgiler yoksa, yeni bilgi kısa sürede unutulmaya mahkumdur.) Küçük adımların düzenleniş sırası, öğrenmede başarıyı artırmayı, başarısızlığı ise azaltmayı sağlayacak şekildedir. Bu, adımları mantıki bir sıraya göre dizip birbirini takip eden adımlar arasında bağlantı kurarak, yani aralarında anlam bakımından bir münasebet kurulmuş, küçük bilgi üniteleri hâline getirilerek yapılır.
4. Her adımı sorulaştırmak: Bu küçük dilimler, cümle hâline getirilir ve fikrin sonu açık bırakılır veya soruyla bitirilir.
5. Doğruyu buldurucu şekilde tanzim edilmiş sorular: Öğrencinin doğru yolda düşünmesi ve doğru cevabı vermesi için resim, grafik veya sesli takviyeler de kullanılabilir. Ancak bu ipuçları ne fazla aşikâr ne de sınav sorusu gibi yanıltıcı olmamasına çalışılır. Bu sorular beyindeki bilgi merkezlerini uyarıp hatırlama ve mukayese yoluyla doğruyu buldurur. Dolayısıyla konu öğrenciye, ezber yoluyla değil düşünme yoluyla öğretilmiş olur.
6. Motivasyon ve teşvik: Yazılı cümle o kadar mantıklı bir üslup taşır ki, öğrenci boş bırakılan kısmı (veya seçenekleri) %95-%97’ye kadar yüksek bir derecede doğru bilir. Bu sürekli başarı psikolojik bir motivasyon meydana getirir. Her soruda doğru cevap verdiğini hemen görmesi, öğrenciyi teşvik eder ve kendine olan güvenini artırıp ilgisini devamlı kılar. Buradaki teşvik edici, materyal tarafından hemen bildirilen doğru cevaptır. Öğrencinin en büyük teşvikçisi başarı duygusudur.
7. Hemen verilen sonuç bilgisi (hızlı geri bildirim) (geri besleme-feedback): Motivasyonu sağlayan en önemli unsurdur. Her sorudan sonra cevabı hemen bildirilir. Her sualin ardından doğru cevabın hemen verilmesi, öğrenme hevesini artıran teşvik faktörünü oluşturur. Doğru cevap veren talebe, her adımda başarılı olmanın zevkini tadar. Yanlış cevap verildiğinde de hemen doğrusunu öğrenmek suretiyle çalışma ve öğrenme istikametinin bozulması önlenmiş olur. Doğruyu buldurucu şekilde tanzim edilmiş olan sorular bıktırıcı olmayı önlediği gibi, öğrenci doğru cevabı kendisi bulduğu için öğrendiklerini üç-dört misli daha uzun zaman aklında tutabilir. Zira düşünerek evvelki öğrendiği bilgilerin yardımı ile veya soru ile az önce öğrendiği bilgiler arasında münasebet kurarak yeni bir anlam ifade eden bilgiyi keşfetmiştir.
8. Aktif Öğretim ve düşünmeye sevk etme (faal olarak katılma): Her küçük bilgi (adım) bir soruyla biter. Öğrenci düşünür ve bu soruya cevap verir, programın sonuna kadar öğrenime aktif olarak katılır. Böylece öğrenci ezber yoluyla değil, düşünme yoluyla öğrenir. Ders kitaplarının sonuna konan sorular öğrenciyi düşündürmeye kâfi gelmemektedir.
9. Kendi hızını ayarlama: Her öğrenci kendi öğrenme kabiliyetine uygun bir hızla ilerler. P.Ö. metodunda, öğrenci teke tek öğrenim yaptığı için ilerleme hızı kendi ferdi kabiliyeti ile orantılıdır. Kendi hızını kendi ayarlar. Klasik bütünü ezber metoduna nazaran, %50 daha hızlı öğrenim sağlandığı tespit edilmiştir.
10. Hedef prensibi: Programlı Öğretimde çocuğa belli bir davranış şeklini kazandırmaya çalışan bir hedef vardır. Öğrenci çalışmayı bitirdiğinde, elle tutulur gözle görülür birtakım maharetler kazanmış olur. Yani istenilen davranış değişikliğini gösterebilir. Her adım mantıki bir sıra dahilinde birbirini takip eder. Her bir küçük adım, bir ara hedef gibi olup öğrenciyi programın sonunda ana hedefe götürürler.
11. Yeterli tekrarlama imkânı: Küçük bilgiler zihinde yerleşinceye kadar yeterli tekrarlama imkânı verir. Bu metotta tekrar sayısını her adımın önem derecesine göre P.Ö. uzmanı tayin etmektedir. İnsan ve Kâinat dergisinde okuduğuma göre İnsan beyni şöyle çalışır: Beynin ön bölmesi tasarıların, planların ve kavramların teşekkül ettiği, şekillendiği yerdir. Arka bölmesi ise, bilgilerin depolandığı hafıza bölümüdür. Öğrenme ve kavrama hadisesi ön beyin bölgesinde cereyan eder, akılda tutma hadisesi ise arka bölmede meydana gelir. Öğrenilen bilgilerin beynin arka bölmesine kaydedilebilmesi, depolanabilmesi yani hafızaya geçmesi için bu bilgilerin yeteri kadar (10-15 defa gibi) tekrarlanması gerekir. İşte öğrenilenleri çabuk öğrenmeyi ve uzun süre akılda tutabilmeyi bu metot böylece sağlamaktadır. Trafik kazasına uğrayanlar genellikle hafıza kaybına uğrarlar. Kazadan hemen evvelki hadiseleri hatırlayamazlar. Bunun sebebi de kazadan evvel cereyan eden hadise yeteri kadar zihinde canlandırılıp tekrarlanmadığı için beynin hafıza bölümüne geçemediğindendir.
12. Gelişmekte olan eğitim teknolojisine uyum sağlama: P.Ö. metodu ile hazırlanan materyal kitap olarak basılabileceği gibi, multimedya denilen ve video, bilgisayar veya öğretim makineleri gibi malzemelere uyarlanan sesli ve görüntülü ders programları ile evlerde de çalışabilme imkânı sağlamaktadır. Bu çeşitli ve ilginç eğitim yardımcı malzemeleri, öğrencinin ilgisini çekmekte ve öğrenmeye özendirmektedir. Nitekim bu sistemi 5-6 kişilik çocuk gruplarına, bir epidiyaskop yardımı ile soruları duvara yansıtarak, birkaç sosyal konuda tatbik ettiğimde; derhâl bir yarışma ortamının doğduğunu, evvelce birbirleriyle konuşup uyurlarken dersi dikkatle izlediklerini ve her soruya cevap vermeye çalıştıklarını, hatta o çalışmada bulunmayan çocuklara da haber vererek, müteakip çalışmaya daha kalabalık olarak geldiklerini müşahede ettim. Aynı zamanda dikkatleri dersin sonuna kadar dağılmayıp ilgileri canlı kaldı. Dersin sonunda bir kriter testi yapıp bunu küçük bir armağan ile de süslediğimde herkesin çekindiği sınav olayı onlar için bir zevk oldu.


 

 

 

 

 

Hazırladığım bilgi ünitelerini epidiyaskop ile duvara yansıtarak komşu çocuklarına P.Ö. ile bazı fıkıh bilgilerini öğrettim. Başarı %70’ten aşağı düşmedi. Soruları cevaplamak için birbirleriyle yarıştılar.


 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

İlk defa 1993 yılında TGRT televizyonunda, Oya Seymen Hanım’ın yönettiği Hanımeli adlı programda, Sorularla Programlanmış Öğretimi anlatma fırsatı buldum.