İstanbul Balat'ta bulunan Fener Rum Patrikhanesi'nin ana giriş kapısı 1821 yılından bu yana kapalı. Geçenlerde kin kapısı olarak adlandırılan bu kap

İstanbul Balat'ta bulunan Fener Rum Patrikhanesi'nin ana giriş kapısı 1821 yılından bu yana kapalı. Geçenlerde kin kapısı olarak adlandırılan bu kapıyı ve Patrikhane kilisesini ziyaret etme imkanına sahip oldum.
1820 yılında Osmanlı toprağında çıkan Mora isyanı sonucunda Yunanistan'ın bağımsızlığını kazanması ile tırmanan olaylar neticesinde, 400 binden fazla Müslüman ve Türkün kanı dökülmüş, Osmanlı devleti maddi ve manevi olarak zarara uğramıştı.
Mora isyanına ilişkin belgelerin bulunması üzerine yapılan duruşma sonucunda, suçlu bulunarak Patrikhane’nin orta kapısı önünde idam edilen Patrik Gregorius sonrasında toplanan Patrikhane yönetimi, "aynı yerde bir Türk devlet veya din adamı asılana kadar", kapının kapalı tutulmasına karar vermişti.
İşte o zamandan bu yana kin kapısı açılmıyor.
Bu arada kilisenin girişinde dağıtılan broşürde Patrikhane’nin 585 yıldan beri EKÜMENİK ünvanına sahip olduğu yazıyor.
Hayretler içinde kaldım. Patrikhane tarihte hiçbir zaman ekümenik olmadı ve olmayacak da.
Patrikhane yetkililerine Lozan Antlaşması’nı açıp okumalarını öneririm.
Eyüp Kaymakamlığı’na bağlı bir kilise iken hayal aleminde koşup, kendi kendine ünvanlar üretmenin anlamı olmasa gerek.
Zira sizlerin Vatikan benzeri, müstakil bir egemenlik alanınız yani ekümeneniz hiçbir zaman olmadı.
Broşürde İstanbul’dan, sık sık Konstantinopolis diye bahsetmeniz Türkiye Cumhuriyeti’ne açıkça bir başkaldırıdır. Önce yaşadığınız şehrin adını doğru öğrenin ve burasının 1453’ten beri bir Türk şehri olduğunu kafanıza yerleştirin.
Yazımızı Atatürk’ün Fener Rum Patrikhanesi ile ilgili yaptığı açıklamayı aktararak bitirelim. Ulu önder aynen şöyle söylüyor:
“Bir fesat ve hiyanet ocağı olan ve memleketimize nifak tohumları eken, uyuşmazlık çıkaran, Hıristiyan hemşerilerimizin huzur ve refahı için uğursuzluğa ve felakete sebep olan, Rum Patrikhanesi’ni artık topraklarımızın üzerinde bırakamayız. Bu tehlikeli teşkilatı memleketimizde muhafazaya bizi mecbur etmek için ne gibi bir vesile ve sebepler gösterilebilir?
Türkiye'nin Rum Patrikhanesi için arazi üzerinde sığınılacak bir yer göstermeye ne mecburiyeti var? Bu fesat ocağının hakiki yeri Yunanistan değil midir?”