Bundan tam 946 yıl önce, 24 Kasım 1072 tarihinde, yani şanlı Malazgirt Zaferi’nden sadece 15 ay sonra büyük Türk hükümdarı Sultan Muhammed Alparslan vefat etmişti. Bu büyük hükümdarın vefatından dört gün önce, hileyle yanına sokulan Karahanlı bir kale kumandanı tarafından hançerlenmesini anlatmadan önce Büyük Selçuklu Devleti’nin nasıl kurulduğuna kısaca bir göz atalım.


23 Mayıs 1040 tarihinde vuku bulan Dandanakan Meydan Muharebesi’nde Selçuklular Gazneliler karşısında büyük bir zafer kazanmıştı. Dandanakan denilen mevki, tarihî İpek Yolu güzergâhında ve bugün İran’ın Türkmenistan sınırındaki Serahs şehri ile Türkmenistan’ın Merv şehirleri arasındaki 200 kilometrelik yolun ortalarında bulunan ve yöre halkınca “Taşribat” yani “Taşkale” denilen yerdedir. Türk-İslam tarihinde Malazgirt Zaferi ve İstanbul’un Fethi’yle birlikte en önemli üç olaydan biri olan bu zaferin mimarları, iki kardeş Selçuklu kumandanı Davud Çağrı ve Muhammed Tuğrul Beyler, makam ve mevki hırsına kapılmadan, tarih boyunca çok nadir görülen mükemmel bir iş birliği ve uyum göstermişlerdi. Hatta askerî dehası öne çıkan 50 yaşındaki Çağrı Bey, 5 yaş küçük kardeşi Tuğrul Bey’in siyasî dehasını kabul etmiş, devletin idaresini ona bırakmıştı. Böyle bir uyum, 700’lü yılların başlarında Göktürk Devleti hükümdarı Bilge Kağan ile sadece bir yaş küçük kardeşi, büyük kumandan Kül Tigin arasında görülmüş, neticesinde de düşmana karşı büyük başarılar elde edilmişti.


BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİ KURULUYOR


Selçuklular, Karahanlılar ve Gazneliler ile yaptıkları uzun mücadelelerin son noktasını teşkil eden Dandanakan Zaferi’nden sonra Büyük Selçuklu Devleti’ni kurdular. Savaşın son günü Selçuklu beylerinin iştirakiyle kurulan büyük divanda Tuğrul Bey yeni devletin ilk sultanı ilân edildi ve civar devletlerin hükümdarlarına fetihnameler gönderilerek tebliğ edildi. Dandanakan Zaferi ile Türkler kapalı kıtadan çıkıp açık denizlere ulaştı. Böylece gelecek bin yıl için Türklüğün kaderi çizilmiş oldu.


Sultan Tuğrul’un başardığı en önemli işlerden biri de Bağdat’taki Abbasî halifesini ,110 yıldan beri ellerinde bulunduğu Şii Büveyhilerden kurtarmasıdır. 1055 yılı sonlarında Bağdat’ta hutbe, Halife’nin ismi ile birlikte Tuğrul Bey adına okunmaya başlanmıştır.


ALPARSLAN TAHTA GEÇİYOR


Horasan valiliği görevini yürüten Çağrı Bey 1060 yılında vefat edince yerine oğlu Alparslan geçti. Malazgirt Zaferi’ni kazanmak suretiyle, yaşamakta olduğumuz mukaddes vatanımızın kapılarını Türk milletine ardına kadar açan bu kahraman, amcası Tuğrul Bey’in 23 yıl süren bir saltanattan sonra 1063’te vefat etmesi üzerine devletin ikinci sultanı olarak tahta geçti. Bu sırada 35 yaşını sürüyordu.


Nizamülmülk gibi tedbirli ve bilgili bir vezir sayesinde devlet işleri mükemmel şekilde görülmüş, Hükümdar fetihlerle meşgul olmuştur. Nizamülmülk aynı zamanda fıkıh ve hadis âlimi idi. Alparslan’ın vefatından sonra yerine geçen oğlu Melikşah’ın 20 yıllık saltanatı sırasında da vezirliğe devam etmiştir. Başta Bağdat’ta olmak üzere Isfahan, Basra, Nişapur, Herat, Merv, Belh, Amul ve Musul şehirlerinde Nizamiye Medreseleri denilen üniversiteleri kurdu. 1091’de büyük İslam âlimi İmam-ı Gazali hazretlerini Bağdat’taki üniversiteye baş müderris yani rektör tayin etmiştir.


Alparslan’ın 9 yıl süren hükümdarlığı sırasında başardığı en büyük iş, hiç şüphesiz Türk ve İslam tarihinin akışını değiştiren Malazgirt Zaferi’dir. 26 Ağustos 1071’de Malazgirt Ovası’nda vuku bulan bu muharebe, Büyük Selçuklu Devleti ile Bizans orduları arasında cereyan etmiş, Büyük Selçuklu Sultanı Muhammed Alparslan, ordusu sayıca çok üstün olmasına rağmen Bizans İmparatoru Romen Diyojen’i büyük bir hezimete uğratmıştı. 31 sene önce kazanılan Dandanakan Muharebesi’nin vuku bulduğu yer ile Malazgirt arasındaki mesafe 2200 kilometreden fazladır.


2071 yılı, Malazgirt Zaferi’nin 1000. yıl dönümü olmak hasebiyle devletimizi muasır medeniyetler seviyesinin üstüne taşıyacak hedeflere ulaşılması için belirlenen önemli yıllardan biridir. Ondan önceki önemli yıllar, son Türk devletinin 100. kuruluş yıl dönümü 2023 ile İstanbul’un Fethi’nin 600. yıl dönümü 2053’tür. Muhtemelen çocuklarımızın veya torunlarımızın göreceği 2071 yılı aynı zamanda, Peygamber efendimizin de miladi sene olarak 1500. doğum yıl dönümüdür.


SULTAN ALPARSLAN’IN ŞEHADETİ


Müslüman veya Hristiyan bütün eski tarihçilerin ittifakla naklettiklerine göre Sultan Alparslan, mağlup Bizans imparatoruna şeref misafiri muamelesi yapmış, muharebe meydanında ele geçirilen tahtını kendi tahtının yanına kurdurarak tacını başına bizzat giydirmiştir. Böylece iki hükümdar arasında bir dostluk bağı kurulmuş ve metni bugün elimizde mevcut olmayan bir barış antlaşması imzalanmıştır. Ancak Romen Diyojen bir sene kadar sonra tahttan indirilmiş ve hileyle ele geçirilerek gözleri oyulup ölümüne sebebiyet verilmiştir.


Alparslan 1072 Eylül’ü sonunda Türkistan Seferi’ne çıkmak üzere iken İmparator’un akıbetini öğrenince barış antlaşmasının artık geçersiz olduğunu ilan ederek Artuk Bey kumandasındaki kuvvetleri Bizans üzerine göndermiştir. Artuk Bey Anadolu’ya girmeye hazırlanırken kendisi de 200.000 kişilik ordusuyla Mâverâünnehir’e hareket ederek Karahanlılar üzerine yürümüştür.


Alparslan önemli bir direnişle karşılaşmadan Karahanlı topraklarında ilerlerken ordusuyla Ceyhun Nehri üzerine köprü kurup Barzam denilen bir kalenin önüne geldi. Barzam Kalesi kumandanı Yusuf Hârizmî bir süre muhasaraya direndikten sonra teslim olarak menfur emelini gerçekleştirmek niyetiyle huzura kabulünü diledi.


Yusuf Hârizmî iki kölenin refakatinde Sultan’ın yanına götürüldü. Sultan dört kazık çakılarak kumandanın el ve ayaklarının bağlanmasını emretti. Kumandan, “Ey muhannes (korkak)! Benim gibi bir adam böyle mi öldürülür?” dedi. Sultan bu söze çok sinirlendi. Ok ve yayını alıp iki köleye “Serbest bırakın şunu!” dedikten sonra Yusuf’a bir ok attı, fakat isabet ettiremedi. Hâlbuki o güne kadar attığı hiçbir ok hedefinden şaşmamıştı. Bu durumu fırsat bilen Yusuf hemen Alparslan üzerine saldırdı. Sultan Yusuf’un üzerine doğru geldiğini görünce ayağa kalkıp tahtından inmek istedi. Bu sırada ayağı takıldı ve yüzükoyun yere düştü. Bunun üzerine Yusuf çizmesine sakladığı küçük bir hançerle Sultan’ı ağır şekilde yaraladı. Yusuf, Sultan’ın hizmetkârları tarafından başına topuz vurularak öldürüldü.


Sultan derhâl otağına götürülerek tedavi edilmeye çalışıldı. Ancak yaralandıktan 4 gün sonra 10 Rebiyülevvel 465 (24 Kasım 1072) günü şehit oldu. Ölümünden önce çevresindekilerden oğlu Melikşah’a biat etmeleri hususunda tekrar söz aldığı, devletin geleceğiyle ilgili çeşitli tavsiyelerde bulunduğu ve “Dün bir tepenin üzerine çıkmıştım. Yeryüzü askerimin ihtişamından titriyordu. Kendi kendime dedim ki: ‘Ben dünyanın hükümdarıyım, bana karşı koymaya kimsenin gücü yetmez.’ Aklımdan geçen bu sözlerden dolayı Allah beni yarattıklarının en zayıfı ile aciz bıraktı. Allah’tan mağfiret diler ve aklımdan geçen bu düşünceden dolayı onun affına sığınırım.” dediği rivayet edilir.


Sultan Alparslan’ın naaşı Merv’e götürülerek babası Çağrı Bey’in Cuma Camii’ndeki türbesine defnedildi. Aradan geçen uzun zaman içinde kaybolan türbenin bulunması çalışmaları hâlen devam etmektedir. En son 2015 yılında, Türkiye’nin de finanse ettiği araştırmalarda bulunan bazı deliller üzerine, Merv’de bulunan birkaç Cuma Camii içinde Sultan Sencer’in türbesine yakın Macan Cuma Camii’nde yoğunlaşılmıştır.


Arap ve Bizans tarihçilerinin ittifakla belirttikleri üzere Alparslan cerbezeli ve çok cesur, kudret ve azamet sahibi bir kişiliğe sahipti. Heybetinin yanında adaleti ile de şöhret bulmuş, Romen Diyojen’e yaptığı muamelelerden de anlaşıldığı gibi affedici ve müsamaha sahibi olduğunu ispatlamıştı. Çok dindardı ve dinî hükümleri hiç aksatmadan ve tam bir sadakatle uygulamakla tanınıyordu. Sarayında günde elli koyun kesilen bir imaret bulunduğu ve ayrıca isimleri listeler halinde tanzim edilen fakirlere harçlık dağıtıldığı tarihlerde kayıtlıdır. İslamiyet’in henüz ulaşmadığı ülkelerde fethettiği her şehre hemen bir cami yaptırırdı. İmar işleriyle ilim, fikir ve sanat adamlarını toplayıp himaye etmek gibi sosyal faaliyetleri veziri Nizamülmülk eliyle yürütmüştür.


SELÇUKLULARIN İSLAM’A HİZMETLERİ


Selçuklular İslam tarihinde, Emevîler ve Abbasîlerden sonra gelen en büyük imparatorluk hanedanıdır. Sultan Tuğrul, Alparslan ve Melikşah’ın toplam 52 küsur sene süren saltanatlarından sonra Melikşah’ın oğulları Rükneddin Berkyaruk, Muhammed Tapar ve Ahmed Sencer toplam 64 küsur yıl hükümdar olmuşlardır. Selçuklular Abbasi halifelerini İslam birliğinin sembolü olarak muhafaza etmişlerdir. Şii sultasını kırmış, Sünnîliği canlandırmışlardır. Hanefi mezhebini en yaygın Sünnî mezhebi haline getirmişlerdir. En önemlisi de Anadolu’yu İslam âlemine kazandırarak Osmanlı Devleti’nin bir anlamda temellerini atmışlardır.


Büyük Selçuklu Devleti 1040-1157 arasında 117 yıl, Irak Selçukluları 1118-1194 arası 76 yıl, Suriye Selçukluları 1078-1122 arası 44 yıl, Kirman Selçukluları 1041-1187 arası 46 yıl, Anadolu Selçukluları ise 1074-1308 arası 234 yıl hüküm sürmüştür. Anadolu Selçuklu Devleti’nin kurucusu Kutalmışoğlu Süleyman Şah, Alparslan’ın dedesi Mikail Bey’in kardeşi İsrail Arslan Bey’in torunudur. Cenabı Hak cümlesinin mekanlarını cennet, derecelerini yüksek eylesin.