Türkiye Cumhuriyeti Devleti içten dıştan çok yönlü bir ihanet karşısındadır. Dört bir yandan düşman çevre ile kuşatılmış durumdadır. Artık

Türkiye Cumhuriyeti Devleti içten dıştan çok yönlü bir ihanet karşısındadır. Dört bir yandan düşman çevre ile kuşatılmış durumdadır. Artık takke düşmüş kel görünmüştür. Özellikle Avrupa ve Amerika bunun başını çekmektedir.

Bunların güdümündeki küçük büyük bütün devletler bu işin içindedir. Açıkça Türkiye’nin bölünüp parçalanmasına çanak tutmaktadırlar. Rahatlıkla ve hiç endişeye mahal bırakmaksızın bunu  istemektedirler. Elbette bu lokma kursaklarında kalacak! Gerçi bu gaflet ve dalâlet içinde olduklarının ne yazık ki farkında olmasalar bile.

Sanki bugün mütareke Türkiyesi’nin çaresizliğini yaşıyor gibiyiz. Vur abalıya kabîlinden AB tarafından haksız ve yersiz eleştiriye uğruyor. AB’nin adamları tarafından teftiş ve kontrol ediliyor! Talimat üstüne talimat veriliyor! Yapmadığımız takdirde aba altından, üstelik bir de sopa gösterilerine tanık oluyoruz.

Maddî cenderenin gittikçe sıkıştırması bir yana, diğer yönden manevî kıskaca da almak istemektedirler. Gençlerimizin potansiyel / gizil güç kaynağı olan tarihimize de el atılarak, çamur sürülmekte. Ecdadımız karalanmaktadır. Ermeni soykırımı yapmakla itham edilmemiz gibi.

Ermeniler hem suçlu hem güçlü duruma geçerek veya geçirilerek Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni suçlamakla kalmayıp, bir de maddî tazminat ödemeye mahkûm etmek istiyorlar. Tabii bu da yetmeyecek bunu arkadan toprak talepleri izleyecektir.

Rum soykırımı ise fırsat kollamakta, sıranın kendisine gelmesini beklemekte, ortaya çıkmak için bahane aramaktadır. O da olursa artık değmeyin keyiflerine. Osmanlı bünyesinde yer almış tüm milletler artık sırada demektir.

İşte şanlı mazi, zemininden kaydırılarak inkâr edilmesi veya ona cephe alınması yönünde yönlendirmeler var. Hâşâ yüz bin defa  hâşâ! Kara bir geçmişimiz olduğu şeklinde yapılan şayia ve söylentiler; şüyuu vukuundan bin beter bir hâl alıyor.

Şanlı tarihimize iftira, tezvir ve çamur atma kampanyaları gün be gün artmakta, şerefli mazimize toz kondurma çabaları sürüp gitmekte. Karalama gayretleri bir türlü son bulmamaktadır. Böylece yeni nesil ve yeni kuşağın iftihar ve övünç kaynağı kurutulmak istenmektedir.

Bu şekilde geçmiş kötülenerek gençlik; şirazesinden çıkarılmak isteniyor! Gençliğin mecra ve doğal akışından saptırılması hedefleniyor.

Gençlik manevî buhrana itilerek muallakta / ortada kalsın, mesnet ve dayanaktan mahrum ve yoksun olsun diye umuluyor.

İş o raddeye, iş o dereceye geldi ki yersiz, lüzumsuz ve çeşitli kompleksler neticesinde Osmanlıya karalar çalınmakta, her vesileyle Türk Devleti suçlanmakta; korkulan yarınlarına ulaşamasın diye âdeta bin dereden su getirilmektedir. Öyle ki devletin ve milletin ismine bile lâf edilmekte, ona bile tahammülsüzlük belirtileri kendini göstermektedir.

Tarihin verdiği adı sanı

Tarihsiz olanlar almaya kalktı

Sanki bakkaldan alınan bir şey

İsim alıp vermek onlarca lâ şey

Aynı zamanda İslâm Sancağı

Olan anlı şanlı Türk bayrağı

Ne hikmetse hor hakir görülmekte

Dökülmekte bu iş aleniyete

Ne hazin bir tecellîdir ki

Tarihte bu milletin Ya Rab

Kalmadı olmamış bir yeri

Devletin ve milletin harâb