İnanç çok eski çağlardan bu yana insanoğlunun sığındığı liman olmuştur. Tarih boyunca insanlar tarafından çeşitli dinler benimsenmiş veya kend

İnanç çok eski çağlardan bu yana insanoğlunun sığındığı liman olmuştur. Tarih boyunca insanlar tarafından çeşitli dinler benimsenmiş veya kendi yaptıkları putlara tapmışlardır. İçimizdeki manevi boşluğu doldurmuştur.
Tarih sahnesinden birçok din, misyonunu doldurup gitmiştir. Bugün ise en yaygınları Hristiyanlık, Musevilik, Yahudilik ve İslam yeryüzündeki hâkim dinlerdir.
Bu dört inançta Allah’ın varlığını kabul etmekle birlikte, öğretileri açsından büyük benzerlikler vardır. İyiliği, doğruluğu, yardımseverliği, sevgiyi ve hoşgörüyü öldürmeme; yaşatma gibi ortak noktaları çoktur. Bugün modern Dünyanın evrensel değerler olarak kabul ettiği birçok öğretileri ile örtüşebilmektedir.
Bütün dinler Tanrının bize şah damarımızdan daha yakın olduğunu ve onun her yerde bulunduğunu söylemektedir. Semavi dinler yorumlanırken insanlar kendi çıkarlarını gözetmelerinden dolayı yanlış ve yanlı tanımlamalar yapılabilmektedir.
Tanrı insanlara dinin şeklen ibadetlerden ziyade özüne inmemizi istemektedir. Merkezine insanı koymasına rağmen ne yazık ki siyasi ve maddi menfaat kazancı elde etmek için şeklen kısmını görünür kılmaktadırlar.
Madem Tanrı her yerde bizden haberdar neden onu hep şatafatlı ibadethanelerde ararız? Kutsal mekânlar diye tabir ettiğimiz mekânlarda anar ve dua ederiz?
Tanrıyı gösterişli camilerde, kiliselerde aramak yerine tek odalı gariban evlerinde aramayız? Lokmamızı o evdekilerle onlarla paylaşmayız?
İftarını bir tas çorbayla açanla birlikte olmak varken, kuş sütünün eksik olduğu kameraların hazır bulunduğu beş yıldızlı sofralara ararız?
Bir lokma bir hırka felsefisini söylerken, niçin sabah başka akşam başka marka kıyafetlerin içerisinde alakart sofralarda arar dururuz Tanrıyı?
Dilimiz müsrifin haram olduğunu söylerken, neden konak ve saraylarda arar dururuz Tanrıyı ?
Malda yalan mülkte yalan derken neden mal ve mülkle övünürüz, Yoksa Tanrıda mı zenginden yana?
Tanrıyı görmek istiyorsan eğer bakmasını bilmelisin.
Tanrı bazen bir kelebeğin kanadında, bazen bir kuşun kanat çırpınışında. Tanrı bazen bir okyanusta, bazen bir ırmaktadır.
Tanrı bazen bir çiçekte, bazen de yavrusunu emziren bir ceylandadır.
Tanrı bir bakmışsın dalda öten bülbülde, bazen ’de ağustosta öten böcek oluvermiş.
Tanrı çakan şimşekte, yağan yağmurda rengârenk gökkuşağı oluvermiş.
En önemlisi bir gönülde aşk olmuş, kalplerde sevgi yumağı.
Tanrı bazen bir çocuğun gülümsemesi bazen ‘de bir yetimin gözünde iki damla yaş olmuş.
Görmesini bilirsen, doğadaki her olayda Tanrının işaretini ve damgasını görüverirsin.
Tanrı doğada, Tanrı okyanusta akan nehirde, toprak anada her yerde.. Tanrı vardır eger görmesini bilirsen.. Her şey onun eseridir. Ey insanoğlu! Madem Tanrıyı seviyorsunda, niçin doğayı, havayı, suyu, Tanrıya ait ne varsa yok etmektesin?
Tanrı senin kalbindedir, gönlündedir, vicdanındadır. Tanrıyı duymak mı istiyorsun, dinle bak vicdanını neler diyor sana..