Saygıdeğer okurlarım, bu haftaki yazımda sizler ile tansiyon konusu ile ilgili bazı bilgileri paylaşmak istiyorum. Bu düşüncemin nedeni ise Ekim ayına

Saygıdeğer okurlarım, bu haftaki yazımda sizler ile tansiyon konusu ile ilgili bazı bilgileri paylaşmak istiyorum. Bu düşüncemin nedeni ise Ekim ayına girdiğimiz şu günlerde, sonbahar mevsimini ikinci ayını idrak edecek olmamızdır.
Biliyoruz ki, mevsim değişimlerinde, hava sıcaklıkları ve basıncındaki değişimlerinde arterlere uygulanan basınçta değişim göstermektedir. Evet, yaklaşık yumruk büyüklüğünde olup, ortalama 5 litre kanı vücudumuzun en ücra bölgelerine kadar pompalamakla görevli kalbimiz, damarın içinde kanı akıtabilmesi için belirli bir basınca sahip olması gerekmektedir.
Bu basıncı, kalbin sistolü (kasılmasıyla) kanı damarların içine pompalaması ve atardamarların elastikliğiyle bu basıncı dengelemesi sonucu gerçekleşmektedir. Kalp kasıldığı zaman yani kontraksiyon yaptığında, atardamarların içine kanı belirli bir basınçla pompalamakta, bu esnada damar içindeki basınç en yüksek düzeye ulaşmaktadır. Bu basınca tıpta sistolik basınç, halk arasında büyük tansiyon adı verilmektedir. Kalbin gevşemesiyle, damar içine pompalanan kan durmakta, bu sırada devreye damarın sahip olduğu ve önemli özelliği elastikliği girmektedir.
Önce genişlemiş olan damar, kana bir basınç uygulayarak kalbin gevşemesi anında da kan akımını sağlamakta, bu sırada oluşan en düşük basınca da tıp dilinde ifade edildiği gibi diastolik tansiyon gerçekleşir. Bu tansiyon halk arasında ise küçük tansiyon olarak bilinmektedir. Bu basınç, 1 cm2 alanındaki cıva sütununun tabanına yaptığı basınçla karşılaştırılarak ifade edilmektedir. Şöyle ki, bir kişinin tansiyonu 12 dediğimiz zaman, bu basıncın 12 cm yüksekliğindeki cıva sütununun tabanına yaptığı basınca eşdeğerde olduğu anlaşılmaktadır.
Tıpta bu ölçüler, mm olarak belirtilir. Yani halk arasında 12-14 gibi cm cinsinden söylenen ölçüler tıpta 120-140 gibi, mm cinsinden ifade edilmektedir.
Normalde herkesin bünyesinin, yaşının, cinsiyetinin v.s farklı olduğu bir gerçektir. Bu nedenle herkesin tansiyon ölçüm değerlerinin aynı olması beklenemez. Bundan dolayı bir kişide tansiyonun yükselmiş ya da düşmüş olduğundan bahsedebilmemiz için, herhangi bir şikayetinin ya da hastalığının olmadığı dönemde ve dinlenmiş olduğu tansiyonun zaman zaman ölçülüp bir yere kaydedilmesi ve bu tansiyona göre karar verilmesi gerekir.
Yapılan araştırmalar sonucu, yaşın artmasıyla küçük değişmeler olmakla beraber sistolik (büyük) tansiyon için 120 ile 140, ya da Türkiye’de yaygın söylendiği gibi 12 ile 14 arası, diastolik (küçük) tansiyon için 70-90 ya da 7-9 arası olması normal olarak değerlendirilmektedir. Hipotansiyon olarak adlandırılan düşük tansiyon, belirli bir düzeye kadar sorun yaratmaz. Tam tersine normalin biraz altında olması kalp-damar hastalıklarından uzak daha sağlıklı bir yaşam sürmenin işareti olarak kabul edilmektedir.
Hipotansiyonun en sık rastlanan şekli ortostatik hipotansiyon dediğimiz durumdur. Bu durum, kişinin oturur veya yatar durumda iken normal değerlerde olan tansiyonunun, ayağa kalkılınca düşmesi halidir. Bu durumda bir süre için beyine daha az kan gideceği için geçici olarak denge ve şuur bozuklukları ortaya çıkabilmektedir. Sıvı kayıpları sırasında daha sık görülen bu durum sıvı açığının kapatılmasına rağmen devam ediyorsa veya yüksek tansiyon tedavisi altında olanlarda görülüyorsa bir doktora başvurmak gerekir.
Hipertansiyon yani yüksek tansiyon belirli bir değerin üstüne çıktığında kişinin bünyesinde sıkıntılar oluşturabilmekte, daha da arttığında hayati tehlike ortaya çıkabilmektedir. Bu nedenle tansiyon problemi olan kişiler hekim kontrolünde olmalı ve ilaç alımına özen göstermeleri gerekmektedir.
Sağlıklı, mutlu günler diliyor, saygılar sunuyorum.