17 Aralık 1903 yani bundan 96 yıl önce insanın araçla uzun uçuşun ypıldığı ilk gündür. İnsanoğlu, kendini tanıdıktan beri, uçuma, sevdasına k

17 Aralık 1903 yani bundan 96 yıl önce insanın araçla uzun uçuşun ypıldığı ilk gündür. İnsanoğlu, kendini tanıdıktan beri, uçuma, sevdasına kapılmış ve bu sevdadan asla vazgeçmemiştir. İnsanlar, daima, kendilerini, bulutların arasında sıçrarken, kuşlar gibi ilerlerken ve havada süzülürken hayal etmişlerdir. Pek çok kültürün mitolojisi, havada giden Tanrılarla ve krallarla doludur; uçma kudreti, çoğunlukla, Tanrılara atfedilmiştir. Uçmayı temsil eden kinayeli figürler ve hayal ürünü yaratıklar, çok sayıda bulunurlar ve çoğunlukla, kanatlarla donanmış uçan canavarlar veya insan figürleri biçimini almaktadırlar. Mitler ve efsaneler, insanın havayı fethinde, önemli bir rol oynamıştır; eğer uçabilse, insan, dünyanın dertlerinden kurtulabilir, bir kuş gibi özgür olabilir ve Tanrılara daha yakın olurdu inancı hep var olmuştur.

Uçuşla ilgili mitolojideki en sevilen hikâyelerden birisi, Daidalos ile oğlu İkaros hakkındaki Yunanistan kökenli hikâyedir. Daidalos, ünlü bir mimar, mucit ve usta bir zanaatkârdı. Girit Kralı Minos'un hizmetinde çalışıyordu ve canavar Minotor hapsedilmişti. Kralı öfkelendirdikleri için, Daidalos ve oğlu İkaros, labirentte hapse atıldılar. Minos, Girit'i çevreleyen denizi denetlediği için, Daidalos, tek kaçış yolunun, hava yolu olduğunu fark etti ve kendisi ile İkaros'a, balmumu ile bir arada tutulan, kuş tüyleriyle yapılmış kanatlar inşa etti. Başarılı bir şekilde, Girit'ten uçtular, ama İkaros, uçmanın verdiği heyecan ile coşkunlaştı ve güneş tanrısı Helios'a, aşırı yakınlaşacak derecede hızla yükseldi; kanatları bir arada tutan balmumunun, ısıdan erimesiyle, İkaros, oradan, denize çakıldı ve boğularak öldü. Daidalos'un uçuşu, uzun zamandır, uçuştaki güvenliğin, başarının ve ilerlemenin simgesi olarak görülmektedir. Ancak uçma, aynı zamanda, Tanrılara da özgüydü; bir ölümlü olan İkaros'un, onu denememiş olması ve bu kibirinden dolayı cezalandırılmıştı.

Pegasus gerekirdi, Bir başka mitoloji ise yine Yunan mitolojisindeki Pegasus yani yer alan kanatlı bir attı. Efsanenin bir örneği, bu sihirli kanatlı atın, dünyada doğduğunu belirtmektedir. Pegasus bir gün, Korint şehir devletindeki Peirene kaynağından su içerken, Bellerofon, onu evcilleştirdi. Mucizevi ata binen Bellerofon, büyük kahramanlıklar gerçekleştirdi ve böylece, Tanrıların yardımıyla, insanlığın, Gökyüzünde hareket edebileceğini gösterdi. Bellerofon, en sonunda, göğe yükselmeyi istedi. Bu hareketinin karşısında, Yunan mitolojisinde, Tanrıların kralı olan, Zeus, onu, attan düşürdü; kanatlı at ise, bir takımyıldızına dönüştürüldü. Pegasus, günümüzün en iyi yarış atları ile karşılaştırılabilir ve bir tür ölümsüzlüğü temsil etmektedir, yani Pegasus'un binicisi, hava yoluyla, göğe ulaşabiliyordu. Bu nedenle, Pegasus, havanın değişken doğasının yanında, insanlığın, havayı kat etme arzusunu simgelemektedir.  Bütün bunlar efsane/mitoloji diyeceksiniz ama sonunda uçma başarılacaktı ama nasıl?..

Biz gelelim insanın kendisinin ilk uçma denemelerine;  1010 yılında, Farab’lı İmam İsmail Cevheri, Gazneliler döneminde doğmuş, İlahiyat, Edebiyat, Fizik, Tabii Bilimler ve Matematikle ilgilenen Türk bilginidir. Çeşitli çalışmalardan sonra, kendi yaptığı kapı benzeri kanatları kollarına bağlayarak Nişabur Ulucamii üzerinden kendini boşluğa bırakmış. İsmail Cevheri bu uçuş girişiminde hayatını kaybetmiş ve bilinen ilk Türk Hava Şehidi olmuştur.

Bizans döneminde 1159 yılında İmparator Manuel Komnenos’un İstanbul’da konuk bulunan ikinci Kılıçaslan’ın onuruna, Atmeydanı’nda düzenlenen şölende Siraceddin adlı bir Türk uçma denemesi yapmak üzere kuleye çıkar, üzerinde ince uzun ve geniş bir elbise vardır. Rüzgâr bol elbisesini şişirince kendini boşluğa bırakır, bu buluşuyla başarıya ulaşamayan Siraceddin düşerek hayatını kaybeder

Bir kartal gibi uzun mesafeli uçuş yapan ilk insan bir kartal edasıyla uçuş yapan Hezarfen(Bin ilim sahibi demektir) Ahmet Çelebi…. IV. Murat Dönemi’nde (1623-1640) yaşamış bir Türk bilginidir. Kendi yapmış olduğu kanatlarla, Galata kulesinden Üsküdar'daki Doğancılar’a kadar 1200 m’lik mesafeyi uçarak geçmiştir. Padişah IV. Murat kendisine bir kese altın vererek: ”Bu adam çok korkulacak bir kişidir. Her ne dilerse elinden gelir, böyle kimselerin burada barındırılması caiz değil” diye Cezayir'e göndermiştir. Cezayir'de ölmüştür. Hezarfen ile ilgili bu bilgiler Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi'nden aktarılmıştır.

Bir diğer başarılı insan, Lagari Hasan Çelebi…  IV. Murat Dönemi’nde (1623-1640) yaşamış bir Türk bilginidir. 1633 yılında kendi icadı olan 64 kg.’lık barut ile çalışan, yedi kollu roketle Sarayburnu açıklarında göğe yükselmiş ve yine kendi yapmış olduğu ilkel paraşütle denize inmeyi başarmıştır. Padişahın huzuruna getirilmiş ve yetmiş akçe aylık ile sipahi yazılmıştır. Sonra Kırım’a Selamet Giray Han’ın emrine verilmiş ve orada ölmüştür. Bu döneme ait bilgiler Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesi'nden aktarılmıştır.

Peki, aletle yani araçla uzun mesafeli uçuş yapan ilk insan kimdir?  Bu mucizevi başarıya imza atanlar; Wright Kardeşler’dir. Wright Kardeşler tasarladıkları 200 kanat üzerinde taşıma ve sürükleme hesapları ile ilgili deneyler yapacakları ve ölçümler için değişik aletlerle geliştirdikleri kendi rüzgâr tünellerini inşa ettiler. Sonuç olarak, taşıma ve sürükleme ile ilgili kendilerinden öncekilerin yaptıkları hataları düzelttiler. Ancak 1883'ten beri bilinen ve onlara daha büyük bir avantaj sağlaması olası olan Reynold sayısı etkisini gözden kaçırdılar. Böylece buldukları yeni hesaplamaları kullanarak 1902 yılında uçuracakları üçüncü planörü inşa ettiler. Bu model öncekilerden çok daha başarılı oldu. Sonunda, bu sıkı ve titiz çalışmaları, modellerini denemek için bir rüzgâr tüneli inşa etmeleri ve gerçek boyuttaki modellerinin test uçuşlarını yapmaları sadece doğru çalışan bir hava taşıtı imal etmelerini sağlamamış aynı zamanda tüm bu çalışmaları uçak mühendisliğinin de gelişmesine önayak olmuştur.

Wright kardeşlerin uçma takımı hem güçlendirilmiş (motor vs. ile) hem de kontrol edilebilir olan tasarımların sorunları üzerinde ciddi anlamda çalışan ilk tasarım takımı olmuştur. Her iki sorun da uğraşması çok zor olmasına rağmen asla çekiciliğini yitirmemiştir. Sonuç olarak, güç problemlerini çözecek bir motor imal etmişlerdir ve kontrol problemlerini de “eğilmiş kanat” adını verdikleri bir sistemle çözmüşlerdir. Bu yöntem, her ne kadar sadece havacılık tarihinin ilk yıllarındaki düşük hızlardaki uçuşların kontrol problemini çözmüş olsa da aynı zamanda daha sonra geliştirilecek olan eleronların temelini atmıştır. Birçok havacılık öncüsü güvenliği çoğunlukla şansa bırakmış olsa da, Wright'ların tasarımı daha çok kendilerine öğretme ihtiyacı hissettikleri gereksiz risklerden uzak durma ve çakılmadan kaçınma prensibinden etkilenmiştir. Bunun nedeni daha hızlı uçmalarını sağlayacak güçten (motordan) yoksun olmaları değil, düşük hızda denemeler yapmalarının ve rüzgârı karşıdan almalarının nedeni daha güvenli uçuş yapmak içindi. Bu ayrıca tasarımlarının arkadan ağır olması ve tasarımlarında kanart ile anhedral tarzı kanatlar kullanmalarındandı.

Wright kardeşler, havadan ağır sürdürülebilir ilk kontrol edilebilir ve motorlu uçuşu 17 Aralık 1903'te Kuzey Karolina Kill Devil Hills'te yapmıştır. Orville Wright tarafından yapılan 12 saniye süren ve 37 m'lik olan ilk uçuş sonradan çok ünlenecek bir fotoğrafla kayıt altına alınmıştır. Aynı gün, dördüncü uçuşta Willbur Wright 59 saniyelik ve 260 metrelik bir uçuş yapmıştır. Yaptıkları uçuş denemeleri 4 cankurtaran ve kasabadan bir kişi tarafından izlenmiştir ve bu da bu uçuşları hem halka açık ilk uçuş yapmış hem de en iyi kayıt altına alınan uçuş yapmıştır.

Kısacası o günden sonra insanoğlu bütün uzaya gitmenin ötesinde uzaya hâkim olma sevdasına tutulmuş Ay’a ayak basılmış ve sonrası malum Uzay Çağı devam ediyor!…