Sene 1920… Türkiye Büyük Millet Meclis’inin yeni kurulduğu yıl… Mecliste sadece kurtuluş mücadelesi tartışılmıyordu… Anadolu’da bambaşka s

Sene 1920… Türkiye Büyük Millet Meclis’inin yeni kurulduğu yıl… Mecliste sadece kurtuluş mücadelesi tartışılmıyordu… Anadolu’da bambaşka sorunlar da vardı. Mesela nüfusun azalışı çok önemli bir sorundu… Yıllarca verilen mücadeleler, savaşlar, hastalıklar nüfusumuzu hayli azaltmıştı. 
1920 yılında da frengi hastalığı Anadolu’yu kasıp kavuruyordu. 
Mecliste sıhhiye komisyonu kuruldu ve hızla frengi ile mücadele başlatıldı. Hekim sayısı maalesef ki yetersizdi. Bu sebeple öncelikler belirlenmeliydi. Ve evlenme çağına gelmiş kadınların muayene edilmesinin öncelikli olduğu kararlaştırıldı. Çünkü sağlıklı bir neslin devamı olmaz ise olmazımız idi. 
Gelecek, gençlik, insan değerliydi. Ve öncelikler, yatırımlar hep onlar için yapıldı… Türk nüfusunun azalmaması ve ilelebet payidar kalması önceliğimizdi. Anadolu Türk’lerindi ve Türkiye’nin kalmalıydı…
Lâkin evlenme çağındaki kadınların hekimce muayene kararı, eleştirilere sebep oldu. Meclis’te “Bakire bir kadın, hekime gösterilemez” sesleri yükseldi. Bazı vekiller kararı şiddetle eleştirdi. Ardından bir hoca “Evlenecek kadınları ebe görsün, sonra da gelsin hekime anlatsın, hekimde duydukları ile tedavi etsin” teklifini getirdi…
“Ya bu nasıl olabilir?”, “Anlatılanlar eksik ya da fazla olabilir, daha da kötü olabilir” falan derken, mecliste sesler yükseldi de yükseldi.
Hatta mecliste, topraklarımızın paylaşıldığı bu dönemde “Fes, Kalpak” kavgası bile yapıldı… Doğru konulara odaklanmak çok zordu. Farklı kafalar, farklı farklı öncelikler sunabiliyordu… “Güvende kalma” hissiyatı farklı konulardan oluşabiliyordu ama “güvende kalma” herkeste mevcuttu. 
İnsanoğlu’nun ilk çağlardan bugüne “kendini güvende tutma” en büyük problemidir. Güvenli ortam için büyük mücadeleler vermiştir… Kendini güvende hissetmesi en önemli meselesi olmuştur.
1920’de de Frengi Anadolu’da canlar alırken, sağlıklı doğumlar yapılabilmesi ve sağlıklı neslin devamı için bu karar alınmıştı… Bu kararda tabi ki tamamen “kendini güvende tutmak” içindi…
Kurtuluş mücadelesinin hemen ardından Cumhuriyet ile halkın kendi kendini yönetmeye başlaması ile çıkartılan petroller, madenler, Türkiye’nin her yerindeki  madenlerin tespiti, haritası, imal edilen uçaklar, kurulan fabrikalar, otomobil fabrikası, tersaneler, demiryolları, Anadolu ajansı, Anadolu sigorta, banka ve saymakla bitmeyecek kadar fazla üretim yatırımı hep Türkiye halkına değer katmak ve geleceğini güvende tutmak için yapıldı…
Ve kısa sürede Osmanlı’dan miras borçlar ödendi. Yabancılardan borç alınmadı. Esarete girilmedi. Böylece halk güvende kaldı…
Bugün ise elinde üç kuruşu olan Amerikan doları almanın peşinde… Kendini güvende hissedeceği yer olarak Amerika’nın dolarını görüyor…
Tabi ki halkın bu hissiyatı yadırganamaz… Halkın son yıllarda yaşadığı tecrübeler bunu yapmasını sağlıyor… 
Mesela bugün yabancılara çok fazla borçlanmamız, bu hissiyatın baş sebebidir… İthalatın, ihracattan fazla olması ise ayrı bir sebep… Yeni mezun olmuş çocuğununda, kendisininde iş bulamaması başka bir sebep… Rant ekonomisi sebep… Maaşlar yetmez olurken, mal ve toprağın çok çok pahalanması sebep… İnsanın ucuz, malın, toprağın değerli olması sebep… Teröründe ötesinde, savaş ortamı sebep… Amerika ile aramızdaki politik tutum ise bambaşka bir sebep…
İşte böyle bir ortamda yeniden seçime gideceğimiz ifade edildi. Bu hafta erken seçim kararı verildi… 
Tabi ki yeni seçim yeni umutlardır. Türk halkı sanırım en çok; Amerika’nın kendisi ya da parasıyla, kendimizi güvende hissetmeyeceğimiz sonuçlar istiyor… 
Bugün Amerika, Avrupa, Rusya, Çin ve diğerleri Ortadoğu’da adeta santranç oynuyor… Ve hepsi aynı tahtada oynuyor. Tam bir kaos santrancı… 
Santranç zaten zor bir oyundur. Oynamayı bilmeyen birinin, seyrederken bile yorulacağı bir oyundur. Az biliyorsan bile seyretmesi işkence olabilir, yıpratır ve çok yorar. 
Ortadoğu, özellikle komşumuz Suriye, sınırlarımız karışmışken dinç ve taze fikirlerin öne çıkması çok önemli… Farklı fikirlere kulak vermek çok önemli… Demokrasinin, renk cümbüşü çok önemli…
Çünkü bu ortamda, ancak içeride barışık, dinç ve birden fazla bakış açısıyla kalabilirsek “güvende oluruz”…