Birinci Dünya Savaşı sonrası Osmanlı Devleti yenik düştü. İtilaf Devletleri ile 30 Ekim 1918’de Mondros Ateşkes Antlaşması’nı imzalamak zorunda kaldı. Bu antlaşma ateşkes olmasına rağmen İtilaf Devletleri bunu işgale dönüştürdüler. Bu işgaller üzerine Türk Milleti 19 Mayıs 1919’da Samsun’a giden Mustafa Kemal’in önderliğinde topyekûn mücadeleye girişti. Ama bu dönem içeresinde Türk Milleti büyük acılar yaşadı. İşte o acılardan birisi de Bursa’nın işgalidir.

Tarihler 8 Temmuz 1920’yi gösterdiğinde Osmanlı’nın manevi başkenti, Osman Gazi Han’ın ebedi istirahatgâhı olan Bursa Yunan Orduları tarafından işgal edilmişti.

İşte bu işgal daha adımları yeni atılmış Türk Kurtuluş Savaşı için büyük bir moral bozukluğu ve manevi yıkım olmuştu. Bu Türk Milleti için bir utançtı. Osman Gazi’nin kabrinin olduğu şehirde Yunan Bayrağı’nın dalgalanması Türk Milletini derinden yaralamıştı.

Bu işgalin Millî Mücadele’nin başşehri Ankara’ya olan yansıması çok farklı oldu.

Konu hemen meclis gündemine geldi ve müzakere edildi. Kürsüye gelen Burdur milletvekili İsmail Suphi Bey, Yunanların işgal ettiği Anadolu topraklarında yaptığı zulümleri bir bir anlattı.

Konuşmasında, Yunanların Bursa Ulu Camii’ni bombalarla tahribe yeltendiklerini, Yunan subayların yedi asır evvel Osmanlı Sultanı Orhan Gazi Han ile evlenen Rum kızı (Holofira) Nilüfer Sultan’ın kabrine giderek, “vaktiyle sen bir Türk’e vardın, Türk ile evlendin de eline ne geçti, Müslüman oldun da ne oldu. Bak yine kazanan taraf biziz ve sende ayaklarımızın altındasın” demek suretiyle kabri tekmelediklerini ve tahrip ettiklerini anlattı…

Bu sırada milletvekillerinin kendilerini tutamayarak hıçkıra hıçkıra ağladıkları görüldü. Meclis tutanaklarına da yansıdığı gibi Meclis’te gözyaşları sel olup aktı.

Yunanlar Bursa'da Osman Gazi Türbesi'ne Kral Konstantin'in resmini astılar. Şehzade mezarlarına insan dışkısı bıraktılar. Muradiye'deki sultan kabirlerini tahrip ettiler. İşgal Kuvvetleri Komutanı Sofokles, Osman Gazi'nin ve Orhan Gazi'nin sandukalarını tekmeledi, türbelerine dayanıp hatıra pozu verdi.

Ruşen Eşref, 7 Ağustos 1921'de Hâkimiyet-i Milliye'deki “Azim ve İman” başlıklı yazısında “Orhan Gazi'nin mezarının başı ucunda Venizelos'un veledi, hem de sandukasına dayanarak resim çektirdi” diye yazdı.

Yunan orduları Bursa'ya yaklaşırken, Yalova, Gemlik civarında Müslüman köyleri yaktılar.

12 Temmuz 1920'de Hâkimiyet-i Milliye'de “Bahtsız Bursa” başlıklı yazıda Bursa'daki Yunan zulmü şöyle anlatıldı:

“Bahtsız Bursa artık 600 senedir gönül verdiği Türk'ün sesinden uzak yabancı bayrakların gölgesinde sıtmalı bir halde kurtuluş yolunu bekliyor… Minarelerinde cihat hutbeleri okunan camiler belki eğlence için atılan bomba ve silah seslerinin aksiyle inliyor. Nilüfer Sultan'ın asırlardır sönmeyen aşk fısıldayan türbesi, şimdi harap bir mezarlıktan başka bir şey değil…”

10 Temmuz 1920 günü, TBMM'ne verilen şu önerge okundu:

“Birinci hükümet merkezimiz olan Bursa'nın sefil Yunanlar tarafından işgali ve bu işgal neticesiyle orada din ve vatan kardeşlerimizin uğradıkları zulümlerin üzüntülerine iştirak ettiğimizin bir nişanesi olarak celsenin 20 dakika kapatılması ile başkanlık kürsüsünün puşide-i siyah (siyah örtü) ile örtülmesini teklif eyleriz.”

Teklif derhal kabul edildi. Kürsü siyah bir örtüyle kaplandı. Böylece Bursa'nın işgali üzerine meclis, yani millet “karalar bağlamış” oldu. O siyah örtü sadece Bursa'nın değil, tüm Türkiye'nin üstüne çöken işgal karanlığını simgeliyordu

TBMM’deki bu görüşmeler üzerine, Kudüs ‘ün Haçlı işgali altında kaldığı süre zarfında sarığındaki beyaz sargıyı çıkarıp Kudüs geri alınana dek siyah sarık takan Selahaddin Eyyubi ‘ye öykünen ulu önder Mustafa Kemal Atatürk, TBMM riyaset kürsüsüne kapkara bir örtü örtülmesini istedi.

Bu asil ve üzgün davranış:

“Bir milletin manevi başkentinin düşman çizmesi ile ezildiği beher gün mutlak suretle yas” demekti. Bu kara örtü “PUŞİDE-İ SİYAH” adıyla bilindi…

Puşide-i siyah, kapkara duruşu ile meclis kürsüsünü uzun süre kapladı. O’na bakan her Türk evladı, Her Türk mebusu o örtü orada durduğu sürece utandı, hicap duydu.

Ta ki 11 Eylül 1922 tarihinde 48. süvari alayı 3. bölük komutanı Şükrü Naili (Gökberk) Bey, Bursa Belediyesi binasına Türk Bayrağı’nı dikmesi ile Türk Milleti’nin yası sona ermiş, meclis riyaset kürsüsünde tam 2 sene 2 ay 2 gün boyunca örtülü duran bu siyah örtü yine Mustafa Kemal’in talimatıyla kaldırılmıştır… Evet TBMM kürsüsündeki o kara örtü kaldırıldı. Bursa'nın kurtuluşu nedeniyle Ankara'da kurbanlar kesildi, şükür namazları kılındı.

11 Eylül 1922'de Bursa'dan Ankara'ya çekilen telgrafta şöyle deniliyordu: “Yeşil Bursa al sancağına kavuştu.” 11 Eylül 1922 günü, sadece Bursa’nın değil, Türk Milleti’nin maneviyatındaki işgal de sona ermiştir.

Not: 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı^nın103. yılı kutlu olsun.