Ankara’nın göbeğinde Ortadoğu’da görmeye alışık olduğumuz terör ve kanlı görüntüler içimizi ürpertirken, bunun sorumluları da büyük ihtim

Ankara’nın göbeğinde Ortadoğu’da görmeye alışık olduğumuz terör ve kanlı görüntüler içimizi ürpertirken, bunun sorumluları da büyük ihtimalle ne ortaya çıkacak ne de devleti yönetenler sorumluluk alacak. İstifa gibi onurlu bir davranış göremeyeceğiz büyük ihtimalle.
Teröre ortam yaratan bilinçsiz, basiretsiz yönetimlerdir. Boyunca devletleri ayakta tutan değerler vardır. Kuşkusuz Türkiye Cumhuriyeti’ni kurabilmek için bu millet büyük bedeller ödemiştir. Kuruluş felsefesini anlayamayan dimağların, geçmişten ders almayan, tarih bilmeyen beceriksiz idarecilerin eline bırakılmayacak kadar önemlidir ülkemiz.
Devlet egemenliğini kısmen ’de olsa paylaşmaya veya milleti ayakta tutan temel ilkelerinden bilerek veya bilmeyerek de olsa gevşeklik göstermesinden geriye dönülmesi zor olan acı sonuçlar ortaya çıkması kaçınılmazdır.
Türkiye Cumhuriyeti laik sosyal bir hukuk devleti olarak kurulmuştur. Vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes 1. Sınıf vatandaştır ve ülke toprakları üzerinde yaşayan herkes istinasız yasalar önünde eşit haklara sahiptir.
Ve yasalara her Türk vatandaşı uymakla yükümlüdür. Yoksa aksi bir davranışın kanunlar önünde ceza-i sorumluluğu vardır. Demokrasi maskesi adı altında yasalarımızı ayrılıkçı gruplar ve terör örgütlerine alan yaratacak şekilde düzenlemeye gidilmesi halinde bu boşluktan yararlanan silahlı veya silahsız gruplara eylem yapma izni veriyorsunuz demektir ki, bu da bir suçtur. Devletin temel görevi kamu düzenini korurken, vatandaşların mal, can ve seyahat gibi özgürlüklerini koruma zorunluluğu vardır.
Türkiye Cumhuriyeti devletini ayakta tutan değerler mevzumesi başta ulu önder Atatürk’ü anlayamadığımızdandır. Laikliği anlatamadık, hâlbuki laiklik bütün inançlara olduğu kadar, dinimizin de doğru anlaşılabilmesi adına din tüccarlarının önünde birer engeldir. Dini siyasetten ve ticari menfaatlerden uzak tutmanın yanında inanç hürriyeti de vermiştir aynı zamanda.
İnsanların ortak payda yerine nüans farklılıklarının kaşınması kamplaşma kutuplaşmalara yol açmıştır. Kamplaşma yönetememe zorluğunu doğurur. Özgürlük ve demokrasi derken vatandaşların mal, can ve düşünce hürriyetlerine bomba koyduğunuzun farkına dahi varamadınız.
Ortadoğu ülkelerinden Türkiye Cumhuriyeti’ni ayıran özellikler; demokrasi ve hukukla yönetilmesidir. Ülkemiz laiklik ve sosyal bir devlet oluşumuz dolayısıyla İslam ülkeleri arasında gıpta ile bakılan çölde bir vaha gibi duruyorduk. Çevre ülkelerde sözü dinlenen, arabuluculuğuna güvenilen komşuları ile iyi geçinen, onların iç işlerine karışmadan akılcı bir dış politika izleye gelmiştir bu zamana kadar.
Maalesef emparyel güçlerin Ortadoğu’da ki emellerini iyi okuyamayan yöneticilerimiz onların kurdukları tuzaklara düşmüşlerdir. Çevremize bir bakacak olursak, komşudaki yangına körükle yaklaşma politikası sonucu yangın büyümüş ve bize sıçramıştır.
Devlet adamlığı, oluşabilecek her türlü felaketi önceden kestirebilendir. Felaketten geldikten sonra ben tedbir alıyorum, bu işi çözeceğim demek yeteneksizliğinin ve ileri bir görüşe sahip olmadığının beyanıdır.
Millet olarak beka endişesi yaşadığımız şu günlerde kümese müdür seçerken daha bir dikkatli davranabilmektir asıl olan.