Evren, güneş sistemi, dünya, ay, bunların yörünge düzeni, kara delik...

Tutturmuşuz bir yaşam kavgası, hayat mücadelesi, oysa ki salak saçma şeylerle şu kısacık tesadüfi yaşamımızı mundar ediyoruz. Hayatla cebelleşiyoruz. Halbuki ne gerek var ki.. TESADÜFİ YAŞIYORUZ.

Dünyada yaşamımızı nihayete erdirebilecek onca doğa olayı varken, açlığını dindirmek gibi basit, biyolojik bir ihtiyacını gidermek için bizi boğazlayıp yemeye hazır binlerce hayvanat varken, sırf hayatta kalabilmek adına bizi konakçı olarak kullanan ve farkında olmadan sağlığımızı bozup bizi ölüme sürükleyen milyarlarca virüs, bakteri ve parazit varken sizce de tesadüfi yaşamıyor muyuz... Ki daha insanların ego savaşlarından, toprak kavgalarından, hakimiyet mücadelesinden bahsetmedim. Yada en bahtsız şekilde düğünde, asker uğurlaması veya kazanılan bir maç neşesi içinde rastgele havaya sıkılan kor kurşunun gelip sizi bulması! Kendini bilmez bir sarhoş sürücünün gelip toslaması veya para vermediniz diye bir tinercinin bıçağı saplayıp kaçması...! Üstüne üstlük bir de töre gibi, örf gibi, katı dini yaptırımlar gibi toplumsal, demografik şartlardan ileri gelen bölgesel kurallardan da kendimizi sakınmak mecburiyetindeyiz. Görüyorsunuz değil mi, pamuk ipliğine bağlı yaşamımız.

Dehşete mi düştünüz... Daha durun, bunlar dünyevi nedenler :) İçinde varolduğumuz koca evrenden henüz bahsetmeye başlamadım. Uçsuz bucaksız bir evren, koca bir bilinmeyen. İdrak sınırlarımızı zorlayacak derecede büyük ve gizemli bir taş ve gaz topluluğu evren. Bilmem kaç tane galaksi ve o galaksileri oluşturan milyarlarca yıldız, milyonlarca gezegen ve kattrilyonlarca meteor parçacıkları ve koca koca gezegenleri yutan ve arkasında ne olduğu hala bilinmeyen kara delikler. En akıl almaz konu ise boşlukta asılı vaziyette milyonlarca yıldır hiç değişmeyen bir yörüngede dönüp duran gezegenler. Ya bir gün dönmeyi bırakırsa, yada büyük bir meteor gittiği yönü şaşırıp gelip dünyamıza çarparsa, Ya bir gün hayat ve enerji kaynağımız güneşimiz sönerse... Hepsi ihtimal dahilinde şeyler. Eee... O zaman nedir bu arsızlık ve kavga!? Bir salise sonrasını bile bilemezken saçma sapan şeylerle vakit öldürmek, lüzumsuz idealler için cana kastetmek niye! İhtimaller dahilinde bir yaşam sürdürürken günün getirdigi olumsuzluklara üzülmek, yapılan haksızlıklara kahretmek, elektrik, doğalgaz, kira için didinmek, yada kurnazlık peşinde koşup hayatı başkalarına zehir etmek veya arsızlık içinde, belki de hiç gelmeyecek geleceğin için eşek yükü ile para depolayıp hala doymamak niye! Diğer mi şu kısacık ömrümüzü böyle gereksiz şeylere heba etmeye, değer mi idealler için öldürmeye, ölmeye!

O kadar tesadüfi yaşıyoruz ki bu dünyada, dünyada hayatın varolması bile bir mucize aslında. Bazı inanışlara göre gökten indirildi insan ve ulvi bir amacı var dünyada olmasının. Ve yine bu inanışlara göre dünya ve içindeki envai çeşit canlı ve hatta evrenin tamamı insana hizmet için yaratıldı ki bu çok narsist bir bakış acısı aslında. İnsana fazlasıyla bir ego katmakta ve belki de şeytanın ta kendisi olan uyanık insanların tatminsiz, arsız ruh hali ile "Kitapta böyle yazıyor" diyerek, anlam karmaşası yaratarak, üstünde hak iddia ettiği doğayı, canlıları horatça şekillendirip katletmesine referans gösterilip insanlığın sonunu hazırlamakta. Bu referans kimi toplumlarda kadına, çocuğa ve hatta hayvana sapıkça istismara bile yolaçabilmekte. Bilim ise bambaşka şeyler söylüyor bize, tamamen tesadüfi bir kimyasal tepkimedir varoluş diyor. H2O (dihidrojen monoksit - su) ile H2S (dihidrojen sülfür - asit) arasında bir mesele gibi. Biri hayat verir, diğeri hayatı bitirir. Yani yavaş yavaş şekillenmiştir evren, milyarlarca yıllık bir evrilmedir diyor yaşam.. Ve toprağı, suyu, atmosferi ve yaşayanları ile eşsiz dünyamız.

Neye inanırsanız inanın gerçek olan şu ki hayat sandığınızdan kısa ve şu kısacık yaşamınızı mundar etmeyin, hayatla cebelleşmeyin.

Yalancı mıyım?