1) Sizi akademi Türkiye’den tanıyoruz. Şuan nelerle uğraşıyorsunuz?

Akademi Türkiye’nin oldukça faydası oldu tanınmamda. Bu sebeple, üzerimde emeği olan herkese tekrar teşekkür edip, hayattakileri sevgi ve saygıyla,  yitirdiklerimizi de rahmetle anmak isterim. 

Su sıralar daha çok stüdyomda vakit geçiriyorum. Biraz daha işin mutfağına geçmeyi tercih ettiğimden beri, kendi kayıt ve prodüksiyon stüdyomu kurdum ve bir süredir iyi kayıtlar  yapabilmenin üzerinde çalışırken (pratik ve teorik olarak) bir yandan da, iyi ekipman toplamak için araştırmalar yapıyorum. Diğer yandan, üretim de devam ediyor tabi. Şarkı yazmaktan hiç vazgeçmedim, geçmeyeceğim de. Ve sahnede olmaktan da vazgeçmiyorum. Gerçi bir sure ara vermiştim ve bu ara, bana ne isteyip ne istemediğim hakkında çok şey kattı. Bu kış sezonunda yepyeni bir oluşumla tekrar dönüyoruz. Ve en büyük hedefim, yurtdışı festivallerinde çalmak artik. Onun için de bir caba var. Bir de film müziği yapmak hayalim var.



2) Akademi Türkiye bittikten sonra yakın arkadaşlık kurduğunuz isimlerle özel yaşamınızda da görüşüyor musunuz?

Fiziksel olarak, Istanbul şartlarını da düşünürsek şayet, elden geldiğince diyebilirim. Ama sosyal medyada sürekli kontak halinde olduklarım var. Hatta “ Aşk olsun” albümümde, Akademi’den Timuçin’in bana hediye ettiği bir şarkı da var.

3) Müzik sektörüne ilk nasıl adım atınız?

Babamın benden habersiz ATV’ deki “İner Misin Çıkar Mısın” programına yolladığı form neticesinde, onlardan gelen teklif üzerine orkestrada ud çalmaya başladım. Bu müzik hayatımın da başlangıcıydı.     

4) Aşk olsun şarkınızın klibi bir zamanlar dinlenme rekorları kırmıştı. Buna benzer rekorlar kıracak bir albüm düşünüyor musunuz?

Açıkçası herhangi bir rekor düşünerek değil de ki bu çok hesaplı kitaplı bir şeymiş hissiyatı uyandırır bence, tamamen içinden gelerek bir şey üretmek benim asil görevim diye düşünüyorum. Bunun samimi olduğunu düşünüyorum. Çok dinlenmesi, çok sevilmesi tabi ki ekstra bir mutluluk ve motivasyon kaynağı olur isi üretmek olan insanlar için ve bunun fiziki bir karşılığı yok.



5) İş hayatınızı bir tek müzik yolunda mı sürdüreceksiniz?

Şu ana kadar öyle oldu ve öyle de devam etmesini temenni ediyorum. Ama günümüz şartlarını ve serdeki idealist tavrı da düşünürsek, beni mutlu edecek bir müzik hayati sürdürebilmek adına aile islerine de vakit ayırmaya başladım bir suredir.

6) Bir zamanlar Senden başka ve Yaprak dökümü dizilerinde konuk oyuncu olarak yer aldınız. Yeniden ekranlarda yer almayı düşünüyor musunuz?

Bu çok sorguladığım bir konu aslına bakarsanız. Çok severek yaptım o işleri. Baya da emek verdim kendimi eğitmek anlamında. Dizi öncesi, oyunculuk eğitimi adına, uzunca bir zaman Mahir İpek’le, dizi boyunca da Hatice Aslan’la çalıştım. Ama bu başka bir sektör ve dinamikleri farklı. Yine beni düşünürlerse, bir teklif gelirse seve seve yaparım ama peşinden de koşmam sanırım.

 

7) Mutlu bir aileye sahipsiniz. İş hayatınızın yoğunluğu özel hayatınızı nasıl etkiliyor?

Benim stüdyom evimin bir bölümünde. Ayrı giriş çıkışı olan, kendine ait terası ve bahçesi bulunan bir stüdyo. Yani kapıyı kapattığım zaman evden ayrı bir yerdeyim ama evime yine bir kapı mesafesindeyim. Dolayısıyla zamanımın çoğu, eğer dışarıda bir işim yoksa “ev” de geçiyor.  Eşim ise gidip geliyor ama onun da kendi işi olduğu için saatleri istediği gibi esnetebiliyor. Dolayısı ile, birbirimize zaman ayırmakta problem yaşamıyoruz. 



8) Adliyelerin boşanma davalarıyla dolduğunu düşünürsek mutlu bir evliliğin sırrını bize anlatır mısınız?

Çok sevdiğim bir Iran atasözü vardır.  “ Ayni ezgi için titreşseler dahi, udun telleri birbirinden ayrıdır “  Biz ayni ezgi için titreşip, beri yandan kendi özel zamanlarımızı da yaratabiliyoruz. Bunu benden alırsanız, geriye pek bir şey kalmaz. Dolayısı ile karşıma da verebileceğim bir şey kalmaz. Bir de biz birbirimize hep dürüst olma anlaşması yaptık. Bir şeyi istemiyorsak, açıkça söyledik, ima etmedik. Bir örnek vermek gerekirse, tuzu istediğimizde, aslında neden masada tuz yok demek olmadı niyetimiz. Tuzu istediysek, sadece tuzu istedik. Ama asıl nokta sanırım, şu hayattaki en iyi arkadaşımla evli olmam.

 

9) Tolga Futacı ismini duyduğumuzda aşk şarkılarıyla özdeşleştiğinizi biliyoruz, bundan sonra biz dinleyicilerinizi ne gibi sürprizler bekliyor? Yeni aşk şarkıları geliyor mu?

Romantik olduğumu saklamadım hiçbir zaman. Belki de biraz eskide kalan naifliği özlüyorum denebilir ve bu da romantizm olarak algılanıyor olabilir. Bedenen günümüz hızındayım ama ruhum daha sakin. Erkeklerin, kadınların kapısını açtığı, Beyoğlu’na takım elbiseyle çıkıldığı, nezaketin, estetiğin ve hoşgörünün meziyet sayılmadığı dönemlere ait ruhum. Bu durum şarkılarıma da yansıyor muhtemelen.

Bu sonbahara bir cover planlıyorum. Çok çok sevdiğim bir şarkıyı, kendimce söylemek istedim. Tum izinlerini hallettim ama çıkana kadar adini saklamayı tercih ediyorum.        

10) Sahneye çıktığınızda ilk gün ki heyecanı yaşıyor musunuz? Yoksa alışkanlık haline geldi diyebilir misiniz?

İşte o heyecan hiç bitmiyor. Hatta ilk bir iki şarkıda, hayatımda ilk defa sahneye çıkmışım gibi geliyor. Sonra yerini tatlı bir heyecana bırakıyor ve bu hisse bayılıyorum. Onu kaybedersem bu isi yapmanın benim için manası kalmaz.

11) Sahnede düet yapmak istediğiniz bir sanatçı var mı? 

Bilen bilir, gerçek bir Kibariye hayranıyım. Onunla bir şarkı harika olabilirdi. 

12) Hayalini kurduğunuz bir mesleği mi yapıyor musunuz?

Aslında basketbolcu olmak istiyordum ve bunun için gerçekten çok çalışıyordum. Milli takım kampına çağrılmak üzereyken üst üste iki büyük sakatlık geçirdim ve o macera orada kapandı. Gerçi üç sene öncesine kadar amatör kümede, kurtuluş sporun guardi olarak hala oynuyordum ama bir yerde siz bırakmazsanız o sizi bırakıyor. Ama müzik hep vardı, hayatımda hep olacağını biliyordum.

13) Son olarak bu güzel sohbetin ardından eklemek istediğiniz bir şey var mı? 

Son sözü Mark Twain söylesin o zaman. 

 

Zaman yok. Hayat çok kısa. Kavgalar, kalp kırmalar, özürler, hesap sormalar.. Sadece sevmek için zaman var, ve fakat, sadece kısa Anlar.. “