Akşam yemeğinden sonra sevdiğim muhteşem üçlü ile beraber ( TV, Bataniye, çay kahve) Tüm gün içimde biriktirdiğim stresi üzerimden atmaya çal


Akşam yemeğinden sonra sevdiğim muhteşem üçlü ile beraber ( TV, Bataniye, çay kahve) Tüm gün içimde biriktirdiğim stresi üzerimden atmaya çalışırım pek çok insan gibi. Ancak ne var ki toplumdaki yozlaşma Televizyon ekranlarına da yansıdığı için o eski keyfi alamıyorum. Kullanılan argo kelimeler, saçma sapan diziler, çöp çatan programları ve medyanın şarlatan yüzlerinin doldurulduğu tartışma programları arasında çokta seçeneğimiz kalmıyor.

Önceleri tarıtışma programları vazgeçilmezimdi. Rahmetli babamla kafa kafaya verir pür dikkat izlerdik. Sonra nasıl olduysa her kanal kendi bünyesinde kadrolaştırdığı ve ne yazık ki taraf tutan, tartışma kültürünü çok bağırmak zanneden konuşmacıları yayına alarak bir çoğumuza gına getirmiştir. Diziler ise adeta evlerimize doluşturulmuş birer facia. Al birini vur ötekine tarzında. Abartısız söyleyebilirim ki, Türkiye resmen "dizi" tehtidi altında. TV kanaların da çok sayıda dizi var ve dizilerdeki ortak konular genellikle aşk, yasak aşk, karşılıksız aşk, aşk üçgeni, şiddet, ihanet, cinayet, sürekli mutsuzluk, umutsuzluk, huzursuzluk gözyaşı. Aile içi ilişkiler, hiçbir zaman düzenli ve sorunsuz ilerlemiyor. Aksine her zaman çatışmalar, karmaşa ve zor ilişkiler sergilenmekte. Olumlu ve umut verici bir konuya rastlamak çok zor.

Bu durum ister istemez dizileri izleyenlerin psikolojilerini de olumsuz yönde etkiliyor. Türk aile yapısıyla bağdaşmayan ve aldatma anlayışı üzerine kurulan tv dizileri aile yapısını zedelerken insanlarda ruhsal çöküntü yaşatıyor. Bir çok kişi de dizideki hayatlardan etkilenerek benzerlerini yaşamaya çalışıyor. Eşini beğenmeyip dizilerdeki güzel kadınlar gibi güzel kadın avına çıkanlarmı dersiniz, dizilerde gösterilen zenginliğe, ihtişama özenen gençler in ailelerine isyan etmesiyle devam ediyor. Diğer yandan "evlilik programı" adı altında yapılan görmeye bile tahammül edemediğim programlar var ki, beni resmen evlilikten soğutuyor.

Eşinden ayrılmışından hiç evlenmemişine, eşini kaybetmişinden evli olduğu halde kendisini bekar tanıtanına kadar herkes tası tarağı toplayıp gelmiş sanki. Benim asıl merak ettiğim husus, daha yirmili otuzlu yaşlardaki kişilerin eş arayışı ne içindir? Bu tür programların müdavini olan arkadaşlardan, aldığım cevaplar çok ilginç. "Kadınlar para için evlenmek istiyormuş" Kadın erkeğe bakacakmış ve erkek de emeklilik maaşı ile kadını geçindirecek. Bunlar gözü tok olanlar. Bir de emeklilik maaşına tamah etmeyen ev, araba, zengin bir hayat yaşama isteğiyle programa katılan hanımlar var.

Sadece parası için "sevmek" nasıl "sevmektir" diye bir soru takılmaz mı kişilerin aklına. Bu akıllık mı, kurnazlık mı, çaresizlik mi? Hoş alımlı, güzel kadınsın ve "yoksul" yaşamamak, her istediğini almak, gezip tozabilmek için "ensesi kalın” "cebi dolu", yaşı geçmiş" "işi bitmiş bitmemiş önemli değil" birini tercih ediyorsun. Bu tercih değil de tamamen istek ve isteğe odaklanma meselesi gibi görünüyor bence. Ve bu tercih ettiğin adam, sarkmış göbeği, görgüsüz tavırları, olur olmaz bel altı esprileri ile kendini dünyanın merkezi görme rolleriyle hep yanında ve kolunda. Sizce de böyle bir kadın ağlamaz, tiksinmez mi? Kendini değersiz hissetmez mi? Garip bir durum tabi.

Neyse! Konuyu toparlayayım hemen. Bizler Türkiye olarak, başlık parasını, küçük gelinleri, ve buna benzer bir çok eski değerleri ortadan kaldırma çabası içindeyiz.

O nedenle Devletin denetim organlarının bu konuda sessiz kalmamaları gerektiğini düşünüyorum.

Gereksiz bir çok programı, ahlaki değerleri düşük olan dizileri yayından kaldırabilirler. Onların yerine belgeseller, eğitici filmler, kültürel eserler yayınlatabilirler.

Eminim bize böylesi daha çok yakışacaktır.