EREN MORAY 

Sevgili dostlar  bilindiği gibi  korona   konusunda   bilinmezliklerle boğuşurken  birçok  insanımızı  zamanından önce  kaybettik. Bir de buna   güzel ülkemizde  oynanan  siyasi ve askeri  olumsuzluklar eklenince her gün gözlerimizi, üzerimize    çöken  kara bulutlara,  çaresizliklere açar olduk. 

Akıl ve ruh sağlığımızı  bozan   iğrençlikleri bir tarafa bırakmanın, önümüzü aydınlatan, ruhumuzu okşayan, daha da önemlisi ilim,irfanla bezenmiş  güzel  etkinliklere  (güzel  sanatlar, spor vb.) yönelmenin, ondan güç depolamanın  zamanı  gelmedi mi artık?!

Zira bilimden  beslenmeyen  toplumların devasa ve donanımlı  kan emicilerle  mücadele etmesi  mümkün değildir!

                                                    ***

Bir de göz ardı edemeyeceğimiz, gündemi  ciddi anlamda  meşgul eden,  benim diyen reyting rekorlarını da altüst eden Sedat Peker olgusu var ülkemizde! 

Ve ne diyor Sedat Peker:  “40 yaş altı gençlik  sizlere sesleniyorum.” 

Önce bakıldığında kulağa hoş gelen ve fakat 40 yaş üstü insanımızı  oldukça inciten bir hitap  şekli  bu bana göre!  Gelen tepkilere bakılırsa  40 yaş üstünün gönüllerini kazanmak adına verdiği  ikinci  mesaj ise  beni aldı 20 yüzyıl başlarına götürdü!

Ne diyor Sedat Peker kalbini kırdığı 40 yaş üzerindeki insanlara? 

 “Kırk yaş üstü insanlar bizim misafirimizdirler!”   Bu  söylemin  meali:  “Onlar bir kenara çekilip  kırk yaş altını izlesinler!” 

O nedenle  vatanını seven bir Türk olarak hedef gurubunu kazanmak  için kullanılan  ve  tehlikelerle dolu olan  bu  hitap şeklini bir anekdotla  çürütmek istiyorum. 

Ulu önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Ben bu ulusu Türk Gençliğine emanet ediyorum”  deyişiyle, Sedat Peker’in  yukarıda dile getirdiği   mesaj arasındaki  farkı  açıklığa kavuşturmanın  sayısız yararı olacaktır.  

Anekdot: Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Behçet Kemal Çağlar’ın Çoban adlı piyesini izledikten sonra “ben bu ülkeyi gençlere emanet ediyorum” mesajını veriyor. Atamızın  açıklamasına içerleyen ileri yaşlı maiyetinin üzüldüğünü sezince Türk gençliğinden neyi kastettiğini bakınız nasıl  dile getiriyor: 

“Ben ülkeyi gençlere emanet ediyorum derken; yaş sınırı olmaksızın  kendini genç hisseden, mücadele azmini yitirmemiş Türk insanını kastediyorum. Benim için 20 yaşındaki bir yobaz, yaşlı, damarlarında asil Türk kanı dolaşan70 yaşındaki  azimli vatanseverler ise  gençtirler.”

Hedef kitlenin ilgisini çeken ve  dikkatinden kaçan bu söylemin    açılımını yaparak   incinen kırk yaş üzerindeki  vatandaşların yüreklerine birazcık olsun su serpmişsem  ne mutlu bana!.

40 yaş üzerini gözden çıkaranlara kapak olur umarım! 

                                                        *** 

Uzun zamandır hayatımızın olmazsa olmazı  futboldur diye  tutturmuş gidiyoruz!  Ülkemizde yukarıdan atılan topu izleyen ve tezahürat yaparak içinde birikmiş zehri adeta kusan  taraftar kitlesi yaratılmıştır maalesef!  Bu ibarenin de bana göre açılımı: 

“ Uzun zamandır acımasız  küresel kapitalistler  bizim gibi gelişmemiş ülkelerde  önce futbolu eğlenceli bir oyun olmaktan çıkarmıştır.  Daha sonra da  futbolu özünden saptırıp sömürü  sistemini  dayatarak  taraftarların  birbirine düşman edildiği  ve  kırıp geçirdiği endişe verici  ortam yaratılmıştır

 O nedenle  ruhsal yapımızı da altüst eden Endüstriyel futbol anlayışı acımasızlığın, sömürünün  ta kendisidir, diyebiliriz!.”

 Ne tuhaftır ki! 2020 Avrupa şampiyonasından sıfır puanla dönen Türk Futbol takımının yüzsüz futbolcuları hiç utanmadan televizyon ekranlarına  çıkıp sırıtarak  reklam verebiliyorlar!.

Yazıktır yahu futboldan başka hiçbir tutkusu olmayan fanatik taraftarı (!) bu kadar  hafife almak!.. 

Uzun zamandır  bilerek ve isteyerek takip etmediğim Türkiye’de Futbol Anlayışı konusunda  fikir beyan etmeye haddimin olmadığını biliyorum. Ama bildiğim bir şey var ki, futboldan anlayan otoritelerin kızağa alınmasından, futbolla uzaktan yakından ilişkisi olmayan bazı  iş adamlarının (!) kulüp başkan yapılmasından dolayıdır ki  futbolun  hüzünlü ve acıklı  halini görebiliyorum. 

                                                 **** 

   

       Eren Moray  Triatlon Türkiye ikincisi oldu. 

Nihayet ana konuya gelebildik sevgili okurlarım. Bu gün sizlere Türk ulusunun göğsünü kabartan bir sportif  etkinlikten bahsetmek istiyorum. TRİATLON.

12-13 Haziran 2021  Tarihinde İcra Edilen Avşa  Triatlon  Müsabakasında M-1,M-2,M3 Yıldız Gençler Kategorisinde 517 Sporcu  Mücadele  etti.. 

Kısaca  Triatlon spor dalından bahsetnek gerekirse, Yüzme , Bisiklet ve Koşudan oluşan   üç branşta  yapılıyor.

 Daha evvel sizlere yeteneği  yurt dışına taşmış, ayrıca ülkemizin de medar-ı iftiharı olmuş  özel bir yetenekten bahsetmiştim. Adı: Tarık Kaan Alkan  Umarım hatırlamışsınızdır. Yeğenim olurlar.  Ancak  genç yaşına rağmen tüm müzikseverlerin de evladı olmayı hak etmiş  dünya çapında klasik müzik piyano virtüözü olmaya adım adım yaklaşıyor.   

 Bu gün de  Türk ulusunun yetiştirdiği başka  bir gençten bahsetmek istiyorum sizlere. Eren Moray..  Soyadından da anlaşılacağı gibi  O’da yeğenim olur. Gayem akrabalarımı lanse etmek değildir bilirsiniz!. Başarıları yurt dışına da  taşmış her Türk genci  bizim evladımızdır. Onları sahiplenmek, başarılarıyla övünmek  her Türk insanının  asli görevi olmalıdır diye düşünürüm. Biliyorum ki başarılı olmak hiçte kolay elde edilen bir olgu  değildir. Zira yeteneğini disiplinli  ve çok çalışarak  geliştirmesi başarının temel esasıdır.

Eren Moray M-3B kategorisinde 13 yaşla sınırlı  64 yarışmacı  arasında  önce 400 metre yüzmüş,  müteakiben 8 km bisiklet sürmüş ve son olarak   2400 metre koşarak  Türkiye ikincisi olmuştur.  

Tebrikler  ona  inananlara. Tebrikler doğru yolu gösterenlere. Tebrikler ufak  yaşta  onun  elinden tutup  emek verenlere..