WASHINGTON

Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı Washington Ofisi (SETA DC) tarafından düzenlenen ve yeni ABD yönetiminde Türk-Amerikan ilişkilerinin geleceğinin ele alındığı panelde, Washington için "PYD/YPG'nin Suriye'deki tek seçenek olmadığı" görüşü ağırlık kazandı.

Moderatörlüğünü SETA DC araştırmacısı Ahmet Selim Tekelioğlu'nun yaptığı "Trump Yönetimi Altında Türkiye ve Ortadoğu" başlıklı panelde, Heritage Vakfı Dış Politika Direktörü Luke Coffey, "People Demand Change" Organizasyonu Başkanı Sasha Gosh-Siminoff ve SETA Strateji Programı Direktörü Hasan Basri Yalçın görüşlerini paylaştı.

Türk-Amerikan ilişkilerinin bugünkünden daha kötü olamayacağını belirten Coffey, ikili ilişkilerin dipte olduğunu vurguladı.

Barack Obama yönetiminin bugüne kadar "kırmızı çizgi" uyarılarının hiçbir somut anlam taşımadığını ifade eden Coffey, kimyasal silah kullanımı ve "Esed gitmeli" söyleminin ardından hiçbir şey yapılmadığını dile getirdi.

"Obama yönetimi Suriye'yle ilgili hemen her konuda çok şey söyledi ancak uygulamada hiçbir şey görmedik. Bu tam bir fiyaskodur." diyen Coffey, Obama yönetiminin terör örgütü PYD/YPG'yi başka bir terör örgütü olan DEAŞ'a karşı tek ve en iyi seçenekmiş gibi sunmasını anlamadığını söyledi.

Amerikalıların vergileri ve ülkenin askeri desteğinin Marksist ve aşırılıkçı bir örgüte gittiğine değinen Coffey, bu örgütü PKK'nın kardeşi olarak nitelendirdi.

Washington'da PYD/YPG ile Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) arasındaki farkı bilmeyen çok sayıda karar verici olduğunu anlatan Coffey, "PYD sadece NATO müttefiki Türkiye'ye değil, Suriye'de ABD'nin desteklediği başka gruplara da saldırıyor. Trump'ın bunu değiştireceğini umuyorum." diye konuştu.

Sahada DEAŞ'a karşı etkinler diye PYD'yi desteklemek ile Afganistan'da DEAŞ'a karşı savaşıyorlar diye Taliban'ı desteklemenin pek bir farkının olmadığını savunan Coffey, bunun ateşle oynamak anlamına geldiğini sözlerine ekledi.

"Türkiye-Rusya yakınlaşması pragmatik"

Siminoff ise Türkiye ile Rusya arasında "pragmatik" bir anlaşma olduğunu kaydederek, söz konusu anlaşmanın tüm Suriye'yi kapsamadığını belirtti.

Ortadoğu'daki güvenlik sorunlarının Irak ile Suriye'nin birbirine bağlı hale gelmesiyle daha da kötüleştiğini bildiren Siminoff, Irak'sız tek başına Suriye'de, Suriye'siz tek başına Irak'ta terörle mücadele etmenin çok anlamlı olmadığına dikkati çekti.

PYD'nin kontrol ettiği bölgelerde sadece Kürtlerin olmadığını, birçok Arap unsurun da yer aldığını hatırlatan Siminoff, buna uygun siyasi zemin oluşturulmazsa Sünni Araplar ile Kürtler arasında çatışma çıkmasının kaçınılmaz olduğuna işaret etti.

"Obama yarı yolda bıraktı"

Obama yönetiminin Ortadoğu'daki geleneksel müttefiklerini "yarı yolda bıraktığını" örnekleriyle aktaran Yalçın da Trump dönemiyle ilgili üç farklı senaryodan bahsetti.

İlk senaryoda ABD'nin "müdahaleci" bir tercihle Ortadoğu'da daha görünür ve etkin olabileceğini söyleyen Yalçın, özellikle Birleşmiş Milletler (BM) kararı altında gerçekleşecek bir müdahalede Türkiye'nin de yer alabileceğine değindi.

Trump'ın ikinci seçenek olarak "pasif" bir yolu seçebileceğini ifade eden Yalçın, bu senaryonun gerçekleşmesi durumunda Ankara'nın Washington ile Moskova arasında denge kurmaya çalışacağını kaydetti.

Yalçın, son seçenekte ise Trump'ın Obama gibi bir Ortadoğu politikası izleyebileceğini anlatarak, "En kötü seçenek bu olur ve o zaman Türkiye, Rusya ile mevcut yakınlığını sürdürmek zorunda kalır." ifadesini kullandı.

Trump'ın görevi devralmasının ardından bölgede çok hızlı bir değişim olmasını beklememek gerektiğini belirten Yalçın, sonraki aylarda Trump yönetiminin Ortadoğu ve Suriye ile ilgili yeni açılımlar yapacağını düşündüğünü dile getirdi.

"Son dönemde Washington'ın anlamak istemediği Ankara'nın güvenlik öncelikleri, Türkiye'yi Moskova'ya götürdü." yorumunu aktaran Yalçın, Türkiye ile Rusya arasındaki uzlaşmanın yapısal olmadığını vurguladı.

Rakka'yı PYD'nin tek başına temizlemesinin hiçbir şekilde mümkün olmadığını anlatan Yalçın, Obama'nın tüm güçlerini bu örgüte yatırmasının yanlış bir tercih olduğu görüşünü savundu.

Yalçın, ABD'nin PYD/YPG ile ilgili garanti vermesi halinde Türkiye'nin de Rakka operasyonuna katılabileceğine değinerek, yeni yönetimin tercihlerinin hayati derecede önemli olduğu değerlendirmesinde bulundu.

(AA)
Editör: TE Bilisim