Merhaba Tülin Hanım, tüm hayatını tiyatro sahnelerine vermiş bir oyuncusunuz. Tiyatroya olan aşkınız ne zaman başladı?

Merhabalar, teşekkür ediyorum. Aslına bakarsanız gerçekten klişe bir cevap olarak gelebilir size, ama gerçekten çocukken başladı. Benim abim de çok meraklıydı sanata. Daha sonra kendisi de hem yönetmen hem de tiyatro sanatçısı oldu. Onun hazırlamış olduğu çeşitli oyunlarda küçükken bizleri de roller verirdi. Kendisi benden 3 yaş büyüktü.12-13 yaşlarındaydı biz de 9-10 yaşlarındaydık. Bize oyunlar verirdi, biz de oynardık. Daha sonra bunu komşularımıza, eşe dosta oynardık. Hacivat-karagöz oynatıldı. Ben de yanında oradaki bayan karakterleri canlandırdım ve oyunculuk böyle başladı. Tabii ki ilkokulda piyeslerde, oyunlarda da oynadım. Yani benim oyunculuk hayatım gerçekten çok Küçük yaşlarda başladı.

Küçük bir çocukken oyuncu olup, yüzlerce karakteri yaşamak aklınızdan geçiyor muydu?

Şimdi o yaşlarda oyunculuğu meslek edinebileceğinizi asla düşünmüyorsunuz. Kalmış ki yüzlerce karaktere hayat vereceğiniz hiç aklınızdan geçmiyor. Benim de geçmedi.

En son Altın Kalite ödül gecesinde en iyi tiyatro sanatçısı ödülünü aldınız. Masanızın üstüne yeni bir ödül koyma size neler hissettirdi?

Severek yapmış olduğunuz herhangi bir işten dolayı ödüle layık görülmek gerçekten insanı onurlandırıyor. Ben de çok gurur duyuyorum ve daha da teşvik edici oluyor benim adıma… Diyorum ki “daha iyisini yapmalısın, işte şimdi şunu belki daha da iyi başarabilirsin. Evet böyle devam et” Kendimi yüreklendiriyorum. Ödül bir oyuncuyu gerçekten yüreklendirici ve teşvik edici bir şey. Beni bu ödüle layık gören tüm sevenlerime Gerçekten çok teşekkür ediyorum.

Bir yılı aşkın süredir tiyatro sahneleri kapalı, tüm tiyatro oyuncuları çok zor durumda. Siz de bir tiyatro oyuncususunuz. Sahnelerin “perde” diyememesi ülkedeki tiyatronun yükselişini nasıl etkileyecek?

Tiyatronun yükselişine nasıl etkileyecek derken, eğer pandemi böyle giderse tiyatro diye bir şey kalmayacak. Sizin de bildiğiniz gibi tiyatro ilk çağlarda ilk sanat dalıdır. Yani elektriğinin, teknolojinin - bildiğimiz kadarıyla- olmadığı o dönemlerde insanlar eğlenmek için orta oyunları, tiyatrolar, gösteriler hazırlıyorlarmış. Günümüzde inşallah pandemi böyle devam etmez, inşallah perdemiz daha fazla kapalı kalmaz. Ayrıca sadece tiyatro oyuncuları değil tüm tiyatro emekçileri zor durumda. Yani gişe de bilet keseninden ışıkçısına kadar, salon sahiplerine kadar, elbette ki içinde biz oyuncular da çok zor günler geçiriyoruz. Artık pandeminin bitip seyircimizle kavuşacağımız günleri dört gözle bekliyoruz. İnşallah her şey çok güzel olacak

Pandemi de en çok etkilenen meslek tiyatro oldu. Sizce pandemi bitene kadar tiyatrolar için nasıl alternatifler bulunabilir?

Evet çok etkilendik. Tiyatronun alternatifi zor, çünkü biz seyircimizle sıcak temas sağlayarak, göz göze gelerek oyunumuzu oynuyoruz. Yani bir enerji alışverişi yapıyoruz. Sizin de bildiğiniz gibi tiyatronun temel şeyidir bu; insanı insana insanla insanca anlatma sanatıdır. O yüzden biz o insan topluluğunu karşımızda görmeliyiz ve birbirimize yakın temasla iletişim kurmalıyız. O zaman tiyatro oluyor, o zaman daha keyifli ve daha güzel oluyor, çünkü biz o alkışları duymalıyız anlatmak istediğimizin seyirciye geçtiğini anlamalıyız. O zaman daha keyifli oluyor. Bu arada şöyle ki bazı tiyatrocu arkadaşlarımız online tiyatro denediler, ama tabii ki maddi boyutu biliyorsunuz. Tahmin ettiğiniz gibi ben pek bir şey sağladığını düşünmüyorum, nefes bile aldırdığını düşünmüyorum Sadece deneme aşaması, özlem giderme yaptılar, ama onun dışında tiyatronun bence alternatifi olamaz.

Son yıllarda tiyatrodaki bütün koltuklar doluyor, hem özel hem de devlet tiyatroları büyük yükseliş içindeydi. Pandemi bittikten sonra da aynı ivmeyi yakalayabilecek mi?

Ben pandemi bittikten sonra tiyatromuzun kesinlikle eski ivmeyi yakalaması değil, eski ivmeyi böyle kat kat aşacağını düşünüyorum. Neden diyecek olursanız seyirciler sıkıldı. Onlar bizi özledi biz onları özledik. Sinema seyircisi, tiyatro seyircisi veya birçok eğlence merkezleri de buna dahil olmak üzere insanlar o kadar bunaldılar ki inşallah pandemi bitecek ve onlar da bizleri yalnız bırakmayacaklar. Ben buna inanıyorum çok iyi olacak. Yeter ki şu başımızdaki beladan kurtulalım.

Şuan Türkan Hanım’ın Konağı’nda oynuyorsunuz. Pandemi koşulları altında günlük dizi çekimi yapmak sizi tedirgin etmiyor mu?

Elbette tedirgin olmaz mıyız? Fakat yoğun tedbirler içinde çalışıyoruz, dikkat ediyoruz. 100 kat daha fazla dikkat etmeye çalışıyoruz ama yine de buna rağmen içimizden bazı arkadaşlarımız, bunlardan biri aynı zamanda ben de olmam kaydıyla maalesef covid-19 a yakalandık. Çok şükür hafif atlattık ve setlere geri döndük Yapacak bir şey yok. Hepimiz ekmek parası kazanmak durumundayız. Bugünleri bir şekilde atlatmak için dört elle çalışıyoruz.

Sette nasıl önlemler alınıyor?

Sette çok büyük önlemler alınıyor. Kesinlikle maske, mesafe -oyuncular dışında- en azından temizlik hijyen son derece sağlanıyor. Her hafta testlerimiz düzenli olarak yapılıyor. Bazen haftada iki kez test olduğumuz oluyor, ama tabii gelgelelim ki kamera önünde biz oyuncular maskemizi çıkarmak durumunda olduğumuz için virüse yakalanabiliyoruz. Yine de nereden geldiğini anlamadığımız aslına bakarsanız setten eve, evden sete özel araçlarla gidip gelmemize rağmen hasta oluyoruz.

​​​​​​​

Bugüne kadar haftalık dizilerin çekimi daha zor olduğu söyleniyor. Günlük dizi çekimleri ile haftalık dizi çekimleri arasında nasıl bir fark var?

Ben bu teoriye katılmıyorum. Ben ilk kez bir günlük dizi de çalışıyorum. Daha önce haftalık dizilerde yıllarca çalıştım. Çok uzun bölümler çektim, ama günlük dizinin şöyle bir zorluğu var; şimdi haftalık çekiyorsunuz 5 bölümü iç içe, hatta bazen yedeklerle beraber 10 bölümü iç içe çekiyorsunuz. Bir günde 10 bölümdeki sizin karakterinizi canlandırdığınız oluyor ve bölümlerin yetişmesi gerekiyor. Gerçekten oyuncuyu ezber anlamında çok zorlayıcı bir şey ekibi de bir o kadar zorluyor. Daha fazla çalışmak zorunda kalıyorlar. Yani ben günlük dizilerin oyuncu için daha zor olduğunu düşünüyorum ​​​​​​​

Atiye karakteri dizinin içerisinde nasıl role sahip?

15 yaşındayken Bosna Savaşı'nı görmüş, hala kayıp, ölmüş babasının mezarını arayan bir karakter. Savaş bittikten sonra annesiyle birlikte İstanbul'a geliyor ve o günden itibaren Türkan Hanımlarla yolun kesişiyor. Ömer Bey'in yanında çalışmaya başlıyor. 25 yıldır onların hem kızı hem çalışanı olmuş. Çok anaç, sevecen, draması olan, acısı olan, ama asla bunu dışarıya yansıtmayan, sürekli neşeli, bir o kadar meraklı hatta çok meraklı, bilgili, kendini geliştirmeyi seven güçlü bir kadın karakter.

Zor zamanlar içerisinden geçiyoruz. Özellikle ölümün bu kadar yakın olduğu zamanlarda hayatınızın öncelik sıralamasında bir değişiklik oldu mu?

Ben çok yakın sevdiklerini kaybetmiş biri olarak ölümün zaten çok yakın olduğunu biliyordum. Bu pandemiden önce de böyleydi, ama elbette bu pandemi ile birlikte daha da yakın hissettik.

Genelde geçmişe yolculuk yapanlardan mısınız yoksa anı yaşayanlardan mı?

Bu soruyu daha önce sormuş olsaydınız %50, % 50 diyebilirdim ama şu anda, özellikle 6 yıldır anı yaşayanlardanım.

Bu keyifli sohbet için teşekkür ederim. Son olarak benim sormayı unuttuğum sizin eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Öncelikle bu güzel röportaj için ben sizlere çok teşekkür ediyorum. Tiyatroya, tiyatrocuya göstermiş olduğunuz ilgiden dolayı bir kez daha teşekkürlerimi sunmak istiyorum. İyi ki varsınız çok güzel bir sohbetti, sorularınız çok güzeldi sevgiyle kalın.