Türkiye Diyanet Vakfı Konferans Salonu'nda, "Türkiye Diyanet Vakfı 40. Yıl Programı İyilik Ödülleri" törenine katılan Başbakan Ahmet Davutoğlu, dilden çok gönül, yürek, gözlerin konuştuğu anlar olduğunu, törende böyle anlardan birini yaşadıklarını dile getirdi.

Başbakan Davutoğlu, kendileri için ümitsiz vaka olmadığını, her bir insanın yaradılışı gereği iyi, kötünün istisnai olduğunu, kötünün istisna olmasının, tövbe telakkisiyle düzeltilebilir bir istisna olduğunu, bunun da umutsuz ve ümitsiz bir durum olmadığını vurguladı.

Yapılan iyiliklerle o imtihan dünyasının başkaları için cennet kılınabileceğini vurgulayan Davutoğlu, törende ödül verilen görme özürlü üç çocuğu olan aileyi buna örnek gösterdi.

"Güç sahibi olmadan da yapılabilecek iyilik vardır"

"İyilik güç ile olur" inancıyla bir çok kişinin iyilik yapmayı ertelediğini, "Bir gün güç sahibi olayım zekat vereyim, iyilik yaparım" diye düşündüğünü anlatan Davutoğlu, şunları dile getirdi:

"Bu haşa Allah'ı imtihan etmek gibi bir şey. İyilik sizin içinizdeyse o an güç sahibi olmadan da yapılabilecek her türlü iyilik vardır. Selam vermek sadece 'esselamü aleyküm' dediğinizde karşınızdaki kişiye yaptığınız bir iyilik. Tebessüm sadaka. Tebessüm için güç sahibi olmaya gerek yok. Sadece size öfkeyle gelene dahi güzel bir tebessümle mukavele ettiğinizde işte orada gerçek iyiliği icra etmiş olursunuz. Sünnet gereği, resulullah sünneti gereği yoldaki taşı kenara çekmek için çok kudretli bir devlet adamı ya da çok zengin birisi olmaya gerek yok. Kenara koyduğunuzda iyiliğin en güzelini yapmış olursunuz. Bu anlamıyla hiç bir zaman iyiliği güç ile tanımlamamak lazım."

Güçlünün iyiliği yaparken gücünü göstermesinin iyiliği yok ettiğine dikkati çeken Davutoğlu, iyilik yapanın gücünü göstermemesi, bunu karşı tarafa hissettirmemesi gerektiğini vurguladı.

Başbakan Davutoğlu, böyle bir medeniyetin takipçileri olduklarını ifade ederek, iyiliği güçle değil içindeki merhamet duygusuyla ifade eden, muhatabını gerçek özne, kendisini o özneye hitap etme durumundaki nesne gibi görerek iyilik yapan merhamet sahiplerine bugün her zamankinden daha çok ihtiyaç olduğunu belirtti.

"Bu seslenişe kulak verilsin"

Bugün ödül alanların kendilerine birer mesaj verdiğini ifade eden Davutoğlu, ödül verilenlerden biri olan, Mersin'de öldürülen Özgecan Aslan'ın babası Mehmet Aslan'ı bu topraklara sinmiş hikmet ve irfanın yürüyen temsilcisi olarak gördüğünü söyledi.

Eşi Sare Davutoğlu'nun aileyi ziyaret ettiğini, anımsatan Davutoğlu, "Gönlümün gönlüne değdiğini, onun sözlerinin benim gönlüme değdiğini ilk ifadesinden itibaren hissetmiştim" dedi.

Özgecan'ın bütün ülkeye şiddete karşı bir bilinç, şuur imkanı verdiğini, kendilerine aynı zamanda Mehmet Arslan'ı da kazandırdığını ifade eden Davutoğlu, "Eğer Özgecan'ın o şehadeti diyeyim, masum bir kızın öldürülmesi üzerinden olmasaydı belki de Mehmet Arslan'ı bu iyilik timsalini tanıyamayacaktı" dedi.

Davutoğlu, Mehmet Arslan'ın bu mesajından bütün millet için ders çıkardığını, bunu sadece kadına yönelik şiddet olarak görmediğini ifade ederek, şunları söyledi:

"Mehmet Arslan'ın orada bütün o ilk tepkisinde güzel bir ifade var. 'Bu memlekette artık ikilik' olmasın. Şimdi buradan yıllardır çözümü için uğraştığımız, kardeş kavgasına son verelim diye gayret sarf ettiğimiz çözüm süreciyle ilgili bir mesaj hissediyorum. Sadece bu ülkenin Başbakanı olarak, bu ağır sorumluluğu taşıyan, onun tabiriyle diyeyim, 'fakir' olarak değil ama, bu memlekette şu veya bu bölgeden olmak, şu veya bu etnik veya mezhebi kökenden olmak sebebiyle karşı karşıya getirilen gençlerin her birisine Mehmet Arslan'ın bu sözünü hatırlatmak gerekir. Biz işte bu günlerde silahlar sussun, bir daha kimse evini, köyünü, barkını terk etmek zorunda kalmasın, gencecik çocuklar apartman katlarından atılmasın, dağlarımız çatışma diyarı değil de kardeşlik diyarı olsun derken aslında Mehmet Arslan iyiliğiyle bunu bize hatırlatıyor. 30 yıl yaşanan acılar üzerinde hala şu veya bu tarafta bir şekilde bunu bir siyasi istismar aracı yaparak da bir karşıtlık oluşturmak yerine diyor ki 'nasıl ben Özgacanımı, yüreğimi, ciğerimi kaybettiğim gün hikmetle davranmışsam, bu 30 yıl içinde acı yaşamış olan bütün anneler, bütün babalar şehit anneleri, şehit babaları, gençlerin anneleri ve babaları birbirlerine sarılsınlar' diyor aslında Mehmet Arslan. Sarılsınlar ve bu 30 yıllık acı dönemi önce anneler ve babalar kapatsın."

Özgecan'ın Arslan'ın babasının sözlerinin dikkate alınmasını isteyen Davutoğlu, "Böyle hunharca bir cinayetten sonra Mehmet Arslan bu iyiliği yapıyorsa şimdi biz çözüm süreci diye adını koyduğumuz, ama ezeli ve ebedi kardeşlik sürecinde, işte bu günlerde işte tam da silahlar sussun dediğimiz günlerde bütün toplumun ayağa kalkıp bu memlekette artık ikilik olmasın seslenişine kulak vermesini rica ederim" diye konuştu.

"İyilik tohumlarıyla cevap vereceğiz"

Başbakan Davutoğlu, çözüm sürecinin başarıya ulaşmasına ilişkin temennisini dile getirerek, "bunun, inşallah başarılacağını, düşmanlık tohumu ekenlere, iyilik tohumlarıyla cevap verileceğini" söyledi.

Davutoğlu, bunun benimsenmesi halinde, burada konuşurken ülkenin doğusunda ve batısında, kuzeyinde ve güneyinde doğan bebeklerin, 20-30 yıl sonra karşı karşıya gelmeyip, el ele yürüyeceklerini kaydetti.

Türkiye'nin 4 yıldır, mültecilere kapısını, gönlünü açarak, bir iyilik destanı yazdığını ifade eden Davutoğlu, "Ben bir iyilik ödülünü de, eğer Diyanet İşleri Başkanımız ve Türkiye Diyanet Vakfı kabul buyururlarsa, mültecilere kapısını açan, onunla ekmeğini paylaşan bütün meçhul kahramanlara veriyorum" ifadesini kullandı.

Yusuf Dede Camii İmamı Naci Şengün'ün, örnek bir davranışla camisine akvaryum koyduğunu hatırlatan Davutoğlu, "Camide akvaryumun ne işi var" diye düşünenler olabileceğini söyledi. Bunun, camiyi sadece dört duvar gibi görenler için doğru olabileceğini kaydeden Davutoğlu, "Eğer cami, merhametin tecelli ettiği bir uhrevi mekansa tam da işte orada, o akvaryum, caminin içine mihrap gibi doğruca oturmuştur, yerini almıştır. Neden? Çünkü çocukları oraya çekiyor. Urfa'da o Balıklı Göl'ün uhrevi havasını caminin içine taşıyor. Balıkla, Hz. Yunus'u anlatıyor. Ama en güzeli de çocuklara merhameti öğretiyor" diye konuştu.

Kadına şiddet uygulayanlar

Kadına şiddet uygulayanların büyük çoğunluğunun ya alkol ya uyuşturucu bağımlısı olduklarına ya da ailelerinden şiddet gördüklerine işaret eden Davutoğlu, çocukken şiddet görenlerin, büyüyünce şiddet; çocukken merhamet görenlerin de merhamet uygulayacağını söyledi.

Naci Şengün'ün çocuklara merhameti balıkları besleyerek verirken, bütün topluma ders verdiğini kaydeden Davutoğlu, "Bizim merhametimiz sadece insanlara değildir, bu öyle bir merhamet medeniyetidir ki hayvanata da, nebatata da merhamet eder, 'Sordum sarı çiçeğe' diyerek, çiçekle konuşur. Yetimi okşamak gibi. Yetimin başını okşamak için güçlü olmaya gerek yok. Herhangi bir varlığın, bir ağacın yaprağını okşamak, bir kelebeği avucunuzda tutup, uçuşuna şahit olmak... Bütün bunlar hep merhamet yansımasıdır. Hocamıza da çocuklarla ilgili verdiği bu ders dolayısıyla teşekkür ediyoruz" diye konuştu.

"Gençlerimiz, başkalarına iyilikte yarışsınlar"

Davutoğlu, Engelsiz Pedal sivil toplum kuruluşunun kendisini çok etkilediğini dile getirerek, onların kendisine, öldürülen Ege Üniversitesi öğrencisi Fırat Çakıroğlu'nu hatırlattığını aktardı.

Davutoğlu, şöyle devam etti:

"O gençler, eğer üniversitelerde ideolojik farklılaşmalar sebebiyle karşı karşıya geleceklerine, her biri böyle bir grup oluştursa, bisikletlerini alıp, meçhul değil ama malum diyarlarda meçhul bazı ihtiyaç sahiplerinin gönlünü almak üzere, çocukları o bisikletlerine alsalar, hiç Fırat'ı kaybetmiş olur muyduk? Kaybetmezdik. Ki biz, bugün bu görevi üstlenen nesil, 70'li yıllarda, sağcı, solcu, şu veya bu ideolojik görüşe sahip diye, en yakın arkadaşlarını kaybetmiş bir nesiliz. Hepsi vatan sevdasıyla yapmışlardı. Ortaokula girdiğimiz dönemde çok yakın arkadaş olduklarımız, karşı kutuplar haline geldiler ve hepsi de yine vatana hizmet için kendince, şu veya bu ideolojik görüş içinde karşılıklı saflaşmalarla maalesef bir nesli neredeyse kaybettik.

İşte şimdi yeni bir neslin kaybolmaması için, hangi etnik ve mezhebi arka plana sahip olursa olsun, hangi ideolojiyi benimsiyor olursa olsun, Engelsiz Pedal örneğini yaygınlaştıralım. Gençlerimiz omuz omuza başkalarına iyilikte yarışsınlar, birbirlerine şiddet uygulamada yarışmasınlar. Bu güzel örnek de bize bu çarpıcı dersi verdi."

"Toplumsal bilinçlenmeye katkı oldu"

Davutoğlu, TRT'deki "Sen Olsan Ne Yapardın" programının yapımcılarının topluma ve medya mensuplarına güzel bir ders verdiğini söyledi.

Medyanın büyük bir imkan olduğunu vurgulayan Davutoğlu, "Bir güzel olay üzerinden merhametin, şefkatin, iyiliğin sözcüsü de olabilir, bir olumsuz olay üzerinden nefreti de körükleyebilir, düşmanlığa da zemin hazırlayabilir. Onun için medya mensuplarımıza bir kez daha sesleniyorum, güzelliği yaygınlaştıralım, güzelliklerin bilinmesine, iyiliklerin bilinmesine öncülük edelim. O zaman göreceğiz ki, bunun üzerinden aslında yeni bir toplumun inşa edilmesi imkanı da var" dedi.

Haberlerde iyilik kahramanlarının değil, katiller, soyguncular, "trafik canavarı" denilen sorumsuzca araba kullananlar gibi hep olumsuz imaj ve imgelerin bulunduğuna işaret eden Davutoğlu, normal akan hayatta kötülük arIzi görüldüğü için bunlara dikkat çekildiğini belirtti.

Halbuki kötülükler sırasında nice kahramanların da iyilik işlediklerini söyleyen Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Biri Bizi Gözetliyor diye veya o isimde bir program vardı. Bir o programın muhtevasına bakın. İnsanın mahremiyetini dışarı açan, onu mahcup eden, oradaki nefsani çekişmeleri, sanki doğallık içinde onu izleyenlerde gıybet ve teşhir duygusuyla takip eden programlara bakınız, bir de gerçek bir güzel örnek teşkil eden 'Sen Olsan Ne Yapardın' başlığıyla iyilik örneklerini, güzelliğe teşvik eden programlara bakın. Ben tekrar teşekkür ediyorum, bu programın yapımcılarına ve bu programı düşünüp, tahayyül dünyasından gerçek bir yayına dönüştürenlere. Onlar, sorumlu medyacılığın da öncüsü olacaktır.

Özgecan kızımızın olayı üzerinden medyaya birçok kere teşekkür ettim. Toplumsal bilinçlenmeye büyük katkı oldu. Bu olay etrafında yapılan tartışmalar, konuşmalar bunu aydınlattı. Ama aynı şekilde, bu olayın sürekli görsel anlamda işlenmesiyle önce muhterem ailesine, sonra da bazı istisnai durumlarda, suç işlemeye mütemayil kişilere neredeyse örnek teşkil edecek şekilde sürekli verilmesi ise tam tersine olumsuz bir etki yaptı. Araştırmalar bize gösteriyor ki bu şiddet uygulaması psikolojik bir hastalık. Sürekli bunu televizyonda gördüğü zaman belli bir dürtüyle oraya insanlar teşvik olunuyorlar. Halbuki Mehmet Arslan'ın o güzel mesajını sürekli vermek, insanları hiç bıktırmayacaktır, dostluğa, kardeşliğe teşvik edecektir. Gördüğünüz gibi bütün bu iyilik örneklerinden bize verilecek çok dersler var. Bu dersleri bize veren bu iyilik kahramanlarına ben, sizler adına, milletimiz adına, insanlık adına teşekkür ediyorum."

Türkiye Diyanet Vakfına teşekkür

Türkiye Diyanet Vakfına, ödül vermeyi başlattıkları için teşekkür eden Davutoğlu, ancak iyilik ödüllerinin kategorilerinin artırılabileceğini ve sadece Türkiye'den değil, yurt dışından iyilik örneklerinin de ödüllendirilebileceğini ifade etti.

Diyanet İşleri Başkanlığı ve Türkiye Diyanet Vakfının yurt dışındaki hizmetlerine doğrudan şahit olduğunu belirten Davutoğlu, bunların muazzam hizmetler olduğunu vurguladı.

Törende dinlenen korodaki gençlerin, 15'e yakın ülkeden geldiğine dikkati çeken Davutoğlu, bu gençlerin burada toplanmasının bile iyilik olduğunu söyledi.

Davutoğlu, "Eğer o gençler burada olmasalardı, Orta Afrika Cumhuriyetinde bir çatışmada ölmüş olabilirlerdi. Somali'de bir terör örgütünün eline düşmüş olabilirlerdi. Ama buradalar ve ana kucağındalar. Ana kucağını bize emanet eden ecdadı da rahmetle anıyorum. Bu ana kucağı, bundan sonra da ana kucağı olmaya devam edecek" diye konuştu.

Türkiye'nin iyilik timsali olan birçok sivil toplum kuruluşu bulunduğuna işaret eden Davutoğlu, onlara da teşekkür etti.

Davutoğlu, "Bu ana kucağı, dünyanın bütün mazlumlarına, yetimlerine sahip çıkacak köklü bir tarihi gelenekten geliyor. Allah bize bu geleneği sürdürmeyi nasip etsin ve bu geleneği sürdürerek, kapımıza gelenleri ağırlamak, kapımıza gelemeyen mazlumlara ulaşabilmek, yetimlerin başlarını okşayabilmek, zulüm gören kim olursa olsun, onun karşısında hakkı söyleyecek kadar onurlu ve vakur bir iyilik timsali olmak konusunda bize yardım etsin. Bu gücümüzü daim, iyiliklerimizi kaim eylesin" dedi.

Görmez: Kötülüğün önüne geçmeliyiz

Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez de törende yaptığı konuşmada, vakfın bir çok ülkedeki hizmetiyle evrensel iyilik hareketine dönüştüğünü, 7 iklimde milletin merhamet eli olmaya devam ettiğini söyledi.

"Üzülerek belirteyim kötülük önde görünüyor dünyada" ifadesini kullanan Görmez, "Hep birlikte iyiliği öne geçirmek, marufu egemen kılmak, hayrı ve ihsanı her türlü kötülüğün önüne geçirmek durumundayız" dedi.

İyiliğin de haber değerinin olduğunu göstermek istediklerini ifade eden Görmez, "Allah'ın rızasını hedef olmaktan çıkarır iyiliklerde riyayı, gösterişi öne çıkarırsak bizi de tehlike bekliyor demektir. Hayırseverlikle sponsorluk aynı şey değildir" şeklinde konuştu.

Özgecan Aslan’ın babasına ödül

Toplantıda konuşmalardan önce Kuranı Kerim okundu, sinevizyon gösterisi sunuldu. Daha sonra Uluslararası Fatih Sultan İmam Hatip Lisesi öğrencilerinden oluşan koro, ilahi dinletisi sundu. Başbakan Davutoğlu ve Görmez, korodaki öğrencileri tebrik etti ve hatıra fotoğrafı çektirdi.

Toplantıda daha sonra Uluslararası İyilik Ödülleri, Başbakan Ahmet Davutoğlu, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam ve Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez tarafından sahiplerine verildi.

Ödüllerden birine Mersin’de katledilen Özgecan Aslan’ın babası Mehmet Aslan layık görüldü.

Mehmet Aslan törene katılamadığı için ödülünün Görmez tarafından kendisine evinde verileceği bildirildi.

Mehmet Aslan'ın törende daha önce kaydedilen görüntülü mesajı yayınlandı.

Aslan mesajında şunları kaydetti:

"Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla. Şükür, lütuf, ihsan ve hamd, O tebareke teala hazretlerine olsun. Salavat, O peygamberler serveri, iki cihan güneşi, fahri kainat efendimize, Selam onun ashabına, ehli beytine ve onun yolundan gidenlere olsun. Sayın Cumhurbaşkanım, zatı şahaneleri ali ala hazretleri ve hanımefendilerini, Sayın Başbakanım ali cenapları ve hanımefendilerini, Sayın Diyanet İşleri Başkanımız ve hanımefendilerini, saygıdeğer protokol üyelerini, değerli misafirleri gönülden selamlıyorum. Şükrünü eda etmekten aciz olan biz fakire, layık görülmüş olan bu iyilik ödülü için sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Her ne kadar 100 yılın iyilik ödülü fakire layık görülse de inanıyorum ki, bin yılın iyilik ödülünü Allah’ın lütfu ihsanıyla tüm insanlığı cennetlere ulaştırmakla görevlendirilmiş olan Nuh'un Gemisi konumundaki Anadolu'nun üstün vasıflara haiz olan kaptanlarına Rabbimin vereceğinden hiç şüphem yoktur. Bilginin iletişiminde büyük bir aşama kaydeden insanlık, daha başlangıç noktasında iken manevi değerlerini kaybetmek üzeredir. Dünyayı savaş alanına çevirmek isteyenlere insanlık adına barış çağrısında bulunmayı bir borç bilirim. Mor bir kuşağın şafağında olan insanlık, aydınlık yarınlar için birlik ve beraberlik bilincine ulaşabilecek güçtedir. Bir su damlası gibi olan güzel meleğimin, menfur bir şekilde başına gelmiş olan bu tecelligahın elbette ki hikmetini Rabbim bizlere öğretecektir. Allah'ın yar ve yardımcımız olmasını niyaz eder, en derin saygı ve muhabbetlerimi arz ederim."

Bir diğer ödül, kendilerini görme engelli üç çocuğuna adayan Başyiğit ailesinin oldu. Anne-babanın ses kaydı alarak çalıştırdığı çocukların, üniversite sınavlarını kazanmaları ve öğrenimlerinden sonra çalışmaya başlamaları nedeniyle Başyiğit çifti ödüle layık görüldü.

Toplantıda TRT1'de yayınlanan, değerler eğitimiyle ilgili farkındalık uyandıran ve yapımcılığını Mahmut Avcı ile Işıl Baştuğ’un yaptığı “Sen Olsan Ne Yapardın?” programı da ödüllendirildi.

Tek başına hareket edecek durumda olmayan çocukları sepetli bisikletle dışarı çıkaran ve geceleri evsizlere bisikletle sıcak çorba dağıtımı yapan Engelsiz Pedal Derneği adına Samet Aksunoğlu ve camiye akvaryum yaptıran Yusuf Dede Camii İmamı Naci Şengün de gecede ödül aldı.

Ankara'da, yaklaşık 20 yıldır pazartesi ve perşembe günleri 100 kişilik yemek pişirerek yetim, dul, engelli, yaşlı kişilerin evlerine dağıtan Fatma Bilezikçi'ye de ödül verildi.

Toplantıda Türkiye Diyanet Vakfına katkılarından dolayı, aralarında eski diyanet işleri başkanlarının da bulunduğu kişilere vefa ödülleri verildi.

Başbakan Davutoğlu, eski Diyanet İşleri Başkanlarından Lütfi Doğan'a ödülünü, rahatsızlığı nedeniyle oturduğu yerde verdi.

Doğan'ın kısa konuşmasında Pirlerkondu'daki Sultan Suyu'ndan söz etmesi üzerine, Davutoğlu bu suyun kendi köyünde olduğunu söyledi.

Toplantıya Başbakan Davutoğu'nun eşi Sare Davutoğlu, Danıştay Başkanı Zerrin Güngör ve diğer yetkililer katıldı.

Editör: TE Bilisim