Pazar günü gazetelerimizin manşetleri Davutoğlu- Obama görüşmesine odaklanmışlardı. Davutoğlu Cumartesi günü katıldığı G-20 zirvesinin öğle y

Pazar günü gazetelerimizin manşetleri Davutoğlu- Obama görüşmesine odaklanmışlardı. Davutoğlu Cumartesi günü katıldığı G-20 zirvesinin öğle yemeğinde, ABD’nin isteği üzerine Obama ile yanyana oturmuş ve küresel sorunları özellikle de bölgesel sorunları konuşmuşlardı.
Başbakan Davutoğlu, Avustralya’da yapılan zirve sonrasında bir grup gazeteciye yaptığı açıklamada, ABD Başkanı Obama ile yaptığı görüşmenin ana hatlarını anlatmıştı.

Davutoğlu Türkiye ile ABD arasında hem Irak, hem Suriye’yi içine alan entegre bir strateji izlenmesi konusunda bugün ‘daha fazla ortak parametre olduğunu’ söylerken,  “Bizim hep ısrarla söylediğimiz şu: entegre bir strateji lazım. Biz o zaman elimizi taşın altına koyarız” diyordu.

ABD İLE SENKRONİZASYON BOZUKLUĞU

Ortadoğu’da son yıllarda yaşanan gelişmeler konusunda Türkiye ile ABD’nin önceliklerinin çatıştığı, iki müttefik ülke ilişkilerinde bu nedenle buzlanma yaşandığına ilişkin söylentilerin doğruluk derecesi neydi? Özellikle Irak ve Suriye konusunda ABD ile hangi konularda görüş ayrılıkları yaşıyorduk? Davutoğlu’nun bu sorulara yanıtı şöyleydi:

“ABD ile aramızda Suriye ve Irak konusunda her düzeyde çok yoğun bir temas trafiği var. Açıkçası, aramızda bir ortak perspektif var aslında, bugün ortaya çıktı… Esas itibarıyla Amerika ile Suriye’nin geleceği konusunda bir görüş ayrılığımız yok. Onlar da Esad’ın gitmesi gerektiğini eskiden beri söylüyorlar. IŞİD’in gitmesi gerektiğini de söylüyorlar, biz de söylüyoruz. Fakat bazen senkronizasyonda tabiri caizse, zamanlamada birbirine ayarlamalarda farklı şeyler doğabiliyor. Çünkü ülkelerin kaygıları ve karşı karşıya kaldığı riskler farklı.

 Türkiye, olayı en yakından hissettiği için meselenin bir an önce çözülmesini ve  bir an önce sınırlarında istikrar olmasını istiyor. 3 senedir bunu istiyoruz. Telaşla -panik anlamında demiyorum- büyük bir kararlılıkla, birçok risk alarak Esad ile görüşürken yaklaşan fırtınayı hissettiğimiz için, Esad’ı ikna etmeye çalışıyorduk. Esad’dan sonra da dönüşüm bir an önce tamamlansın diye Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) ve ılımlı gruplara destek verdik, daha IŞİD ortada hiç yokken. Görüşlerimizi o zaman Amerikalılara, Avrupalılara hep söyledik. Ben güvenli bölge talebini ilk kez 2011 sonunda ortaya attım.”

ABD’NİN ÖNCELİKLERİ DEĞİŞTİ Mİ? 

Obama Suriye’yi, daha doğrusu Esad’ı vurmakata neden ayak sürümüştü; bugün ne değişmişti? Başbakan Davutoğlu bu durumu şöyle açıklıyordu:

“Biz tehlikeyi yakından hissettiğimiz için bir an önce çözelim bu meseleyi diyoruz. Amerika’da ise açıkça kaygı, Irak’ta bir savaş yaşadıkları için Suriye’de müdahaleye sıcak bakmadılar. Yeni bir müdahaleye sıcak bakmamaları anlaşılabilir bir şey, ama daha başından Esad’ı gayrimeşru ilan ettiler biz görüşürken. Şimdi fark ediyorlar… (Amerikalıların) 4 ay önce dedikleri şuydu: ‘IŞİD yok edilmeli, rejime sonra bakılır…’ Ama şimdi rejimin bu konuyu istismar ettiğini çok iyi görüyorlar.  Rejimin Halep’e dönük son dönemdeki saldırılarını da yakından gördükleri için Obama da bugün  açık bir şekilde ‘Esad da gitmeli...’ Toptan bir dönüşüm olmadan, sadece IŞİD ile (mücadele ederek)  istikrar olmayacağını görüyorlar…”

“OBAMA ‘ESAD GİTMELİ’ DİYOR MU?”

Gazetecilerin asıl merak ettikleri konu, Obama’nın Esad konusundaki görüşleri, yani Obama ‘Esad gitsin’ diyor muydu?

Davutoğlu’nun bu konuda söyledikleri şunlar:

“Esad’ın gitmesi gerektiğini bugün de ifade etti ama sıralama farklıydı. ‘IŞİD’i halledelim, Esad sonra gitsin’ diyorlardı, ama Halep’e yönelik bu saldırılar gösterdi ki, IŞİD gitse bu kez yeni bir mülteci dalgası olacak. Ben de şunu söyledim: ‘Halep düşse ve güvenli bölge olmazsa bize ne kadar yeni mülteci gelecek, tahmin edebiliyor musunuz?’ Bu soruyu soruyoruz hepsine. Kobani’de lokalize edilmesi büyük resmin görülmesini engelledi. Biz 2 aydır bunu anlatmaya çalışıyoruz. Suriye’nin büyük resmi kayboldu, Kobani’ye odaklanıldı.”

“ABD ‘ÖNCE IRAK’ DİYOR”

“Amerika’nın bir başka önemli sequence (sıralama) farkı, ‘Önce Irak’ diyor; ‘Bir ordu var, Peşmerge var, orada toparlayalım durumu’ diyor. Biz ise Irak ve Suriye’de birlikte olmazsa, ortak bir strateji geliştirilmezse,  Irak’tan çekilen IŞİD’in Suriye’de daha büyük bir bela, güç olacağını düşünüyoruz. Madem ki (Irak ile Suriye arasında) sınırlar kalkmış, Irak için de sınırlar kalkmış, o zaman bizim bütün bu hatta ortak bir strateji takip etmemiz lazım. Aradaki önemli nüanslar buralarda… Bugün geldiğimiz noktada bu nüanslar daralıyor, bunu hissediyorsunuz.  Ortada çok açık bir tablo var.  IŞİD öyle kolay tasfiye olmayacak, ama bu arada Esad Halep’i yerle bir ediyor.  Bunun getirdiği tezatı görmemeleri mümkün değil.”

“SURİYE’DE ÜÇÜNCÜ ALTERNATİF ŞART”

“Bunları açık yüreklilikle konuştuk. Zaten aramızda yoğun bir görüşme mekanizması var. Başkan Yardımcısı Joe Biden da gelecek. Ortak mutabık kaldığımız husus, ÖSO ve ılımlı güçleri en kısa sürede daha hızlı bir şekilde desteklemek. Yani  alanda 3’üncü bir alternatif güç olmadan Suriye krizinden çıkmak mümkün değil. Yani, Suriye halkının Esad ile IŞİD arasında kıskaca alınmasına izin vermemek lazım.  Bu konuyu, tabloyu daha kapsamlı gördüklerine dair güçlü işaretler var. Ama bu yarın hemen şu olacak anlamına gelmez.”

Gazetecilerin merak ettiği konulardan biri de ABD’nin tutumunda radikal bir değişikliğin olup olmadığı konusu. Davutoğlu bu konudaki soruları şöyle yanıtlıyor:

“Vallahi daha kuvvetli işaretler var… Amerikan sistemi büyük bir transatlantik gibidir. Yön değiştirmesi biraz vakit alıyor. Amerikan yönetimi içinde değişik departmanların farklı görüşleri olabiliyor. Önemli olan Başkan’ın bütün bu görüşler arasında hangi yöne meylettiğidir. Bugün ABD Başkanı ile yüz yüze görüştüğünüzde, bu transatlantiğin başında bulunan kişinin yönünün döndüğünü… Döndü, evet, onu hissediyorsunuz tabii…”

ABD, “HEM IŞİD HEM DE ESAD GİTMELİ” Mİ DİYOR?

Gazetecilerin merak bir diğer konu da ABD’nin öncelikler sıralaması.. Soruyorlar:

“Sıralamada onlar önce IŞİD diyordu, Beşar Esad’ı ikinci planda tutuyorlardı, bugün aldığınız izlenim, Amerika’nın sıralamayı değiştirdiği,  Hem Esad hem IŞİD pozisyonuna geçtiğini söyleyebilir miyiz?”

Davutoğlu şöyle diyor, bu konuda:

“Evet, oraya doğru geçiyor, bir de şu var… Bizim hep ısrarla söylediğimiz şu: Entegre bir strateji lazım. Biz o zaman elimizi taşın altına koyarız. Entegre bir stratejiyi görmemiz lazım. Noktasal, taktiksel hamleler değil, yani ‘Kobani için Türkiye şu desteği versin’.  Bir dakika, ‘peki Kobani sonrasında ne olacak?’ diye soruyoruz; ‘ondan sonra nereye gidecek bu iş?’ O entegre strateji konusunda daha fazla ortak parametreler  olduğunu söyleyebilirim.”

Gazeteciler soruyor: Bu konuda ABD ile Türkiye bir mutabakat içinde görülüyorlar mı? Bu sahaya ne zaman yansır?

Yanıt: “Tespitte teknik olarak daha çok çalışma yapılması lazım. Tespitlerde bir farklılık yok. Aslında (sahaya) yavaş yavaş yansımaya başladı. Tabii onun detayları var…”

“KOBANİYE GİRMEK DEMEK HALEP’E GİRMEK DEMEKTİR”

Davutoğlu’na, Obama’yla yaptığı görüşmede Kobaniye müdahale konusunun gündeme gelip gelmediği de soruldu. Yanıt:

“Obama değil, bir başka ülkenin lideri bana sordu, ‘Kobani’ye müdahale edebilir miydiniz?’ Dedim ki, Kobani’ye Kürtleri korumak için girmiş olsak, Bayırbucak’a da Türkmenleri korumak için girmemiz gerekir. İdlip’e, Halep’e de Arapları korumak için girmemiz gerekir. Çünkü bizde hepsinden, Arap, Kürt ve Türkmen kökenli  vatandaşımız var.”

SORULAR, SORULAR...

Başbakan Davutoğlu’nun açıklamalarını ABD siyasetinde önemli roller üstlenmiş kişilerin açıklamaları paraleleinde dinlerken, ister istemez aklımızda bazı sorular şekilleniyor.  Başbakan Davutoğlu Obama’yla görüşmelerinden çıkardığı sonuçları anlatırken gelişmelere iyimser gözlükle bakmayı tercih ediyor.  Davutoğlu, Dışişleri Bakanı olduğu dönemde yön verdiği dış politikanın arzuladığı sonuçları vermemesinden doğan olumsuz sonuçları biran önce ortadan kaldırma çabasıyla, Obama’nın sözlerini olumlu yanından bakarak değerlendirmek istiyor olabilir.

Başbakan Davutoğlu Ortadoğu’daki, özellikle de Suriye ve Irak’la ilgili gelişmeler konusundaki öncelik farklılıklarının daralmakta olduğunu söylüyor, ama bu bir durum saptaması mıdır, yoksa bir temenni midir? Çünkü, kendisinin de ifade ettiği gibi ABD dış politikası bir transatlantik gibidir ve akşamdan sabaha rota değiştirmesi mümkün değildir.

“MÜTTEFİKİZ, ANCAK STRATEJİK OLARAK FARKLI NOKTALARDAYIZ”

 Bu açıdan bakıldığında, Başbakan Davutoğlu’nun, “Esas itibarıyla Amerika ile Suriye’nin geleceği konusunda bir görüş ayrılığımız yok. (...) Fakat bazen senkronizasyonda tabiri caizse, zamanlamada birbirine ayarlamalarda farklı şeyler doğabiliyor. Çünkü ülkelerin kaygıları ve karşı karşıya kaldığı riskler farklı” vurgulaması çok önemlidir. Başbakan Davutoğlu gazetecilere, ABD Başkanı Obama ile görüşmelerinden edindiği izlenimleri aktarmıştır. Amerika’nın dış politikasını yönlendirme konusunda artık bir “topal ördek” durumunda olan Obama’nın söyledikleri Amerika’nın önceliklerini öğrenebilmemiz konusunda ne kadar doğru ipucu verebilir? Çünkü, ABD’nin en köklü düşünce kuruluşlarından olan Council on Foreing Relations ( Dış İlişkiler Konseyi) Başkanı Richard Haass, “Teknik ve hukuki olarak müttefikiz, ancak stratejik olarak farklı noktalardayız” diyor. Müttefikinizle senkronazisyon farklılıkları, ilişkilerde ciddi bakış ayrılıklarına işaret eder. Bu ciddiye alınması gereken bir uyarıdır.

Yarınki yazımızda Council on Foreing Relations ( Dış İlişkiler Konseyi) Başkanı Richard Haass’ın söylediklerini ve Amerikan-İsveç merkezli Silkroad Enstitüsü’nün “Parçalanmış Türkiye’nin Görüntüsü” başlıklı raporundan bölümler aktaracağız.. Bazı gerçekleri görmemiz gerekiyor..