Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu yıllardan bu günlere kadar hep dünya barışını savunmuştur. İnsanlığın güzel yaşamı için uluslararası insani kur

Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu yıllardan bu günlere kadar hep dünya barışını savunmuştur. İnsanlığın güzel yaşamı için uluslararası insani kuruluşlarda yer almak için her zaman gönüllü olmuştur. İşte bu kuruluşlardan birisi de NATO’dur. Peki Türkiye NATO ilişkisi nasıl başlamıştır NATO nedir ona bir bakalım. Atlantik kıyısındaki ülkeler tarihi süreç içerisinde oluşturdukları liberal demokratik ilkeler çerçevesindeki Avrupa uygarlığını, komünist ideolojiye karşı korumak için birleştiler. II. Dünya savaşı sonrasındaki bu bloklaşmada Türkiye Batı Bloğu içerisinde kendine yer bulmaya çalıştı. Sovyetler Birliği’nin Kars, Ardahan ve Boğazlar üzerinde hak iddia etmesi ve bu yönde Türkiye’den talepte bulunması, Türkiye’yi ABD ve Batı Avrupa ülkelerine yaklaştırdı. Savaş sonunda başlayan yakınlaşma Truman doktrini ve Marshall planı ile devam etti. Ancak bunlar yeterli değildi. Türkiye Sovyet tehdidinden tam anlamıyla kurtulmak için NATO içerisinde yer almak istiyordu. Böylece Türkiye’nin sınırları toprak bütünlüğü NATO çerçevesinde güvenlik altına alınacaktı. 
Türkiye NATO’ya üyelik için ilk başvurusunu Nisan 1949’da yapan Türkiye’nin bu istemi, 11 Mayıs 1950’de toplanan ABD, İngiltere ve Fransa dışişleri bakanlan tarafından karara bağlanamadı. Türkiye’nin üyelik istemi yalnızca İtalya tarafından desteklenirken, Ingiltere Türkiye’nin Ortadoğu çerçevesindeki bir askeri antlaşmada yer almasında ısrar etti. Başta Danimarka, Norveç ve Belçika olmak üzere öteki üyeler de Türkiye’nin Batı uygarlığının bir parçası olmadığı gerekçesiyle üyelik istemine karşı çıktılar. Türkiye’nin ikinci başvurusu da Eylül 1950’deki NATO Konseyi’nce geri çevrildi. Daha sonra konseyin 21 Eylül 1951 tarihli bildirisiyle Türkiye ve Yunanistan NATO’ ya katılmaya davet edildi. 17 Ekim 1951’de Londra’da imzalanan bir protokolle Türkiye ve Yunanistan’ın NATO’ya üyeliği kabul edildi. 
Türkiye Atlantik ülkelerinin yanında olduğunu göstermek için Kore savaşına bir tugay asker gönderdi. Bu çabanın da bir sonucu olarak Türkiye 1952 yılında birliğe resmen üye oldu. 
1960’lann ortalarından sonra Türkiye’de ABD’ye yönelik tepkilerin gelişmesi, ABD başkanı Johnson’m Türkiye’nin Kıbrıs’a müdahalesini önlemek için Haziran 1964’te Başbakan İsmet İnönü’ye gönderdiği mektup, Küba bunalımında Türkiye’nin konumunun gündeme gelmesi, “Jüpiter” füzelerinin ABD’nin tek yanlı kararıyla sökülmesi, U-2 bunalımı ve başka gelişmeler Türkiye’nin NATO’ya üyeliğinin tartışma konusu olmasına yol açtı. Türkiye’nin NATO’dan sağladığı yararlar ile üstlendiği yükümlülüklerin dengelenmesi hükümetlerin de benimsediği bir politika durumuna geldi. NATO içinde ABD ile Avrupa kanadı arasında daha dengeli bir tutum izlenmeye başladı. Türkiye’nin Kıbrıs’a müdahalesinden (1974) sonra ABD’nin Türkiye’ye karşı uyguladığı silah ambargosu Türkiye’nin NATO’yla ilişkilerinin yeniden sorgulanmasına yol açtı. Türkiye, savunma giderlerine büyük kaynaklar ayırdığı halde yeterince yardım alamadığından ve ordunun modernizasyon gereksinmelerinin karşılanamadığından yakındı. Örgütün sorumluluk alanının genişletilmesine, Ortadoğu ve Körfez bölgesinin de bu alana katılmasına karşı çıkarak Avrupa kanadıyla birlikte hareket etti.
Türkiye’nin Kıbrıs’a müdahalesi nedeniyle 1974’te NATO’nun askeri kanadından çekilen Yunanistan, NATO Müttefik Kuvvetleri Başkomutanı General Rogers’ın adını taşıyan plan doğrultusunda Türkiye’nin veto kullanmaması üzerine, Ekim 1980’de yeniden askeri kanada döndü. Bu arada Yunanistan’a ait Limni Adasını savunma planlarına katmaya yanaşmayarak Türkiye’ ye yakın bir tutum alan NATO, daha sonra en azından savaş senaryolarında bu tutumunda bir değişikliğe yöneldi. Türkiye’nin NATO’yla ilişkileri 1980’den sonra yeniden düzelme yoluna girdi. Ama Türkiye ile Yunanistan arasındaki gerginlikler örgütün güney kanadının işlerliği konusunda kuşkulara ve tartışmalara yol açtı. Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle NATO’nun güney kanadının ve Türkiye’nin stratejik öneminin azalabileceği düşünülürken, Sovyet blokunun ve SSCB’nin dağılmasıyla Balkanlar’da ve Kafkaslar’da baş gösteren istikrarsızlık ortamı NATO müttefiklerinin Türkiye’ye eskisinden daha çok ilgi göstermesine yol açtı. 1990’ ların başlarında NATO’nun bütünleşmiş askeri gücünün büyük bölümü Türkiye’de konuşlanmıştır.
NATO nedir: Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü olarak bilinen kısa ismi NATO olan kuruluşun ikisi Amerika Kıtası'nda, diğer yirmialtısı Avrupa Kıtası'nda bulunmaktadır. Kurulduğu dönemde 12 üyesi bulunan örgüt, toplam 28 üyeye ulaşmıştır. NATO'nun açılımı "North Atlantic Treaty Organization’dır.” Uluslararası Askeri İttifak olarak da bilinen NATO, örgüt dışında kalan ülkelerden gelebilecek saldırılara karşı ortak savunma yapmak amacı ile kurulmuştur. NATO'nun merkezi, Belçika başkenti Brüksel'de bulunmaktadır.
NATO'nun en önemli özelliği, antlaşma metinlerinde de geçen, üye ülkelerden herhangi birine yapılan saldırının, tüm üye ülkelere yapılmış olarak kabul edilmesidir. NATO, hukukun üstünlüğü ve özgürlükleri tanıyan devletlerin barış ve güvenliğini sağlamak, ayrıca askeri, sosyal ve kültürel olarak birbirlerine destek sağlamak noktasında, ortak faydalar güden ülkelerin bir araya toplanması ile oluşturulmuştur. NATO'ya üye olan ülkelerin herhangi bir saldırıya uğrayan diğer bir üye ülkeye yardım etmeleri maddesi, tarihte ilk kez, 2001 yılında ABD'de yaşanan 11 Eylül saldırıları sonrasında uygulanmıştır. Gerçekleşen terör saldırılarından sonra çeşitli devletlere ait askerler, NATO liderliğinde, ISAF'ın emri altında Afganistan'a gönderilmiştir.
II. Dünya Savaşı'nın ardından, gelişmeye başlayan teknoloji, çeşitli silahlar ve özellikle kitle imha silahlarının, birtakım ülkelerin tekelinde bulunması, yaşanılan savaş tecrübeleri, milletlerin dünya üzerinde tek başına var olabilmelerini olanaksız kılmaya başladı. Bu nedenle, milli menfaatleri benzer yönde olan büyük devletler, belli noktalarda buluşarak, dayanışma ve iş birliği yapmak zorunda kaldı. Bu doğrultuda bir araya gelen on iki ülke, Birleşmiş Milletler Antlaşması'nın 51. maddesi çerçevesinde hazırlanan, toplam 16 maddelik antlaşmayı 4 Nisan 1948 tarihinde, ABD'nin Washington Şehri'nde imzaladı. Fransa NATO'nun askeri kolundan 1966 yılında ayrılmış olmasına rağmen, 2009 yılında geri dönmüştür. Danimarka'nın üyeliği, Faroe Adaları ile Grönland'ı kapsamaktadır. Üye ülkeler arasında yer alan İzlanda'nın, askeri ordusu bulunmamaktadır. Şu anki NATO üyeleri: 
4 Nisan 1949: İngiltere, Belçika, Kanada Danimarka, Fransa, İzlanda, İtalya, Lüksemburg, Hollanda, Norveç, Portekiz, Amerika Birleşik Devletleri Sonraki yıllarda; Türkiye, Yunanistan, Almanya, İspanya, Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Polonya, Bulgaristan, Estonya, Letonya, Romanya Litvanya, Slovenya, Slovakya Hırvatistan, Arnavutluk üye olmuştur.
Sonuç: Türkiye’nin uluslararası örgütlere ihtiyacı olduğu gibi kendi askeri planlarına da ihtiyacı vardır. Türkiye’nin bu örgüte o döneme göre baktığımızda ayakta durabilmesi için üye olması gerekirdi. Ancak günümüzde Türkiye eğer bölgesel bir güç olmak istiyorsa sadece başat güçlere göre hareket etmemelidir. Kendi içinde her zaman bir b planı, c planı olan ve başat güçlerin istediği yönde karar alan değil, kendi doğrularına göre karar alabilen bir Türkiye görmemiz gerekir. Kısacası: “Beş Büyük Ülke bilsin ki; “Dünya Barışı” için Türkiye olmazsa olmazlardan bir ülkedir! Çünkü biliyoruz ki; “Dünya 5’ten büyüktür.”