Ne de güzel anlatmıştı Duru, onun ilişkiye ve hediyeleşmeye yüzeysel bakmıyor olduğunu. Birinin seni en içten anlıyor olduğunu bilmek ne güzel bir

Ne de güzel anlatmıştı Duru, onun ilişkiye ve hediyeleşmeye yüzeysel bakmıyor olduğunu. Birinin seni en içten anlıyor olduğunu bilmek ne güzel bir duyguydu... Böylesi zeki, küçük şeylerle mutlu olan, nerede ne söyleyeceğini bilen, hayal kırıklığı yaratacak hiçbir davranışı olmayan, sadakati asla sorgulanmayan. Bunların yanı sıra endamlı güzelliğini de en mütevazi biçimde taşıyan bir sevgiliye sahip olduğu için salt ve keskin bir gurur hissetmişti içinde. Tahtakale’deki evde konuşulanlar unutulmuştu. Hatırlamaya da gerek yoktu zaten. Duru sonraki gün erkenden kalkıp süslü bir saksı ve toprak aldı. Mor saksıya soğanını ekip pencerenin önüne koydu. Yatağına uzanıp kulaklığını taktı , liste üzerinde kaydırdı parmağını ‘Sezen Aksu – Sayım’ parçasında durdu. Defterinde yeni bir sayfa açıp not düştü,

“Bu çiçeğin topraklar altında baharı beklediği gibi, ben de seni beklemişim Siyah adam. Onca güzellikten habersiz gömülü tohumlar gibi karanlıkta uyumuşum. Güneşini görüp bilmeden, böceklerle haşır neşir olmuşum!

Yağmurların var Siyah adam, ölüleri yiyip bitiren toprağın bile güzel kokmasına sebep olan… Yağmurların var.”

Baran eve döndüğünde üstünü hiç değiştirmeden Duru'yla uyudukları yerde yatarken buldu kendini. Yastığın kadife kaplı tarafını burnuna bastırıp “Bu nasıl bir koku Allah'ım!” diye boğuk bir inilti çıkardı. Gözlerini tavana dikip düşüncelere daldı sonra. Oda karanlıktı, sokaktaki elektrik lambasının sarı ışığı güpürlü perdeden süzülüp Baran'ın yüzünde kıvrımlı gölgeler oluşturuyordu. Dedesini benimsemesi bile yıllar almışken, henüz altı aydır beraber olduğu birini nasıl bu kadar sevmiş, üstüne üstlük bu sevme meselesi nasıl bu kadar mutluluk kaynağı bir eylem olmuştu ? Hayret ediyordu. Annesinin yaşıyor olmasını istedi bir anlığına. Duru'yu ona anlatabilseydi keşke. Tanıştırabilseydi. O da Duru'yu çok severdi kesin. Sonra Duru'yla aynı kadına anne demek ne güzel olurdu... Birden aklına Duru'nun ailesinden hiç söz etmediği geldi, acaba bunu bilerek mi yapıyordu ? Bir sefer babasından bahsederken yüzü asılmıştı, bunu hatırladı. O yaşlardaki kızların aile fertleriyle olan genel anlaşamamazlık durumlarından biridir herhalde diye dağıttı düşüncelerini. Baran da kendi ailesiyle ilgili hiç söz etmemişti. Oysa artık söylemeliydi, Duru'nun aşkı en saf haliyle ortadaydı nasılsa. Zenginliğini saklamanın bir anlamı yoktu. Nüfuzlu bir aileden geldiğini bugüne kadar neden gizlediğini uygun bir üslupla açıklamalıydı zamanı gelince. Duru'ya herhangi bir sebeple yalan söylüyor olmak hoşuna hiç gitmese de bu konuları şimdilik düşünmeme kararı aldı.

Koku onda uyuşturucu etkisi yapmıştı. Düşüncelerinin ve hayallerinin nereye gittiğini bilmek istemiyordu. Sınırlamak hiç istemiyordu. İster olumlu ister olumsuz hiçbir konu üzerine fazlaca durmak istemiyordu. Tek istediği, duyularının eskitemediği o mis kokuyu her nefeste içine çekip, daha fazla uyuşmak ve uyumaktı. Vücudunu rahat ettirmeyen kot ve kazağına rağmen, katıksız bir mutlulukla uykuya daldı Baran.

BÖLÜM 4

Telefonunun komidin üzerindeki aralıksız titremesiyle uyandı Gökhan. Dövmeli omzunun üzerinden kan çanağına dönmüş gözlerle arayana baktı, “Bir sen eksiktin amına koyayım!” deyip başını diğer uca çevirdi. Israrla çalan telefonu açmak için acele etmeden sigarasını yaktı ve parmağını ekran üzerinde öfkeyle kaydırıp telefonu açtı,
“Efendim Mümtaz!”
“Kardeşim uyandırdım mı yoksa?”
“Önemli değil öğlen iki olmuş zaten, fazla kaçırdım akşam...Buyur kardeşim!” Bunu söylerken sigara tuttuğu eliyle anlına darbeler indiriyordu.
“Hatunlayız geçen Fsm'de, Duru'lar falan aynı masada,”
“Eeee!”
“Bilader yanlış anlama, yeni manita yapmış seninki!”
Gökhan sigarasından derin nefes çekip, birbirine geçirdiği dişleri arasından üfledi dumanı. Mümtaz devam etti,
“Böyle boylu postlu artist bir eleman, acayip mutlular bir de Duru'yu görceksin. Beni hiç siklemedi bile. Boyuna sırnaşıyor çocuğa.”
“Ne diyon oğlum sen! Düzgün konuş! Kimmiş bu lavuk?”
“Bilmiyorum! Acayip ayar oldum! Lan daha düne kadar salya sümük ağlıyordu bu kız sen bıraktın diye. Şimdi böyle gevşek gevşek... yanlış anlama yenge diye benimsemiştik sonuçta!”
Gökhan'ın alkolden kızarmış olan gözleri öfkeyle irileşti. Sigaranın izmaritini ezercesine bastırdı kül tabağına.