Duru gülümsedi telefonla işi biten Baran'ın kolunun altına tekrar girerek, “Hakikaten saçmaymış... Hayatım bak turuncu bulutlar kayboldu.” Baran k

Duru gülümsedi telefonla işi biten Baran'ın kolunun altına tekrar girerek,
“Hakikaten saçmaymış... Hayatım bak turuncu bulutlar kayboldu.” Baran kararmaya başlamış olan gökyüzüne baktı, yüzüne huzur dolu bir ifade yayılmıştı.
“Belki de kayıp değildirler,” dedi “Belki renksiz bir portakal ağacının imdadına yetişmişlerdir. Yağmur olup meyvelerini boyamak için.” Duru şaşkınlıkla baktı sevgilisine. Dokusuyla bebeklerinkini andıran beyaz yanaklarını avucu içinde hafifçe sıkarak “Yoksa senin gibi bebecikler beyaz portakal sevmez değil mi?” dedi Baran.
“Asıl senin hayal gücünü yesinler. Benimki turuncu pamuk şekeriydi en azından. Renksiz bir portakal ağacı...vay be! Ruhsuz bir insan gibi...” diyerek güldü Duru.

Ertesi sabah Duru'ya sürpriz hazırlamak için erkenden uyandı Baran. Dün akşam aralarında geçen hayalperest sohbetten sonra aklına bir şey gelmişti. Duş alıp kurulandı. Saçlarını tamamen kurutmadı, önlerine hafiften şekillendirici sürerdi genelde gözünün önüne düşmesin diye, zaten dakikalarca uğraşıp şekil vermeyi hiç sevmezdi, ancak çokça dağıldığı zamanlar eliyle düzeltiverirdi gün içinde. Dolabından düz siyah bir tişört seçti, gövdesine göre bol bir tişörttü, omuzlarından beline doğru perdeler oluşturuyordu. Fiziğinin sıkılığına rağmen kaslarıyla gösteriş yapacak türden kıyafetler tercih etmezdi. Pantolon seçiminde biraz zorlanmıştı, birkaç kot denedikten sonra hepsini kenara attı. Zara'dan henüz aldığı dar kesim lacivert pantolonu geldi aklına, evet o doğru seçim olacaktı! Kahverengi deri ceketini de üstüne geçirip kollarını sıvadıktan sonra sıkılarak baktı aynaya, hazırlanmaya bu kadar vakit harcadığı için kızmıştı kendine. Damla model Tom Ford gözlüğünü yakasına takıp çıktı evden. Yüzüne vuran güneşle buruşturdu suratını, gözlüğünü takıp gökyüzüne baktı. Gözlüğünü her takışında anlık olarak göğe çevirirdi başını. Bilinçli olarak yapmıyordu bunu sadece refleksti ama bazı kız arkadaşları bu hareketini karizmatik bulduklarını söylemişlerdi. Baran kızların böyle enteresan detaylara önem vermeleri karşısında hep şaşkınlığa düşerdi... Tahtakale esnafını selamlayarak ana caddeye indi, alt geçitten karşıya geçip Bakırcılar Çarşısı'na girdi. Bu çarşının başında bir pamuk helvacı olduğunu anımsıyordu sanki. Kalabalığın arasında zar zor yürüyerek bitirdi çarşıyı, doğru hatırlıyordu, yaşlı helvacı yorgun suratına inat bir enerjiyle, etrafını çevreleyen çocuklara pamuk helva satıyordu. Velilerin parayı ödeyip dağılmalarını bekledi Baran, gülümseyerek yaklaşıp,
“Dayıcığım kolay gelsin!”
“Sağ ol oğlum, buyur.”
“Pamuk helva alacağım da, sende pembeden başka renk yok galiba?”
Yaşlı adam hayretle kaşlarını kaldırdı,
“Başka rengi olmaz ki,” dedi “çocuklara alacan dimi ? Onlar çeşit çeşit renk soruyorlar, pamuk helva işte ne fark eder! Kaç tane lazım sana?”
Baran yaşlı adamın bir an önce satış yapıp işine bakmak istediğini fark etmişti, vakit daralıyordu. Suratına hüzünlü bir maske takıp konuşmaya başladı,
“Çocuklar değil de... Nasıl anlatsam. Bizim sokakta yaşlı bir teyze var pek çıkamıyor evden, bilirsin. Bazen böyle akla gelmeyecek şeyler istiyor, alıp götürünce de çok mutlu oluyor. Yaşlılık işte! Bu sabah turuncu pamuk helva istedi, televizyonda görmüş.” Yaşlı adam araya girdi,
“Hay Allah, nerede görmüş mübarek kadın. Turuncu helva da olmaz ki! Aslında olur, sonuçta gıda boyası ama kimse satmıyor.”
Baran'ın gözleri parladı, yaşlı adama bulunacağı teklifi en uygun üslupla söylemesi gerektiğini düşündü, dik kafalı biri gibi duruyordu ve yaşlı teyze hikayesinden pek etkilenmiş görünmüyordu, ancak çocukların dikkatini çekmek için giydiği geleneksel parlak kostümün altındaki eskimiş ayakkabılarını da gizleyemiyordu doğrusu...
“Dayıcığım, yanlış anlamazsan bir şey diyeceğim. Bu bizim komşu teyze çok cömert bir kadın,” elini cebine sokup ellilik ve yüzlüklerden oluşan bir düzine para çıkardı “Sana zahmet vermeyecekse eğer, bu parayı lütfen kabul et yedi yüz lira falan olması lazım. Kadın son günlerini yaşıyor, mübarek Cuma bugün gel beraber bir hayra girelim seninle.”