Mektup elimden kayıverdi, vücuduma olan hakimiyetimi kaybetmiş gibiydim. Karnımdaki tarif edilemez ağrı ile yere kıvrıldım. Çenem kamanmıştı sanki,

Mektup elimden kayıverdi, vücuduma olan hakimiyetimi kaybetmiş gibiydim. Karnımdaki tarif edilemez ağrı ile yere kıvrıldım. Çenem kamanmıştı sanki, ağlayamıyordum bile. Yanağımı ıslatan yaşlar gözlerimden kendi canları varmış gibi çıkıp akıyordu, kontrolüm dışında. Orada öylece bayılırcasına uykuya daldım. Uyandığımda boynum tutulmuş ve kolum uyuşmuş haldeydi. Bilinçsizce evin içinde gezindim, bilinçsizce camın kenarındaki koltukta oturdum. Göğsüm zincirler ile sıkılıyor gibiydi. Sonraki birkaç gün ne yaptığımı gerçekten hatırlamıyorum. Muhtemelen derin uykulara dalmışımdır. Devam eden günlerde birkaç kez Ragıp abi geldi, durumumu kontrol etmek için. Olanları öğrendi, dedeme de anlatmış. Dedem gelip beni görmek istediyse de gelmesini ben istemedim, bu halde görsün istemiyordum. Çakı gibi torunu yerine cılız suratsız bir çocuk görecekti çünkü. Telefonla arayıp iyi olduğumu söyledim. Ragıp abi ona meseleyi yüzeysel bir şekilde anlatmış. O da üzüldüğünü söyledi olanlar için. Bana güç verecek birkaç sağlam öğüt verdi bir de. Bir ay sonra daha mantıklı düşünmeye başladım, Aslı'yla tekrar buluşup Duru'nun eski komşularıyla konuşmaya gittik, genelde kısa cevaplarla geçiştirdiler bizi. Merakta olduklarını bildirip, yeni bir haber olursa onlara iletmemizi istediler üstüne. Kısacası komşular hiçbir işe yaramadı. Aslı'yla yine bir gün buluşup, bu sefer okulda uzaktan da olsa Duru'yla muhabbeti olan kişilerle konuştuk, fikir bile yürütemiyorlardı. En sonunda suratımıza anlamsızca bakan muhtara gittik ve içerde falza kalmadık, "Ailecek gittilerse sorun yoktur." gibi anlamsız bir konuşmaya girince müsade isteyip çıktık çay kokan odasından. Aslı bana gelmek istediğini söyledi, “hem evi toparlarım” dedi, itiraz etmedim. Eve girer girmez camları açtı, ardından mutfağa yönelip biriken bulaşıkları yıkamaya başladı. Camın kenarına oturmuş dışarı bakıyordum yine, bunu kaç dakikadır yapıyordum bilmiyorum ama bulaşıkları bitiren Aslı'nın "Ohaa dolapta ne çok limon var böyle!" demesiyle irkildim aniden. "He onlar mı," dedim cevap vermeye üşenerek "Duru limonlu su içmemi tavsiye ederdi her sabah, bolca aldım." Elinde votka şişesi ve iki bardakla gelip yanıma oturan Aslı "Neden bu kadar çoklar?" dedi gözümün içine bakarak. "Gerçekten bilmiyorum Aslı." diye cevap verdim şişeyi elinden kapıp kafama dikerek.

"Ağır ol." dedi, "benim de ihtiyacım var!" Bardaklarımızı sek votkayla doldurup eline aldı, kendi kendine tokuşturup, birini bana uzattı. Ben koltuğun kenarında ayaklarım toplu biçimde oturuyordum, yine camdan dışarı bakıyordum. Aslı koltuğun ortasında bağdaş kurmuş, gövdesi hafif bana dönük votkasını yudumluyordu. Üçer kadeh hızlıca içtik, Duru'dan konu açacak gibi oldu susturdum. Sağ eliyle tuttuğu kadehin ağız kısmında sol elinin işaret parmağını döndürüp duruyordu, hiç konuşmadan birer kadeh daha içtik.

"Devam değil mi?" diye sordu.

"Farketmez" dedim, "kusacağın zaman lavaboyu kullan klozet arızalı." Tatlı bir kahkaha attı buna karşılık, gözlerimi pencereden ayırıp ona çevirdiğimde gömleğinin üst düğmelerinin eve geldiğimizden daha fazla açık olduğunu sezdim. Siyah sütyeni dolgun göğüslerinin altında açıkça gözüküyordu, hatta sütyeninin altında devam eden karnının bir kısmı dahi. Gömleğin gün boyunca bu kadar açıkkalmış olması imkansızdı. Votka vücudumu tümüyle uyuşturmuştu, yatar gibi koltuğa yasladım. Aslı da bu hareketle beraber, "sırtım ağırdı böyle durmaktan, aç kolunu!" dedi votkanın kanına karıştırdığı cesaret hissi ile. Kolumu biraz dışarı verdim, hiç bekletmeden sağ göğsüme yattı. Tepeden saçlarını görüyordum sadece ve yüzünün bir kısmını, daha da aşağılarda bariz şekilde ortada olan bebek yanağı kadar pürüzsüz göğüslerini. Kendi ten kokusuyla karışık cezbedici parfümününkokusu burnuma kalkıyordu, kotumun içinde sertleşen organım, dışardan rahatça belli olacak seviyeye gelmişti.. Hiç hareket bir süre öylece durduk, sonra aniden doğrulup kalan votkasını birden dikiverdi. Kendini yine göğsüme bırakıp derin bir nefes aldı ve elini kasıklarıma götürdü, şevkle bastırıp, canımı yakacak şekilde okşadı.