Okmeydanı Cemevi'nde cenaze beklerken başına isabet eden kurşunla hayatını kaybeden Uğur Kurt'un ölümüne neden olduğu iddiasıyla yargılanan polis memuru Sezgin K'nın tutuklanmasına yönelik talep, sanığın kaçma şüphesinin olmadığı, sabit ikametgahı ve işi bulunduğu gerekçesiyle reddedildi.

İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada, müşteki ifadelerinin ardından tanıkların dinlenilmesine geçildi.

Tanıklardan Ali Turan, olay günü bir akrabalarının cenazesine katılmak üzere cemevine gittiğini belirterek, "Uğur ile cemevi avlusunda konuşuyorduk. Bu sırada yukarıdan cemevinin bahçesine gaz bombası attılar. Yukarıda polis aracına molotof atılmış ama bizimle bir ilgisi yoktu. Gaz atılınca cemevine kaçtık. Bir süre sonra dışarı çıktık. Peş peşe yine gaz attılar. Uğur hafif dönerken yere düştü. Vurulduğunu anladım. Yukarıya polislerin yanına çıktım. Cemevi bahçesine gaz atmamalarını ve ambulans çağırmalarını istedim. 'Sizinle mi uğraşacağız' dediler" ifadelerini kullandı.

Polislerle Uğur Kurt arasında ne kadar mesafe olduğu sorulan Turan, "72 ile 75 metre arasında bir mesafe vardı" yanıtını verdi.

Tanıklardan Adil Şahin de Uğur Kurt'un vurulduğu cemevinde yönetici olduğunu kaydederek, polis aracından çıkan sivil giyimli kişilerin, direkt cemevini hedef alarak silahlarını ateşlediklerini iddia etti. Şahin, gaz atılınca kenara çekildiklerini, 4-5 el silah sesinden sonra Kurt'un yere yığıldığını söyledi.

Tanık polis memuru V.A ise kullandığı "akrep" aracına yüzü maskeli bir grubun molotofkokteylleriyle saldırdığını anlatarak, molotofkokteylinin isabet etmesi sonucu araçtan çıktığını ve feci şekilde yandığını kaydetti.

V.A, "Beni hastaneye götürmüşler. Kimin nereye ateş ettiğini görmedim. İki ay tedavi gördüm ve tedavi sürecim halen devam etmektedir" diye konuştu.

"Bu dava, polis aracına saldırı davası değil"

Tanık beyanlarından sonra söz alan mağdur ailenin avukatı Turgut Kazan, "Bu dava, polis aracına molotofkokteyliyle saldırı davası değil, cemevine cenazeye gelen bir kişinin hiç yere öldürülmesi davasıdır. Bu dava, polisin olaylarda kafasına göre silah kullanmasının önüne geçecek örnek bir davadır" dedi.

Göreve yeni başlayan bir polisin bile Okmeydanı'ndaki cemevini bilmemesinin mümkün olmadığını, polisin birinin vurulacağını öngörmesi gerektiğini kaydeden Kazan, olayda olası kast bulunduğunu savunarak, delilleri karartmaması için sanık polis memurunun tutuklanmasını talep etti.

Savunma yapan sanık Sezgin K'nın avukatı Tolga Yurdakul ise Uğur Kurt'un ölümüne herkes gibi, aile sahibi olan kendisi ve müvekkilinin de çok üzüldüğünü söyledi.

Yurdakul, emniyete sonradan dahil olan ve normalde öğretmenlik yapan müvekkili Sezgin K'nın fütursuzca davranmadığını, olaya sebebiyet veren asil faillerin molotofkokteyli atan gruplar olduğunu, müvekkilinin hayatına kast edildiğini, adli önlemelerde çok kişinin kendi canını kurtarmak için silaha sarılabileceğini ve silah kullanılmasının polislere saldırı eyleminin devam etmesini engellediğini öne sürdü.

Avukat Yurdakul, "Molotofkokteyli, yanıcı, yaralayıcı ve öldürücü bir silahtır. Zaten bu kapsamda yasal çalışmalar yapılmaktadır. Molotoflu saldırıya karşı silah kullanma şartı oluşmuştur. Sanığın içinde bulunduğu durum çok önemli. Hangi psikolojiyle bu olayı gerçekleştirdi. Yanan arkadaşının öldüğünü sanmıştı. Bu eylemi umursamazca yaptığı düşünülemez. Müvekkilimin eylemi molotofkokteyli atanlara karşıdır, Uğur Kurt'a değil" diye konuştu.

Söz alan sanık Sezgin K. da kendisi hakkında özellikle cemevini hedef almış gibi ithamlarda bulunulduğunu belirterek, "Bu, benim mezhebim bilinmeden geliştirilen bir suçlamadır. Ben Malatya'nın Arguvan ilçesinde kayıtlıyım ve belirtmek isterim ki anneannem ve annem Alevi vatandaştır. Dolayısıyla olayın mezhepsel boyuta taşınmasına ilişkin beyanları kabul etmiyorum" dedi.

Kendisini ve arkadaşlarını korumak için bu şekilde davrandığını söyleyen Sezgin K, "Herhangi bir şekilde maktulü hedef almış değilim. Mahkemenin yargılama sonucunda vereceği her türlü karara razıyım" ifadesini kullandı.

Akrepteki kamera kaydıyla ilgili yeni rapor istendi

Davaya ilişkin ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, olay tarihi olan 22 Mayıs 2014'ten bu yana soruşturma ve kovuşturma aşamasında çağrıldığında hazır bulunduğu, polis memuru olarak görev yaptığı, sabit işi ve ikametgahı bulunduğu, kaçma şüphesi taşımadığı ve toplanmayan delillere tesir etmesi ya da karartması ihtimalinden söz edilemeyeceği gerekçeleriyle sanık Sezgin K'nın tutuklanmasına yönelik talebi reddetti.

Saldırıya uğrayan polis aracındaki kayıt cihazının (DVR) görüntülerine ilişkin 15 Eylül 2014'te İstanbul Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Fizik İhtisas Dairesi Bilişim ve Teknoloji Suçları Şubesi'nce rapor hazırlandığını hatırlatan heyet, adli emanetteki kamera ve kamerayı kontrol eden elektronik-mekanik ekipmanın aynı şubeye tekrar gönderilerek eksik kalan hususlarda yeni rapor düzenlenmesi, görüntülerin kurtarılmasının mümkün olması durumunda tespit edilerek CD-DVD ortamına aktarılıp raporla birlikte mahkemeye gönderilmesinin istenmesine karar verdi.

Uğur Kurt'un eşi Narin Kurt, babası Kemal Kurt, aynı isimdeki oğlu Kemal Kurt ve annesi Güllinaz Kurt'un davaya katılmasını kararlaştıran heyet, Hacı Bektaşi Veli Anadolu Kültür Vakfı'nın davaya katılma talebini, davanın olası kastla öldürme suçuna ilişkin olması, vakfa yönelik eylemden açılan herhangi bir dava bulunmaması, vakfın suçtan zarar görmemesini dikkate alarak reddetti.

Mahkeme heyeti, İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nden olayla ilgili sanık hakkında yapılan idari soruşturma tamamlanmışsa buna ilişkin dosyanın onaylı bir suretinin istenmesine hükmederek, duruşmayı erteledi.
Editör: TE Bilisim