Rusya’nın Ukrayna işgalinin 30. Gününde NATO ülkeleri ivedi bir çözüm için Brüksel’de toplandı. Üstelik Brüksel sadece NATO’nun değil ayrıca AB ve G7 ülkelerinin liderlerine de ev sahipliği yapacak. Batı ittifakının savunma alanında verilen desteğin güçlendirilmesi konusunda atılacak adımların konuşulması yanı sıra aynı zamanda NATO'nun askeri alanlarda caydırıcılık rolünün ön plana çıkarılması da ele alınacak.

Bu zamana kadar dünya kamuoyunun Rusya’yı haksız işgali sebebiyle kınaması tek başına Putin’ni durdurabilecek bir adım olmadı. Hatta Avrupa Konseyi'nin Rusya'yı üyelikten çıkarması, oligarklara yönelik yaptırımlar, SWIFT sistemiyle ilgili atılan adımlar ve dünya çapında birçok kuruluşun hatta toplumların resmi ve resmi olmayan adımlarla Rusya’ya karşı oluşturdukları tavır Putin’nin istikrarına bir darbe indiremedi. En azından şu an için devam eden işgal neticesinde bunu görmekteyiz.

Bütün bunlar olurken aynı zaman da Zelenksi ‘nin de söylemlerinin yavaş yavaş değiştiğini görmekteyiz.  Rusya'nın operasyonu durdurmak için sıraladığı Ukrayna'nın NATO'ya katılmaktan vazgeçmesi, Kırım'ın Rusya'nın bir parçası olarak kabul edilmesi, doğudaki 2 ayrılıkçı bölgenin de bağımsızlığının tanınması gibi koşullara “Bunu tartışabiliriz” cevabını vermesi , işgalin ilk günündeki sertliğinin ve batıya olan güveninin azalmaya başladığının göstergesi olarak önümüze çıkıyor.

Rusya’nın Ukrayna işgalinin uluslararası hukuka aykırılığı ve meşru olmadığı tartışılmaz bir gerçek olsa da , işgal öncesinde Rusya’nın güvenlik garantilerine makul cevaplar iletilseydi, yine işgal öncesinde olacaklar belli iken Zelenski kendisini Batı ittifakında yeri olmadığının altını çizseydi, müzakerelere desteksiz özgün bir tavırla açık olsaydı kendi ülke vatandaşlarının dünya kamuoyu önünde yaşadığı insanlık zulmüne engel olamaz mıydı?

Zelenski , yakın tarih okumamış mıydı? Batıya güvenenlerin sonlarına tanık olmamış mıydı? İşgal öncesinde yapılması muhtemel müzakerelere, işgalin ağır tahribatından sonra ışık yakılması kime ne kazandırdı? Zelenski ya Batı’nın sönük desteğine çok güvendi ve halk kahramanlığına soyunmak istedi ya da Rusya’nın kararlılığını okuyamayacak kadar körleşmişti. İşte bütün bu soruların cevabı bir aylık sürecin kilit noktası.

Aslında bu zamana kadar bütün dünya Batı ve NATO’nun hiçbir şekilde bu işgali önleyici faaliyetler yapmadığına da şahit oldu. NATO Liderlerinin Ukrayna için toplandığı zirve sonucunda yapılan Ukrayna’ya verilecek sarsılmaz destek ve yeniden Rusya’ya karşı yöneltilen kınamaların bu süreci uzatmaktan başka bir işe yaramadığını göstermiş oldu. Ukrayna’ya askeri , maddi ve silah desteklerinin arttırılması, sadece Ukrayna’yı işgale karşı direnci arttıracak bir pozisyona getiriyor. Bu durum da hem Rusya hem de Ukrayna’da büyük kayıplar verilmesine sebep oluyor. Askeri yardıma yapılan büyük destek ve çaba diplomasi yolunda harcansaydı bu süreç bu kadar uzamazdı. Diplomasi yolundaki çabayı gösteren tek ülke olan Türkiye, kendini bu alanda yeniden farklılaştırmış oldu.

Sonuç olarak ; Ukrayna’nın sürekli askeri ve savunma alanında desteklenmesi ve Batının yaptırımlarının Rusya’yı yıldırmayacağı apaçık ortadaydı.30 gününü tamamlayan işgal nereye kadar devam edecek? Ve asıl olan soru ise Putin eğer hedefine ulaşırsa yeni dünya düzeninde güç dengeleri nasıl şekillenecek ?