‘Gülmek insan sağlığı için en önemli etkendir’ diyor bazı filozoflar. Ne kadar doğru, yerinde bir söz değil mi? Örneğin; Sağlıklıysan, y

‘Gülmek insan sağlığı için en önemli etkendir’ diyor bazı filozoflar.
Ne kadar doğru, yerinde bir söz değil mi?
Örneğin;
Sağlıklıysan, yüzün gülüyor.
Mutluysan, yüzün gülüyor.
Seviyorsan, seviliyorsan, yüzün gülüyor.
Ailenle, dostlarınla, eşinle, dostunla birlikteysen, yüzün gülüyor.

‘Ağlatmak kolay, güldürmek zordur’ der tiyatro ve sinema emekçileri.
‘Gülmek, güldürmek için belli bir zeka gereklidir’ der bir başkası da…

Örneğin şu isimleri duyunca neler hissediyorsunuz?
Nasrettin Hoca, Hacivat ile Karagöz, Keloğlan, İsmail Dümbüllü, Vahi Öz, Adile Naşit, Ali Şen, Öztürk Serengil, Şener Şen, Zeki Alasya, Metin Akpınar, Kemal Sunal, Ayşen Gruda, Müjdat Gezen, İlyas Salman, Ferhan Şensoy, Levent Kırca, Yılmaz Erdoğan, Cem Yılmaz, Ata Demirer, Şahan Gökbakar…
Hoş bir duyguya kapılıp, Yüzünüze bir gülümseme geliyor değil mi?
Neden biliyor musunuz? Çünkü bu isimler ‘Mizah’ yapıyordu, mizah yapıyor.

Oysa son günlerdeki insanımızın haline bir bak.
En fakiri de mutsuz ve gergin, en zengini de.
Hemen hemen herkes deprasyonda!

Neden biliyor musunuz?
Çünkü Ülke’nin siyasi iklimi deprasyonda.
Çık bak toptancılara, hepsi mutsuz.
Çünkü; Gelen malların fiyatı sürekli hem yükseliyor hem dengesiz.
Çık bak pazarcılara, hepsi mutsuz.
Çünkü; Toptancılardan aldıkları malların hepsinin fiyatı hem yükseliyor hem dengesiz.

Tarlada çitçi, mutfakta kadın, evde baba mutsuz.
Fabrikada çalışan, iflasını açıklayan işveren mutsuz.
Öğrenciler, okulunu bitirmiş işsiz gençler mutsuz.

Derin ve sessiz bir mutsuzluk hakim Ülkemize.
Derin ve sessiz bir mutsuzluk hakim insanlarımıza…

Yok bu mutsuzluğun, bu sessizliğin adı sadece ekonomi, yükselen dolar, papaz meselesi falan filan da değil.

Derin ve sessiz bir mutsuzluk hakim Ülke’ye.
Derin ve sessizce bir şeyler oluyor.