Biz insanlar, daha dünyaya geldiğimiz ilk anda büyük bir karmaşanın içerisine düşüyoruz.  Yıllar içerisin de de bu karmaşanın üstesinden gelmeye çalışıyoruz. Garip bir çelişki oluşturuyor bu süreç. Aslında bizim için kurulan düzeni yine bizler bozuyoruz. Ve ne kadar enteresandır ki! Yine bizler düzenlemeye çalışıyoruz. Daha en başında bilinçaltı düzeyinden başlamak koşulu ile gerekli düzenlemeler yapılsa işimiz daha kolay olmaz mı? 

Birçok problem, zihnimizin en derininde ortaya çıkar, yeşerir ve tavır-davranış şekilleriyle kendini gösterir. Yıllar öncesinde sık sık denk geldiğim ve anlam veremediğim. Ancak şimdilerde kesinlikle onayladığım. Psikologların, çocukluğa inme arzularının; meslek alışkanlığı olmadığını öğrenmem dehşete düşürdü. Sahiden her şeyin, o masum çocukluk yıllarından başlaması; müthiş bir tehdit oluşturuyor. En savunmasız olduğumuz olumlu ya da olumsuz anınızda aldığınız darbelerle şekil alıyorsunuz adeta. Bu durum bana yıllar önce dinlediğim Bişr-i Hafi Kıssadan Hissesi’ni hatırlattı.

Bişr-i Hâfî Hazretleri, babasının arkadaşı olan demircinin yanında çalıştığı bir gün, örsün üzerindeki demire çekiçle vururken, o demiri; bir insan olarak görmesini istemiş ve her bir darbesinde –Yalan Söylemeyeceğim- Zina etmeyeceğim.- Kul hakkı yemeyeceğim.- şeklinde nasihatler vermiştir. Sonunda ise demirin girdiği şekle bakan demirci, insanında böyle olduğunu söylemişti.

İlkokul yıllarımda dinlemiştim. Hayatım boyunca kendi içimde defalarca değerlendirdiğim, her defasında da haklı bulduğum bir dersti. Bizler de o demir gibi her çekiç darbesinde şekil almıyor muyuz? Zihnimizin dosyalama sistemi her an aktif ve her an bilincimizde hızlı bir şekilde yerini alıyor. Peki burada bize düşen ne? Her anı alıp, olduğu alıp kabul edip; kendimize uyarlamak mı?

Kendimize bu kötülüğü tabii ki yapmayacağız. Yapabileceğimiz en güzel şey, dış dünyanın sesini kısıp, iç dünyamızın sesini açmak olacak. Dış dünyaya sağır olun demiyorum. Fonda tabii ki dış dünyanın sesi olsun. Ama kendinize de sorabilin “Ben ne istiyorum, bu beni mutlu edecek mi, yarınıma katkısı var mı?” diye.

Güneşin aslında sizin için doğduğunu, sizin için sizden başka kimsenin olmadığını bilin. Yaşamıyor olsaydınız güneşin sizin için anlamı olmayacaktı. Meditasyonlara güneşi selamlatırlar. Tam da bu yüzden! Unutma uyanabildiysen bir şansın daha var