ÜSTELİK SONUNA KADAR. YÜREĞİMİZİN KULAĞINI SAĞIR EDERCESİNE…

Covid-19; 7,9 şiddetindeki deprem gibi gündemin göbeğinde. Ama ne var ki hala ciddi bir boyut için önemsenmemekte! Tehlike gün gibi ortada ve sokak sokak gezerken; saçma bir şekilde, kural ihlalleri çığ gibi artıyor. Spor olsun diye polisten kaçan beyincikler türedi mesela! Kendi maskesini çıkarmayan ama çocuğuna maske takmayan ebeveynlere ne demeli? Benden sonrası tufan dercesine…

Bir başka tablo da ise sadece on saniyede yıkanan cenazeler var. Oysa sevenler hakkıyla uğurlamak isterdi son yolculuğuna sevdiklerini. Hal böyle olunca zamanla yarışan cenaze arabaları ve gassallara çok fazla iş düşmeye başladı. Yaşadığımız süre zarfında hakkını veremediğimiz her şey an be an hesap soruyor. Doğa adeta bizlerden intikam alıyor. 

Bu kâh bir çocuğun yüz üstü kıyıya sürüklenmesi kâh başka bir çocuğun “Sizi Allah’a şikâyet edeceğim.” Demesi gibi ağır şekillendi. Belalar silsilesi de böyle başlamadı mı zaten? Zorda bıraktığımız o kadar çok insan vardı ki; elini tutmadığımız. “Komşusu açken tok yatan bizden değildir.” Denmişti halbuki! Ne değişti de böyle korkunç bir hal aldık bilinmez. Bilinen ise, paylaşmayı sosyal medyadan reel hayata çekmemiz gerektiğiydi. Annelerimiz kızardı oysa bize, “Ayıp. Gizli ye” diye; olan vardı, olmayan vardı çünkü! 

Yüzlere inen sert bir tokattı koronavirüs haddinizi bilin dercesine! Aslına bakılırsa geç bile kalınmıştı. Nokta kadar virüs tüm dünyayı yola getirmiş, evinden çıkarmamıştı. Çünkü ayağa kalkabilmesi için önce insanlığın dizleri üzerine yığılması gerekiyordu. Öyle de oldu! 

Bu sinsi illetin etkisi daha ne kadar sürer bilinmez. Bilinen o ki: Artık kendimize gelmeli, vicdanımızın ve merhametimizin sesini açmalıyız! Üstelik sonuna kadar. Yüreğimizin kulağını sağır edercesine…