VİYANA

Londra Regent's Üniversitesi Uluslararası Çalışmalar Merkezi Direktörü Prof. Dr. İbrahim Sirkeci, Avrupa Birliği üyeliği durumunda Türklerin Avrupa'ya akın edeceği iddialarının doğru olmadığını belirterek, "Türkiye, Avrupa içinde göç etme arzusunun en düşük olduğu ülkelerden biridir." dedi.

Sirkeci, "2016 Türk Göç Konferansı"ndaki konuşmasında, ilkini 2012'de Londra'da gerçekleştirdikleri etkinliğin dördüncüsünü Viyana'da düzenlediklerini söyledi.

Konferansın, Türk göçü konusundaki ilk ve tek büyük ölçekli bilimsel toplantı olduğuna işaret eden Sirkeci, etkinliğe yaklaşık 400 akademisyenin katıldığını bildirdi.

Gelecek yıl bir başka Avrupa ülkesinde konferansı yapacaklarını anlatan Sirkeci, göç, ekonomi, istihdam, ayrımcılık, kimlik ve entegrasyon gibi konularda çalıştıklarını ve bilimsel faaliyetlerle bilgi kirliliğinin önüne geçmeyi hedeflediklerini dile getirdi.

Göç ve göçmenler konusunda dünya genelinde ciddi bilgi kirliliği bulunduğuna dikkati çeken Sirkeci, şöyle konuştu:

"Örneğin İngiltere'de referandumun kazanan tarafı, göçmenlerle ilgili gerçek dışı bilgiler kullandı. 'Türkiye'den 76 milyon Türk Avrupa'ya gelecek' diye bunu broşürlere basıp, kapı kapı dağıttılar. Oysa böyle bir gerçeklik yok. Türkiye, Avrupa içinde göç etme arzusunun en düşük olduğu ülkelerden biridir. Bu, çok uzun süredir böyle. Yani Türkiye AB'ye girerse, Bulgaristan, Romanya ve Polonya ile kıyaslanamayacak kadar düşük ölçüde göç olmasını bekliyoruz. Çünkü Türkiye, 40 yıl önceki Türkiye değil, olmayacaktır da. Ama insanları doğru olmayan şeylerle yanıltıyorlar."

"Medya ve siyaset, göçmen korkusunu körüklüyor"

Ohio State Üniversitesi Antropoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Jeffrey Cohen ise göçmenlerin ve mültecilerin ortaya çıkışında insan hikayelerine bakmak gerektiğini vurguladı.

Herkesin çok farklı nedenlerle göç ettiğini belirten Cohen, "İnsan hikayelerinin arkasında güvensizlik ve zorluklar var." dedi.

Slovakya, Çek Cumhuriyeti ve Macaristan'daki sığınmacı karşıtlığına değinen Cohen, "Göçmenlerin az olduğu bazı ülkelerde, yabancı düşmanlığının daha fazla olduğunu görüyoruz. Bu da medya ve siyasetin, göçmen korkusunu körüklemesinden kaynaklanıyor." ifadelerini kullandı.

"Ayrımcılık ve tacizlere maruz kalanların aidiyeti zorlaşıyor"

Belçika Leuven Katolik Üniversitesi Sosyal ve Kültürel Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Karen Phalet ise Almanya, Hollanda, İsveç, Belçika ve İngiltere'de mültecilerin çocukları üzerinde araştırma yaptıklarını söyledi.

Bu kapsamda Müslüman çocuklara, dini kimlikleri ve yaşadıkları ülkeye bağlılıklarını belirlemek üzere sorular yönelttiklerini anlatan Phalet, cevapların, çocukların yaşadığı ülkeden ülkeye değiştiğini bildirdi.

İslam'ı kurumsallaştıran ülkelerdeki çocukların vatandaşlığa bağlılıklarının daha fazla olduğunu tespit ettiklerini kaydeden Phalet, "Bir ülkede dini kurumlar tanınıyorsa, dini topluluğun talepleri karşılanıyorsa, bu yönde uzun bir gelenek varsa bağlılık daha güçlü oluyor. Ayrımcılık ve tacizlere maruz kalanların aidiyeti zorlaşıyor. Ayrımcılık ve taciz, karşılıklı olarak çirkin şeylerin yaşanmasına yol açıyor" diye konuştu.