Merhaba Yalçın, bugüne kadar hem söz yazarlığı hem şarkılar besteledin. Dört tane single çıkardın. Müzik neredeyse hayatının tüm odak noktası olmuş durumda. Buna biraz da kader diyebilir miyiz? Dedenin bir klarnet ustası olması senin kaderini değiştirmiş olabilir mi?

Merhaba, evet müzik benim hayatımın odak noktası ama aslında müzik hepimizin odak noktası. Her insanın kendine özgü bir ritmi vardır. Kimisi daha hareketlidir kimisi daha sakin yavaştır. Her insanın bu dünyada bir görevi var.  İlham ilahi bir güçtür. Bana bahşedildiyse vardır bir sebebi diyorum. Bir şarkıyı yazıyorsunuz ama onu dinleyen insanlar farklı hayaller kurup bambaşka yerlere gidiyorlar ve şarkıyı yazarak bunun kurucusu oluyorsunuz bu çok özel ve çok güzel bir his. Dedemin müzisyen olması da etkili tabi ki genler söz konusu oluyor yatkınlık hep oluyor ben çocuktum anneme anneanneme ve teyzeme şiirler yazar onları melodilendirirdim çocuk aklımla. 

Ailen sürekli seni müzikten uzak tutmak istemiş. Neden?

Müzisyenlik çok zor bir iş. Toplumda çalgıcıya müzisyene kız mı vericeğiz algısı var bu filmlerimizde bile var. Müzisyenlerin yükü ağırdır hep, ülkede yaşanan en küçük bir olumsuzlukta herkes işinin başında olurken müzisyenlerin işi iptal olur ve çalışmazlar, dedem bu işin zorluklarını bildiğini için okuyup ilim irfan sahibi olmamı isterdi hep ama bir noktada pes etti hatta Uluslararası Bergama Kermesinde sahne almıştım plaketimi de o dönemin belediye başkanı olan Sayın Mehmet Gönenç ile birlikte kendisi vermişti ve uzak tutmaya çalışmasına rağmen yaşadığı o gurur onu çok mutlu etmişti.

Çocukken enstrümanlara karşı bir ilgin var mıydı?

Evet hep vardı. Hala var aslında. Ben müzisyenlerle dolu bir mahallede büyüdüm Bergama da. Atmaca mahallesi. Orada çocukların oyuncakları enstürmanıdır. Her evden bir enstrüman sesi mutlaka duyulur. Ben şuan mesela ilk defa elime aldığım bir enstrüman da bile yarım saat içinde bir iki şarkı çalmaya başlamış olurum. 

Müzisyen olma fikri ilk ne zaman aklını çeldi?

Aklımı çelmedi aslında ben müziğin içine doğdum. Turizm otel işletmeciliği okuyup otellerde çalıştım, benim kuzenim( Gökhan Topyanak ) turizmci şuan Afrika da 2 otel yönetiyor. Otelcilikti aklımı çelen ama çelememiş demek ki, okulda müzik öğretmenim Hakan Düzgün beni keşfetti bana kesinlikle müzikle devam etmelisin diyordu kendisine emekleri için bir kez daha teşekkür ederim. Sonrasında askerdeyken çok şarkı yazdım ve asker arkadaşlarım yazdığım şarkıları hep bir ağızdan söylerdi hepsi ezberlemişti. Askerlik bitince tamamen müzik ile yoluma devam edeceğim diyip yolumu çizdim.

Yazdığın şarkıların senin için özel bir anlamı var mıdır? Son şarkılarından biri olan “Kendi Kendime?” Mesela?

Var tabi ki o yüzden çok kıymetliler. Yaşadığım her şeyi kaleme döküyorum. Bazen okuduklarımı ya da gördüklerimi hatta karşımdaki insanın yerine kendimi koyup kendime bile şarkı yazıyorum. Kendi Kendime şarkımı da bir arkadaşım telefonlarımı açmıyordu oradan esinlenip yazmıştım. Bir türlü telefonlarıma çıkmıyor kafaları yiyorum kendime gelemiyorum diye.

Hem kendin yazıp hem kendin bestelemek hem de söylemek mi yoksa bir başkasının sözlerine ses vermek daha mı zor?

Kendi yazdığınız bir şarkısının duygusunu bildiğiniz için seslendirip hayat vermek biraz daha kolay oluyor. Ama başkasının bestelediği bir şarkının duygusunu yansıtmak daha zor. Ben başkaları tarafından seslendirilen her şarkım studio kayıt aşamalarına kadar yakından ilgileniyorum duygusundan çıkmaması açısından. Piyasadaki ilk şarkım İdo Tatlıses’in seslendirdiği Cüneyt Yalmaz’ın aranjesini yaptığı Sonsuz Teşekkürler dir. Aranjesi ve İdo’nun duygusuyla yorumu kadar iyi ve doğruydu ki sonrasında da şarkı çok sevildi ve beğenildi. 

Çoğunlukla ne tür şarkılar söylersin?

Kendimle başbaşaysam hikayesi olduğunu düşündüğüm şarkılar çoğunlukla Yıldız Tilbe şarkılarını çok severim ve severek söylerim ama bir performans ise söz konusu bir tarz ayırt etmiyorum ama sahne sonu arabesk şarkılar tercihim oluyor.

“Müziğin amacı heyecandır, hiçbir sanat insan kalbinde, bu kadar yüce bir insanlık duygusu uyandıramaz” demiş George Sand… Senin içindeki heyecan duygusunu bana tarif edebilir misin?

Bende ‘Müzik farklı bir aşktır fakat yaşatabilene’ diyorum. Aşk olmadan heyecan olmaz heyecan olmadan da aşk olmaz. Aşka yazılır şarkılar bu yüzden kıymetlidir ve paylaştıkça güzeldir. 

Türkiye’deki müzik kavramı neredeyse her çağ, her yıl kimlik değiştiriyor. Sence son dönemlerdeki müzik dinleyenine ne anlatıyor?

Müzik her zaman bir şeyler anlatır ama son zamanlarda fenomen kardeşlerimizin şimdi ne yapsam acaba hadi müzik yapayım bir şarkı çıkartayım düşüncelerinden dolayı biraz basite indirgendi ama daha önce bahsettiğim gibi müzik o kadar basit değil olmamalıda çocuk yaşlarda başlayıp ciddi emekler verilerek gelişen bir süreç. Şuan herkes şarkıcı herkes aranjör. Son yıllarda artık tamamen bir elektronikleşme var trap adı altında yeni nesil arabesk müzik söz konusu soundumuz tabiî ki de gelişsin Rap müzik dışında çoğu şarkının anlatımı değişti. Dinleyicisine bir şey anlatmıyor ne yazık ki ömürleri çok kısa sadece kulağa hoş gelen bir sound söz konusu ve bu yüzden tüketimde kısa oluyor. Bundan iki hafta önce her gün sürekli dinlediğiniz şarkıyı belki şimdi hatırlamıyorsunuz bile. Akılda kalıcılığı ölüyor şarkıların. Bunun da bir süreç olduğunu düşünüyorum. Akustik şarkılar tekrar gün yüzüne çıkmaya başladı son zamanlarda. Tekrar o tarafa doğru bir yönelme olacaktır. 

Korona virüsten dolayı bütün eğlence sektörleri büyük bir darbe aldı. Binlerce insan arasında şarkı söylemeyi özledin mi?

En büyük darbeyi aldık diyebilirim. Sahnede olmayı çok özledim. Daha öncede söyledim ya ‘Müzik farklı bir aşktır fakat yaşatabilene’ diye. Ben yaşatabildiğimi düşünüyorum yaşatmak içinde çabalıyorum çünkü. Şarkılar aşka yazılır bu yüzden paylaştıkça güzeldir bazı sahnelerde binlerce kişiye şarkı söylersiniz ama paylaşamazsınız aralarında çok daha az bir kesim sizle o şarkıları paylaşır ve yaptığınız müziği anlar. Ben yaptığım müziği paylaşabildiğim insanlara şarkı söylemeyi çok özledim diyebilirim. 

Eski normalimize döndüğümüz zaman her şey kaldığı yerden devam edecek midir? Eğlence sektörü, müzik dünyası kan kaybeder mi?

Dünya genelinde dijitalleşme söz konusu konserler bile dijital ortamda veriliyor artık.  Normale döndüğünde her şey akustik müzik canlı performanslar ve şarkı söyleyebilen insanlar kaldığı yerden devam edecektir. Kaybedeceği kadar kan kaybetti zaten bundan daha kötüsü olamaz herhalde.

Bu geçen karantina sürecinde nasıl çalışmalar yaptın?

Çok şarkı yazdım bir kaçını da hazırladım hatta. Yeni çıkmaya hazır 3 4 şarkım var diyebilirim. Sevdiğim bazı şarkılarıda YouTube kanalıma Cover yaptım. Bu sürecin biteceğe günlere bolca alt yapı oluşturdum diyebilirim. Cephaneliğim baya kuvvetli zamanını bekliyorum açıkçası. Bunun dışındaysa kendimi yeniden keşfetmeme sebep olan bir süreci yaşıyorum açıkçası.

Şimdilerde kendimi yeniden keşfettiğim bir dönemin içinde olduğunu söyledin. Bu nasıl bir keşif süreci? Neler yapıyorsun?

Benim çok sevdiğim bir ağabeyim var Ferit Ayık onun vesilesiyle çocukluğumdan beri hayranı olduğum çok sevdiğim değerli büyüğüm usta yönetmen Sayın Kudret Sabancı ve yine çok sevdiğim iyi ki tanımışım dediğim değerli yönetmen Melek Öztürk ile tanıştım ve 45lik Akademi de kamera önü oyunculuk eğitimine başladım. O kadar güzel, verimli ve kıymetli şeyler öğreniyorum ki gerçekten kendimi çok şanslı hissediyorum ve yeniden keşfediyorum.

Kudret Sabancı ve Melek Öztürk’ten oyunculuk eğitimleri alıyorsun. Oyunculuğa dair merak duygun hep var mıydı?

Hep bir merakım vardı ama hep çok uzak gözüyle bakıyordum. Aslında çok yakın olduğumu fark ettim ve bu konuda çok şanslı olduğumu gördüm çünkü Kudret Sabancı ve Melek Öztürk ten kamera önü oyunculuk eğitimi alıyorum çok kıymetli ve değerli şeyler öğreniyorum. Senelerdir eğitim alan birçok insandan temel ve teknik olarak hocalarımızın sayesinde daha çok yol aldığımızı görüyorum. Bunu ukalalık anlamında söylemiyorum aldığımız eğitimin ne kadar verimli ve doğru olduğuna değinmek istiyorum. Bu yolda öğrenecek çok şeyim olsa da doğru yolda olduğumu 45lik Akademi de anladım.

Sence dünyada müzik olmasaydı. Hiçbir melodi kulağımızdan geçmiş olmasaydı ve sen o notalara hiç değmemiş olsaydın dünya nasıl bir yer, Yalçın nasıl bir insan olurdu? 

Uzay boşluğunun bile çıkardığı bir ses var ve sesin olduğu her yerde bir melodi söz konusudur. Ama ses frekansının olmadığı bir dünya düşünecek olursak sessiz sinema gibi olurdu sanırım. Müzik yapmak ve kendimi o şekilde ifade etmek beni çok mutlu ediyor. Şarkı söylemeyi çok seviyorum. En sevdiği oyuncağı elinden alınmış bir çocuk gibi olurdum. Eğer müzisyen olmasaydım şuan büyük ihtimalle otelciliğe devam ederdim.