Kalkıp birkaç saatliğine ‘Yalnızlar Kahvesi’ne gideyim diye düşündü adam. Hiç değilse bir kaç saatliğine birkaç laf eder, unuturum yalnızlı

Kalkıp birkaç saatliğine ‘Yalnızlar Kahvesi’ne gideyim diye düşündü adam.
Hiç değilse bir kaç saatliğine birkaç laf eder, unuturum yalnızlığımı.
Belki O’nu da görürüm.

Sessiz bir su gibi geçti sokakların içinden, sessiz, sakin ve korkak adımlarla.
Kimsenin ne yüzüne bakabildi, ne de gözlerine.
Çıkamıyordu nasılolsa yalnızlık kuyusundan, başkalarının yüzüne, gözüne bakmak ne çare diye düşündü.

Kahve’nin kapısı açıktı, içeri girdi.
İçeride hiç kimse yoktu.
Demek ki, buraya gelecek güçleri bile kalmamış diye geçirdi aklından.

Köşedeki bir masaya oturdu, belki birazdan birileri gelecek, konuşacak, dertleşecek, olmadık sırlarını, günahlarını paylaşacak ve insan olmanın hazzını yaşayacaktı.
Beklemeye başladı.

Saatler geçti ama kimse gelmedi.
İçindeki acı daha da büyüdü.
Demek ki;
Bugün Yalnızlar Kahvesi bile yalnızdı.
Ya yalnızlar, Kimsesizler, deliler ve sokak kedileri ne yapıyordu şimdi…

Derin düşünceler dalmışken bir sesle irkildi.
- Neden yanımıza gelip oturmuyorsun, saatledir tek başına bu masada oturuyorsun, yanımıza gelsene…

Başını kaldırdı sesin geldiği tarafa baktı, kimse yoktu.

Bir sürü insan gelip geçiyor sokaklardan
Bir sürü kadın
Bir sürü erkek…
Neden hiçbiri çare değil bu sessizliğe?
Diye düşündü genç adam.

‘Sen yoksan benim için hiç kimsenin, hiçbir sesin önemi yok’ diyebildi sessizce.
O bugün de yoktu, ve ortada hiç kimse yoktu,
Hiçbir ses yoktu.