İnsan, “biyopsikososyal” bir varlık olarak tanımlanır. 

Sağlıklı insan, bedensel, ruhsal, zihinsel ve sosyal yönden sağlıklı olan insandır diyebiliriz. 

Ruh, beden, duygu, zihin ve sosyal yön bütünün birbiriyle bağlantılı parçalarıdır. Parçalardan birisinde oluşan olumlu ya da olumsuzluk, bütünü etkiler. Ör, siz ruhsal çökkünlük(depresyon) içine girdiğinizde zihinsel bedensel sosyal yönden iyi olamazsınız. Yalnız olmak istersiniz

Kimler Yalnızlık Kalmak İster?

-Kültürümüz, içe dönük dışa dönük gibi kişilik yapımız, eğitim durumumuz, yaşadığımız ortama uyum sorunumuz, mesleğimiz, yaşımızın ilerlemesi, ruhsal çöküntü bizi yalnızlığa yöneltebilir.

-Derin çalışma içine giren filozoflar, sanatçılar, yazarlar, bilim adamları için özellikle çalışma dönemleri yalnızlık olmazsa olmaz bir ihtiyaçtır. 

-Nahif, hassas ve içe dönük bir insanların daha çok yalnız kalmaya yöneldiği gözlemlenir. 

-Genellikle itaat, biat kültürüyle yetişen, suçluluk hisseden, utanca boğulmuş ve kendisini değersiz gören kişilerin, kendileri ve diğerleriyle sağlıklı ilişkiler kurabilmesi zorlaşırken daha çok yalnızlaşabilirler. 

-İnsanlar bazen yakınlık kurdukları ile arasında olması gereken sınırı koruma yeteneği kayboldukça dışlanabilir ve yalnızlaşabilirler.

Yalnızlık İnsan Doğasına Uygun Değildir…

Genetiğimize işlenmiş olan hayatta kalma ve üreme güdüsü, diğer insanlarla birlikte olmamızı zorunlu kılar. 

10 bin yıl öncesi ve daha önceki dönemler yani avcı toplayıcı ve öncesi dönemlerde yalnızlık, ölüm demektir.

Ancak on binlerce yıldan beri birlikte yaşama zorunluluğu genetiğimize işlenmiş de olsa günümüz modern hayatta uzun süreli yalnız yaşamak, yalnızlığın yaşam tarzı olması sağlık sorunlarına neden olsa da ölüm demek değildir.  

Yalnızlığın gittikçe yaygınlaştığı günümüzde ihtiyaç haline gelen 1+1 evler, ev ofislerde tüm konfora rağmen, beynimizin yalnızlığı “ölüm” olarak kodlamasından dolayı “sosyal acı” denilen hissi yaşayabiliriz. 

Sosyal Acı, Psikosomatik Rahatsızlıklara Neden Olabilir.

Yalnızlık nedeniyle salgılanan stres hormonu kortizol, yüksek kan basıncına ve kalp hastalıkları riskinin artmasına neden olur.

 Ör, sosyal açıdan zayıf kişilerde kroner kalp hastalığı %29 civarı artarken, felç riskinin %32 artış gösterdiği ortaya konulmuş. 

Yalnızlık sonucunda, daha alıngan, daha agresif, empati yeteneği azalan, diğer insanların davranışlarını kötüye yorumlayan, daha şüpheci sorunlu bir hal gelişebiliyor. 

Çünkü sosyal varlık olan insanın doğasına uygun olmayan uzun süreli yalnızlık dönemlerinde zihnine gelen düşüncelerin %70 civarında öfke, üzüntü, kaygı, korku gibi olumsuz duygulara neden olduğunun tespiti vardır. 

Yaşanılan Coğrafyanın/Kültürün Yalnızlık Üzerine Etkisi!

Yalnızlığın kültürel nedenleri vardır.  “Dokunmatik ülkeler” diye tabir edilen daha çok sarılan, daha çok dokunan ve daha çabuk kaynaşan Sicilya, Yunanistan, Türkiye, Irak, İran, Suriye, Afrika vb ülkelerde yalnız yaşamlar diğer ülkelere göre daha azdır.

 Dokunmatik olmayan ülkeler daha az sarılan, daha az dokunan kuzey Avrupa, İngiltere, Rusya, Kuzey Amerika, İskandinav ülke toplumlarında yalnızlık daha yaygındır.

Şu ana kadar hep yalnızlığın sonuçlarından bahsettik ama bizi yalnız olmaya iten esas konu nedir? 

İçinde bulunduğumuz çevrenin yalnızlık üzerine çok büyük bir etkisi var ama bazı insanların daha içe kapanık bir fizyoloji ile doğduğunu da biliyoruz. 

Hatta yalnızlık eğilimimizin genlerimizle ilgili olabileceğini gösteren çalışmalarda vardır. 

Diğer taraftan yalnızlığın bulaşıcı olabileceğini ileri süren fikirler de var. Ör. 10 yıllık bir dönemi inceleyen bir araştırmada yalnızlığın sosyal ağlarda nasıl yayıldığı araştırıldı. İlginç bir şekilde yalnız kişilerle iletişim kuran insanların zaman içinde yalnızlığı tercih etme davranışlarında eğilim gözlenmiş. Yani duyguların bulaşıcılığı kadar, yaşam tarzlarının da bulaşıcılığından bahsedebiliriz. 

Sosyal Medyanın Yalnızlığı Giderici Etkisi Var mıdır?

Geçen yıllarda artan yalnız yaşamlardan dolayı birçok psikosomatik rahatsızlığın artması gerekirdi. Ancak insanların sosyal medyada saatlerce zaman geçirmesinin yalnızlık duygusunu gideren bir ilaç gibi geldiğini söyleyebiliriz.

Ancak bu durum aslında olması gereken acının bastırılmasından başka bir şey değildir. Sanal ortamda ne kadar uzun süre geçirirsek geçirelim, ne kadar çok takipçimiz olursa olsun gerçekte sosyalleşme ihtiyacımızı karşılamaz. Tıpkı açlık hissini bastıran ilaçların beslenme ihtiyacımızı karşılamadığı gibi.

Yapılan araştırmalar, sosyal medya fenomenlerinin, çok fazla takipçisi olanların aslında derin bir yalnızlık ve bunalım içinde olduklarını göstermiştir.

Özetle diğer insanlarla olan sosyal ilişkilerimiz, bağlarımız en temel ihtiyacımızdır. En ağır ceza biçiminin hücre hapsiyle derin yalnızlık içine itilmek olduğunu hatırlamak gerekir. Yazımızın başında da ifade ettiğimiz gibi, insan sosyal bir varlıktır. 

Yalnızlık canlılıkla bağdaşmaz. Yalnızlık ölümdür ve ölüler yalnızdır.  

Yalnızlık Bir Dönem İçin İhtiyaçtır, Sığınılacak Bir Evdir. 

Hepimizin tükenmişlik içine girdiğimiz, zihinsel yorgunluk ruhsal çökkünlük yaşadığımız günlerde kendi kendimizle baş başa kalmamız, dinlenmemiz, güç toparlamamız için bir dönem yalnız kalmamız gerekir. Yalnızlığın ihtiyaç olduğu dönemler hep olabilecektir.   

Yalnızlık ve Etkili Sözler

Kendinizi, kendinizle zaman geçirmeyi yalnızlık sanmayacağınız şekilde yetiştirin. Tarkovski

Yalnız olmak, yanlış bir kalpte olmaktan iyidir. Bukowski

Yalnızlık tek kelime söylenişi ne kadar kolay. Halbuki yaşaması o kadar zor ki. Goethe

Yalnızlık sizin size yokuşunuzdur. Hasan Ali Topbaş

Yalnızlıktan hoşlanan ya vahşi hayvandır ya da Tanrı. Aristoteles 

Eğer bir kişi yalnız olmayı beceremiyorsa, başkalarıyla bir arada olmayı da beceremez. Michel Foucault 

Yalnızlık paylaşılamaz, paylaşılsa yalnızlık olmaz.  Özdemir Asaf

Yalnızlığın en kötüsü, seni anlayamayanların arasında kalmaktır. Mevlana